1804 yılında vefat eden Avrupa'nın en büyük filozoflarından Immanuel Kant'ın doktora diplamasının üstüne kendi el yazısıyla yazdığı belirtilen besmele, Kant acaba İslam'dan etkilendi mi sorusunu gündeme getirdi. Üzerinde besmele bulunan diploma, Alman ilim müzesinde bulunuyor. Kant'ın hayat hikayesini yazanlar, onun İslam alimlerinden İmam-ı Gazâli, İbni Rüşd, İbni Sina ve Muhyiddin-i Arabi'nin tesirinde kaldığını ifade ediyorlar. Uzmanlar, Kant'ın kütüphanesinde Müslüman alimlerin bir çok eserinin de bulunduğunun altını çiziyorlar.
Kant 1724 yılında Prusya'nın Köngsberg şehrinde doğdu. Annesi Pietist idi. Yani 'dua etme' ve 'inanma' konusunda sıkı ilkelere bağlı bir mezhebin üyesiydi. Annesinin gece gündüz dine gömülmüş olması Immanuel'de, onu ömrü boyunca kiliseden uzak tutacak bir tepki doğurmuştu. İlk acıyı ise 13 yaşında iken annesini kaybetmesiyle tattı. Ona göre ızdırap çekmeyenler, hayatın esrarını anlayamazdı.
Kant 1770'de, mantık ve metafizik profesörü oldu. Aynı yıl "Duyular ve Kavranabilir Alemin Şekil ve Esasları" adlı eserini, 1781'de ise "Saf Aklın Tenkidi"ni tamamladı.
Öte yandan, Alman Puriten'liğinin kasvetli izini, ömrünün sonuna kadar korumuş ve yaşlandıkçı annesinin, gönlüne yerleştirdiği inanç esaslarını, hem kendi için, hem de dünya için korumaya çalışmıştır.
80 yaşında ölürken son sözü "Dast ıst gut (Hayırlısı Budur)" olmuştu.
Bu arada Immanuel Kant, kurşuni paltosuyla, elinde baston evinin önünde göründü mü, komşuları saatin tam üç buçuk olduğunu bilirdi. Belli saatlerde gezintilere çıktığı zaman halk onu dostça selamlayıp saatlerini ona göre ayarlardı.
Kitaplarında genelde metafizik, din ve ahlak konularını işleyen Kant'ın din üzerine bir çok araştırma yaptığı da belirtiliyor. Kant'ın özellikle Müslüman mantık ve felsefe alimlerinin kitaplarındaki "heyulani akıl", "bilfiil akıl", "Fa'al akıl" ve "el-akl el-müstefad" gibi tartışmalardan çok etkilendiği gözlemleniyor.
"İsa Tanrı ülkesini yeryüzüne yaklaştırmıştır. Ama yanlış anlaşılmıştır ve Tanrı'nın ülkesi yerine, rahiplerin ülkesi kurulmuştur içimizde" diye eleştiride bulunan Kant, "Sırf inanışlar ve törenler, dinin bir deneyi olarak ahlâksal mükemmelliğin üstüne çıkmaya kalktı mı, din kaybolmuş demektir" diye de görüşlerini açıklamıştır.
----------------- imza------------------
----------------- imza------------------