|

Çok taraflı bir uluslararası para sistemine doğru

ABD dolarının küresel para fonksiyonu diğer ulusal paralar lehine zayıfladıkça, dünyanın çok kutuplu bir para sistemine evrileceği yönündeki senaryo kısa ve orta vadede en olası senaryodur. Şu ana kadar ABD dolarını bu bakımdan tehdit edebilecek ciddi bir alternatif çıkmış olmasa da yakın bir gelecekte çok paralı bir sisteme geçiş için gerekli şartlar oluşmaya başlamıştır. Bunun nasıl olacağı sorusunun cevabı, küresel güç dengelerindeki değişimin hızı ve boyutuna bağlı olacaktır.

03:14 - 26/10/2022 Çarşamba
Güncelleme: 03:17 - 26/10/2022 Çarşamba
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Prof. Dr. Güven Delice / Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, İİBF, Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı

Uluslararası para sistemi ülkelerin birbirleriyle olan ödeme akımlarını ve parasal ilişkileri düzenleyen kurallar, kurumlar ve anlaşmalar bütününü ihtiva etmektedir. Bugün söz konusu sistemin tek kutuplu yapısının doğurduğu baskı ve rahatsızlıklar alternatif sistem arayışlarına ve girişimlerine kaynaklık etmektedir. 21. yüzyılın başlarında değişen güç dengelerinin yanı sıra ortaya çıkan bazı gelişmeler ABD dolarının küresel para sistemindeki egemen konumunu sarsacak sonuçlar doğurma potansiyeli taşımaktadır. Bu gelişmeler arasında öne çıkanlar; 2008 küresel finans krizinin açığa çıkardığı sistemik sorunlar, Çin’in ekonomik/finansal açıdan küresel bir oyuncu haline gelmesi ve bunun dayattığı talepler, sanal paraların (dijital/kripto) sistem üzerinde oluşturduğu değişim baskıları, finansal istikrara yönelik risklerdeki artış, Kovid-19 krizi ve arkasından ortaya çıkardığı küresel enflasyonist baskılar ve Rusya-Ukrayna savaşının doğurduğu siyasi, ekonomik belirsizliklerdir. ABD’nin en güçlü rezerv paraya sahip olmasının verdiği üstünlüğü farklı ülkelere yaptırım amacıyla kullanması da doların hegemonyasını zayıflatmakta, alternatif arayışlarını hızlandırmaktadır.

Mevcut uluslararası para sisteminin özellikle gelişmekte olan ülkelerin aleyhine işlediği, bu ülkelerin taleplerinin karşılık bulmadığı yönündeki eleştiriler yeni değildir. 1960’lı yıllarda dillendirilmeye başlanan bu eleştirilerin merkezinde sistemin işleyişinden sorumlu kurum olarak IMF yer almaktaydı. Eleştiriler esas olarak, IMF’nin tarafsız, nesnel bir şekilde çalışmasını engelleyen yönetim (oy verme) yapısı ve Fon kredilerinin veriliş biçimi (özellikle “şartlılık ilkesi”) üzerinde yoğunlaşmaktaydı. Bu eleştiriler 1990’lı yıllarda gelişmekte olan ülkelerde yaşanan şiddetli finansal krizler (özellikle 1997 Doğu Asya krizi) sonrası artış gösterdi. 2008 küresel finans krizi sonrasındaysa IMF eleştirisinin ötesine geçerek topyekun sistem değişikliği taleplerine dönüştü.

Uluslararası para ve finans sisteminin reformuna yönelik tartışmalar, sistemin finansal krizleri önlemedeki yetersizliği, döviz kurlarındaki aşırı oynaklıklar ve bunların yol açtığı makroekonomik dengesizlikler etrafında şekillenmekteydi. Tartışmaların bir tarafında finansal piyasalarda gözetim ve denetimin güçlendirilmesi, uluslararası sermaye hareketlerinin etkin yönetimi gibi konular üzerinde yoğunlaşılırken; diğer tarafta uluslararası para sisteminin reformu (yeni bir uluslararası parasal mimari oluşturulması) konusu öne çıkmaktaydı. Konuyla ilgili akademik ve kurumsal düzeyde yapılan çalışmaların bir kısmında sistemin tek kutuplu ve dolar merkezli yapısının uzun bir süre daha devam edeceği/etmesi gerektiği savunulurken; diğer kısmı çok kutuplu bir parasal sistemin kaçınılmazlığı üzerinde yoğunlaştı.

