|
ABD demokrasisinin Venezuella’da yediği put

Venezuella’da bütün demokratik dünyanın gözetiminde ve desteğinde çağımızın en iki yüzlü, en hırsız darbe girişimi yaşanıyor. Demokratik dünya şimdiye kadar iddia ettiği bütün çağdaş değerlerini hiçe sayarak bu darbe girişimine hiç utanmadan, sıkılmadan destek veriyor.



Demokratik dünya dediysek, başta şu bizim “yalnız kovboy” dediğimiz Trump’ın ABD’si. Sözkonusu Venezuella’da darbe olunca hiç de yalnız olmadığını görüyoruz Trump’ın. Yanına, arkasına taktığı, önceden şu veya bu şekilde kendine bağlamış olduğu bir çok Latin Amerika ülkesiyle birlikte yağmaya koşar gibi üşüşüyorlar Venezuella’nın üzerine; dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olan ülkeye. Seçimle işbaşına gelmiş, halkının yüzde 68 desteğini yakın zamanda almış bir liderini demokrasi adına ve demokrasiyi katlederek indirmeye çalışıyorlar.

Geçtiğimiz Mayıs ayında oyların yüzde 68’ini tek başına alarak yeniden başkanlığa seçilen Maduro’ya karşı Meclis başkanı öncülüğünde bir muhalefet, seçim sonuçlarını tanımadığını söyledi ya. Bu söz ABD’de bir anda bütün demokrasi hassasiyetlerine tavan yaptırmış.

Seçimde hile mi? Nasıl olabilir? Nerde kaldı demokrasi, nerde kaldı insanlık. “Seçimde hile varsa bu ABD’den sorulur tabi”

Sanırsınız ki nerede bir seçimde hile söylentisi varsa ABD orada hemen bütün kırmızı çizgileri ihlal edilmiş, ülkesi işgal edilmiş, nasırına basılmış gibi tepki verir. Ne de olsa seçim sandıkları demokrasinin namusudur. Bu bahaneyle, hiçbir zaman seçim yoluyla iktidara gelme ihtimali olmayan Meclis başkanı ve muhalefet lideri Juan Guiado’nun “bu seçimler hileli” diye mırıldanması yeterli gelmiştir. Şarkının devamını bizim demokrasiye pek duyarlı yalnız kovboyumuz en alasından getirir.

Mısır’da kendi destekledikleri darbeyle işbaşına gelmiş olan Abdülfettah el-Sisi oyların yüzde 98’ini aldığında bütün Mısır halkı bas bas bağırdı, “burada seçim meçim olmadı, sadece sandıklar açıldı ve oradan da bu rakamlar çıktı” diye. Oradan ne ABD’den ne AB ülkelerinden ne de bugün Maduro’ya karşı ABD ile saf tutan Latin Amerika ülkelerinin hiç birinden en ufak bir demokrasi hassasiyeti duyulmadı. Mısır ABD yardımlarını almaya devam ediyor.

Malum, yakın zamanda bir tarihselcilik tartışması yapıldı. Biz de burada iki yazıyla katkıda bulunmaya çalıştık. İslam veya Kur’an adına tarihselci tezlere prim verenlerin zihinlerinin arkaplanında dünyanın bugün geçmişe nazaran çok farklı ve tabii ki çok ileri olduğu varsayımı olduğunu söylemiştik. Dünya bugün gerek insan hakları bakımından gerek bu hakların tesisi konusundaki kurumsallaşmalar bakımından bütün zihniyet dünyalarını radikal biçimde değiştirecek kadar ilerlemiş durumda ve Müslümanların bu ilerlemeden nasibi olmamış. Sanki bu açığı kapatmak için bugün çok daha ileri bir tarihte yaşamakta olan batılı dünyadan çok şey öğrenmemiz gerekiyormuş gibi.

Bu durum bize bu anlayışın bir miktar gerisinde, değilse bile çelişiğinde görünen Kur’an’a daha farklı bir gözle bakmamızı gerektiriyor sanki.

Bizi Kur’an’ın kendi özgün ve hikmet dolu zamansallığından uzaklaşmak için ayartmaya çalışan bu Batılı cazibenin foyası bu işte.

İstedikleri kadar allayıp pullasınlar. Neticede arkaplanında bu vahşet, bu açgözlülük, bu ikiyüzlülük, bu emperyalizmden başka bir şey yok.

Dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip Venezuella’da halkın Maduro yönetimi altında açlıktan kırıldığından bahsediliyor. Böylece Maduro’nun ülkeyi yönetemediğinden, biraz daha ileri gidilip aslında bu tür ülkelerin bu zenginliğe rağmen kendilerini yönetemediklerinden girilmeye çalışılıyor.

Oysa Venezuella’ya uygulanan acımasız ambargo dolayısıyla kendi kaynaklarına erişiminin bizzat bu sözümona “demokratik” dünya tarafından engellendiğinden bahsedilmiyor. Tıpkı İslam dünyasının bütün halklarının başına aynı tezgahla musallat edilen diktatörlerin kendi adamları olduğuna bakmadan İslam dünyasının nasıl da İslam yüzünden ekonomik, siyasi ve teknik-bilimsel olarak geri kalıyor olduğunu utanmadan telkin etmeye çalışmaları gibi.

Maduro üzerinden Venezuella’ya, Venezuella üzerinden bütün dünyaya bağımsızlık iddiasının ham bir hayal olduğu dersi verilmeye çalışılıyor.

Süslü demokrasi, insan hakları gibi söylemleri bir put gibi eliyle yapıp tapınıyor, dünya halklarını da tapmaya zorluyor ABD. Tıpkı Cahiliye dönemi Araplarının, helvadan kendi elleriyle yapıp tapındıkları putları acıkınca yedikleri gibi.

ABD de kendi eliyle yapıp bütün dünyayı cazibesine kaptırdığı putları yemekten çekinmiyor. Ne yazık ki, bugün inanmayı pek sevdiğimiz demokrasi iddiası ABD için sadece helvadan, pardon petrolden, bir put mesabesindedir.

Bugün Venezuella’nın en zengin petrol yatağı olması, belli ki orada ABD’yi kendi demokrasi putunu en çirkin ve en ikiyüzlü bir iştahla yemeye tahrik ediyor.

İşin özü bu kadar basit. İstediğiniz tarihselci analizle bugünün dünyasını özgün görmeye veya göstermeye çalışın, olayın kendisi bu kadar tipik, olayın aktörlerinin motivasyonları bu kadar arkaik, bu kadar bayat.

Örnek olayın Cahiliye Arapları arasında geçmiş olması olayın bir defalığına yaşanıp bitmiş olduğunu göstermiyor. Tipik bir cahiliye davranışı olarak bu olay her zaman ve her yerde karşınıza çıkabilir, bugün çıktığı gibi.

Tarihselci anlayış kabullenmekte zorlansa da cahiliye de insanın evrensel bir karakteridir. Her an nükseder, çoğu kez onu aştığı zannedilen en eğitimli insanlarda bile….

#ABD
#Venezuella
#Darbe girişimi
5 yıl önce
ABD demokrasisinin Venezuella’da yediği put
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset