Müzik hayatına piyona ile başlayan opera sanatçısı Efruze, “Assolist” adlı albümüyle Türk sanat müziğine yeni bir yorum getiriyor. Doğan Müzik etiketiyle çıkan albümdeki Gözleri Aşka Gülen, İçin İçin Yanıyor, İnleyen Nağmeler, Fikrimin İnce Gülü gibi şarkılar, eski bir yöntem olan hücum kayıt sistemiyle canlı olarak kaydedilmiş. Sanatçı, hem eğitimli bir sese sahip hem de özgün tınısıyla nostaljik efsaneleri hatırlatıyor. Efruze ile müzik ve assolist kavramı üzerine konuştuk.
Biraz önce bahsettiğim gibi Nesrin Sipahi benim için hep bir yol gösterici oldu. Anneannelerimizin bahsettiği gazino kavramına ben yetişemedim ama ailemden Maksim Gazinosu’nun hikâyelerini çok dinlemişliğim vardır. Evimizde çalan pikapta hep bir Zeki Müren ya da Emel Sayın plağı olurdu. Ben de o plakları her dinlediğimde şarkıcı olma hayalleriyle gezerdim evin içinde. Dinlediğim müzikler beni o kadar güzel beslemiş ki uzun seneler operada solistlik yaptıktan sonra şimdi Assolist albümümüm ile karşınızdayım.
Bence hayatta herkes kendi kurallarını koyar. İnsan olarak bu dünyadaki en önemli kuralın ve görevimizin hangi işi yaparsak yapalım yaptığımız işin potansiyelimizin en iyisini yapmak olduğunu düşünüyorum. Ben de eğitimimin bana verdiği güçle ve birikimle değişen teknoloji çağında, özellikle yeni kuşakların Türk Sanat Müziğini unutmadan, severek dinletecek yeni kurallar yazmayı hedefliyorum.
Tüm dünyada teknoloji gelişirken eğitim kalitesinin aynı oranda düşmesinin sonuçları diye düşünüyorum. Tüm bilgilerin Google’dan alındığı çağımızda tüm hayatın ellerindeki tablet ya da telefonlar kadar olduğunu düşünen bireyler yetişiyor maalesef. Yeni nesle gerçek emeğin, gerçekten çalışmanın ne demek olduğunu anlatmak bizim sorumluluğumuz diye düşünüyorum. Eskiden plak satışı sonra kaset sonra CD derken şimdi platformlardan müzik indirilip dinleniyor. Değişim kaçınılmaz ama sanat müziği unutulmadan keyif vermeye devam edecektir. Şu anda içinde bulunduğumuz sağlık savaşı umarım insanlığın bakış açısını değiştirir ve sanal yerine gerçek güzellikleri görmesini sağlar.
Konserde eşlik eder gibi
Albüm repertuarını konserlerimde söylemeyi en çok sevdiğim eserlerden seçtim. Bu parçaları seçerken de dinleyicilerin en çok eşlik ettikleri şarkıları da göz önünde bulundurdum. Stüdyo aşamasına geçtiğimizde tüm albümün canlı konser gibi olmasını istedim. Bu yüzden biraz zor olan ve artık pek tercih edilmeyen hücum kayıt diye tabir edilen, yani tüm enstrümanların bir konserdeymiş gibi aynı anda çalındığı bir kayıt türünü gerçekleştirdik. İyi ki de bu yolu seçmişiz. Sonuçta sımsıcak ve samimi bir toplam oldu diye düşünüyorum. Benim için klibini çektiğimiz bestesi ve güftesi Gündoğdu Duran beye ait olan ‘Gözleri Aşka Gülen Taze Söğüt Dalısın’ eserinin ayrı bir önemi var. Konserlerimiz sırasında en çok istek alan ve sözlerini kendime çok yakın hissettiğim bir eserdir.
Klasiklerin yeri dolmuyor
- Sosyal medya, internet derken değişen bir toplum söz konusu. Müziğimizdeki nostalji arayışı da malum. Siz operadan Türk Sanat Müziğine geçiş yapmış bir sanatçı olarak bu değişimi nasıl okursunuz?
- Dünya son 50 yıldır korkunç bir tüketim içinde cebelleşiyor. Eskiden hepimizin iki tişörtü varken şimdi on tişört yetmiyor. Popüler müziği de her şeyi tükettiğimiz gibi çok çabuk tüketip yenisinin gelmesini bekliyoruz. Ama bunu yaparken de hala Mozart, Beethoven, Dede Efendi dinleyebiliyoruz. Dünyada hiç bir zaman bu müziklerin yerleri dolmuyor dolamazda. O yüzden nostaljik ve klasik müziğin asla ölmeyeceğini düşünüyorum.