YENİ BİR BRETTON WOODS SİSTEMİ TERCİH EDİLİR Mİ?

Geçmişte birçok ülke tarafından kabul gören, kuralları, kurumları olan iki uluslararası para sisteminden söz edilebilir. Bunlardan birisi 19. yüzyılın ikinci yarısından Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde yürürlükte kalmış olan Altın Standardı, diğeri ise İkinci Dünya Savaşı sonrasından 1970’lerin ilk yarısına kadar uygulanmış olan Bretton Woods Sistemidir. İki savaş arası dönemde altın standardının farklı versiyonları gündeme gelmiş, ancak Büyük Ekonomik Buhran ve savaş koşullarının ortaya çıkması nedeniyle sistem etkinlik kazanamamıştır. Altın standardında olduğu gibi, Bretton Woods sisteminde de altına dayalı bir parasal düzenleme yapılmış; ancak öncekinden farklı olarak sisteme dahil olan ülkeler paralarını doğrudan altın karşılığı olacak şekilde çıkarmak yerine, sabit bir pariteden ABD dolarına bağlamışlardır. Dolar da sabit bir pariteden altına bağlanmış, böylece dolaylı bir altın standardı uygulaması oluşmuş, önceki sistemde altının ifa ettiği fonksiyonu ABD doları görmeye başlamıştır. Süreç içerisinde merkez bankaları rezerv varlık olarak altınla birlikte dolar tutmaya başlamışlar; petrol ve altın başta olmak üzere birçok emtianın fiyatı dolar cinsinden belirlenmiştir.

Bretton Woods Sistemi’nin üretimin, ticaretin ve finansın küreselleşmesi ve ekonomik büyüme oranlarının yükselmesi anlamında kayda değer işlevler gördüğü söylenebilir. Sistemin fiilen çöktüğü 1971’den sonraki zaman aralığı “sistemsiz dönem” olarak kabul edilmekle birlikte, ABD’nin askeri, teknolojik ve ekonomik/finansal gücünün bir yansıması olarak doların yine merkezde olduğu bir yapının devamına tanıklık edilmiştir. Yani sistemsiz dönemde de küresel rezerv para çıkaran ve bunun sağladığı olağanüstü ayrıcalıklardan yararlanan bir merkez ülke ve onun çevresinde yer alarak pastadan pay almaya çalışan bir grup ülkenin belirleyici olduğu bir iş birliği modeli yürürlükte kalmıştır. Bu süreçte yeni bir para sistemi oluşturulması girişimleri sürekli gündemi meşgul etmiş; konuyla ilgili tartışmalar alternatif sistem önerileri etrafında yoğunlaşmıştır.

Geliştirilen alternatiflerden birisi Bretton Woods benzeri yeni bir uluslararası para sistemi oluşturulmasıdır. Kurumları, kuralları olan bu tür bir sistem oluşturulmasına yönelik önerilerin geçmişi 1980’li yıllara kadar uzanmaktadır. Ancak geçmiş tecrübeler ışığında bu seçenek, günümüz koşullarında ihtiyaçlara ve beklentilere cevap verebilecek bir alternatif olarak fazla kabul görmemektedir.

