Osmanlı Kanun-u Esasisi koca bir imparatorluğun yükseliş aşamasına değil, tam tersine her geçen gün zayıflamakta olan, dış müdahalelere açık hale gelmiş olan ve rakipleri karşısında avantajlarını giderek yitirmeye yüz tutmuş olan bir imparatorluğun çözülme aşamasına denk geliyordu. Dört bir yanda, arka arkaya yaşanan yenilgiler, gerilemeler altı yüzyılını tamamlamak üzere olan büyük Osmanlı Devleti’nde herkeste bu kötü gidişata teşhis ve çareler bulma konusunda ağır endişeler baş göstermişti.
“Mesela bir Kanun-u Esasi’nin bütün sorunlarımıza çare olabileceği, ilan edildiği andan itibaren mesihi bir etki yaparak toplumun siyasi ve iktisadi durumunu akşamdan sabaha değiştirecek mucizeli bir kudrete sahip olduğunu, pek bayağı olan iç çekişmelerimizi bize unutturacağını ve hepimizi yalnız Osmanlı vatanının şan ve azametini düşünen necip ve büyük bir Osmanlı ailesi halinde birleştirip kaynaştıracağını ummuştuk.
Herhangi bir anayasanın gerektirdiği sosyolojik koşullar bundan ibaret değildi tabi. Said Halim Paşa Kanun-u Esasi örneğinde dikkat edilmeyen sosyolojik koşulları Osmanlı ve Avrupa toplumları arasında karşılaştırmalı olarak ortaya koyuyor. Bunlar da kesinlikle unutulmaması gereken uyarılardı. Nasipse devam ederiz..