SEPET PARA VE KÜRESEL MERKEZ BANKASI

Para sisteminin reformu tartışmaları çerçevesinde gündeme gelen ikinci ve daha uygulanabilir/kabul edilebilir bir öneri IMF’nin çıkardığı SDR’nin (Special Drawing Rights) uluslararası para sistemindeki rolünün arttırılması şeklindedir. SDR türü bir sepet paranın fiziki olarak dolaşıma sokulması, uluslararası ödemelerde küresel bir para birimi olarak sistemin merkezine yerleştirilip, diğer ülkelerin paralarını bu sepet paraya sabitlemeleri söz konusu olabilir. SDR, ayarlanabilir sabit kur sistemi üzerine inşa edilmiş olan Bretton Woods Sisteminde 1960’ların ikinci yarısından itibaren baş gösteren tıkanıklıkların aşılması için IMF bünyesinde oluşturulan kaydi bir para birimidir. Üye ülkelere IMF’deki kotalarıyla orantılı olarak tahsis edilen bu sepet paranın uzun vadede küresel bir rezerv para olarak kullanılması amaçlanmış, ancak ABD’nin karşı tutumu nedeniyle SDR böyle bir fonksiyon icra edememiş; bir hesap birimi olmanın ötesine fazla geçememiştir. Başlangıçta SDR’nin değeri küresel ticari ve finansal işlemlerde yüksek paya sahip olan çok sayıda ülkenin parasının ağırlıklı ortalamasına göre hesaplanırken, daha sonra sepetteki para sayısı 5’e (ABD doları, İngiliz sterlini, Alman markı, Fransız frangı, Japon yeni); 1999’da avronun yürürlüğe girmesiyle de 4’e düşürülmüştür. Çin’in hızlı ekonomik gelişmesine paralel olarak dünya ekonomik/finansal sisteminde ağırlığının artmasıyla birlikte Çin Renminbisi’nin (Yuan) sepete dahil olması gündeme gelmiş, IMF’nin 30 Kasım 2015 tarihli kararıyla Renminbi SDR sepetine dahil edilmiş ve sepette ağırlık bakımından ABD doları ve avrodan sonra yüzde 12,28 payla üçüncü sıraya yerleşmiştir. Böylece Çin, küresel ölçekte jeopolitik ve ekonomik öneminin/gücünün bir yansıması olarak ulusal parasını dolara alternatif haline getirmek için gösterdiği yoğun çabaların karşılığını almaya başlamıştır. Dünyada en fazla döviz rezervine (3 trilyon dolardan fazla) sahip ülke olarak Çin, kurumsal anlamda da IMF ve Dünya Bankasına alternatif olabilecek yapılar oluşturma üzerine de stratejiler geliştirmekte; çevresindeki ülkelerle ticari ve finansal bağları güçlendirecek adımlar atmaktadır. Renminbinin sepete dahil edilmesinden sonra SDR’nin rezerv para olarak rolünün artması beklenmekte; bu kapsamda SDR’nin küresel bir rezerv varlığa dönüştürülmesi tartışılmaktadır. SDR’ye altın ve güçlü bölgesel paraların eklenmesi de bu bağlamda değerlendirilmektedir. Böylece, doların yerini SDR’nin alması ve uzun vadede ulusal para birimlerinden bağımsız bir dünya parası oluşturulmasının mümkün olabileceği düşünülmektedir. Küresel para anlamında SDR’nin öne çıkması halinde, IMF’nin yapısının küresel bir merkez bankasına dönüştürülebileceği veya tamamen yeni bir kurum ve yeni bir (sepet) para ile küresel bir sistem inşa edilebileceği belirtilmektedir.

ÇOK KUTUPLU BİR SİSTEM MÜMKÜN MÜ?

Alternatif önerileri arasında öne çıkan üçüncü seçenek, kısa ve orta vadede sistemin çok kutuplu (paralı) bir yapıya evrilmesidir. Sağlam paraların ve dijital/kripto paraların uluslararası işlemlerde kullanıldığı çok paralı bir sistem oluşturulabilir. Ülkelerin ticari işlemlerde ulusal paralarını kullanma yönündeki girişimlerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekmektedir. Bu sürecin kısa dönemdeki yansıması farklı ticaret bloklarının ve bunun uzantısı olarak para bloklarının oluşması şeklinde tezahür edebilir. Böyle bir süreçte bölgesel ticari bloklarda güçlü ülkenin parası üzerinden ticaret yapılabileceği gibi, farklı ticari blokların kendi paralarını oluşturması (Avro veya SDR formatında) bir ara formül olarak değerlendirilebilir. Söz konusu para blokları özellikle emtia fiyatlarının, küresel ticaret ve yatırım akımlarının belirleneceği para birimleri açısından rekabet ortamı oluşturabilecektir. Rekabetin, uluslararası para sistemini daha güvenli ve işlevsel hale getirmesi, küresel likidite yetersizliklerini gidermesi, tek bir ülkeye (ABD) sağlanan olağanüstü ayrıcalıkları ortadan kaldırması beklenmektedir. Bu rekabetin faydalarının görünür olması zaman alacak olup, başlangıçta sorunlu bir geçiş dönemine hazırlıklı olunmalıdır. Doğru bir şekilde yönetilemezse, böyle bir sürecin iş birliği yerine çatışmayı körükleyebilme potansiyeline sahip olduğu da gözden ırak tutulmamalıdır.

Farklı rezerv paraların yürürlükte olduğu bir yapıda küresel ödeme akımlarının düzenlenmesi, likidite, güvenlik gibi konularda koordinasyonu sağlayacak farklı kurumsal yapılara ihtiyaç olacaktır. Bu arada SWIFT dışında dolar bazlı olmayan ödeme sistemlerinin oluşturulması ve var olanların etkinlik alanlarının genişletilmesi Dolara sağlanan olağanüstü ayrıcalıkları zayıflatırken, Sistemin etkinliğini artıracaktır.

Özetle, ABD dolarının küresel para fonksiyonu diğer ulusal paralar lehine zayıfladıkça, dünyanın çok kutuplu bir para sistemine evrileceği yönündeki senaryo kısa ve orta vadede en olası senaryodur. Bu çerçevede, mevcut alternatifler arasında fiili durum ve beklentiler açısından en makul çözüm, küresel ticari ve finansal işlemlerde birbiriyle rekabet eden birkaç farklı ulusal paranın veya oluşturulacak bölgesel paraların mevcudiyeti olarak gözükmektedir. Şu ana kadar ABD dolarını bu bakımdan tehdit edebilecek ciddi bir alternatif çıkmış olmasa da yakın bir gelecekte çok paralı bir sisteme geçiş için gerekli şartlar oluşmaya başlamıştır. Bunun nasıl olacağı sorusunun cevabı, küresel güç dengelerindeki değişimin hızı ve boyutuna bağlı olacaktır.

Yeni bir uluslararası para sistemi oluşturulmasına yönelik farklı alternatiflerin herbirinin artıları ve eksileri olacaktır. Ancak özellikle Kovid-19 salgını ve bölgesel sıcak savaşların şiddetlenmesinin ortaya çıkardığı tıkanıklıklar bu konuda adımlar atılmasını zorunlu hale getirmiştir. Atılacak adımlar kısa, orta ve uzun vadeli başlıklar altında değerlendirilmeli, sistem tartışmalarına uzun vadeli bir olgu olarak bakılmalıdır. Para sistemlerinin geçmişi ve geleceğine ilişkin senaryolar ışığında yeni para sisteminin, evrensel bir nitelik taşıması; sistemin yükünün belli bir grup ülke üzerine yüklememesi; parasal konularda tek bir ülke veya ülke grubunun hakimiyetini/kontrolünü sonlandırması; ülkelerin gelişmişlik düzeylerine ve ekonomik yapılarına göre esneklikler sağlayacak mekanizmalara sahip olması; sürdürülebilir küresel kalkınma ve büyüme, fiyat istikrarı ve finansal istikrar için ihtiyaç duyulan zemini oluşturması beklenmektedir.

#Dolar
#ABD
#Çin
#Bretton Woods
#SDR
#IMF
1 yıl önce