|

‘Sohbet bilgiyi artırır ama dahilerin okulu yalnızlıktır’

1994 yılında Nobel Ekonomi Ödülü kazanan ünlü matematik profesörü John Nash 25 Mayıs’ta eşi Alicia ile birlikte geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Delilik ve dehanın sınırlarını zorlayan, MIT koridorlarından paranoid şizofreni sebebiyle yattığı kliniğin soğuk duvarlarına, 87 yıllık bir tutkunun hikâyesinden bazı kesitlere buyrun...

Yeni Şafak
04:00 - 31/05/2015 Pazar
Güncelleme: 20:24 - 30/05/2015 Cumartesi
Yeni Şafak
ESRA DEMİRKIRAN


lkokul öğretmeninin deyimiyle «fazla gelişmiş bir beyin; fakat az gelişmiş bir kalp». Gençliğinde ise, arkadaşlarının deyimiyle «etkileyici, tuhaf, ketum, soğuk, sessiz ve kaba bir insan». Sürekli okuyan, satranç oynayan, Bach melodilerini ıslıkla çalan bir çocukluk ve kendi deyimiyle “insanlardan fazla hoşlanmayan, onlarla iyi geçinemeyen” bir matematik profesörü.


John Nash, hiç de kolay olmayan, dahilik ve delilik arasında gidip gelen 87 yıllık bir hayat yaşadı. Ta ki, geçtiğimiz günlerde, eşi Alicia ile, bir trafik kazasında vefat edinceye dek…



TEORİYE BAŞKALDIRI


21 yaşında yazdığı 27 sayfalık doktora tezi, 150 yıllık ekonomi teorisi, hocalarının deyimiyle bir başkaldırı niteliğindeydi. Ekonomide “Nash Dengesi” olarak anılan fikirleri devletlerin savunma politikalarından, şirketlerin rekabet davranışlarına dek, birçok alanda uygulanabilir bir oyun teorisi haline geldi. Henüz yeniyetmeyken ortaya attığı bu tez, 1994'te kendisine Nobel Ekonomi Ödülü kazandırdı. Profesör Nash, 1928 yılının Haziran ayında dünyaya geldi. Bu içe dönük dahi çocuk, sıradan okulların ardından, çalışmalarını Carnegie Teknoloji Enstitüsü, Princeton Üniversitesi ve MIT'de sürdürdü.



Duygusallıktan uzak bu genç adamın dünyasında insan ilişkileri dahil her şey rakamlarla açıklanabilir, formüllere dökülebilirdi. Güvercinlerin ekmek kırıntılarını yerken gösterdiği davranışları anlamlandıracak bir algoritma ya da bir futbol oyunundaki pasları çözebilecek bir formül arayışı da hep bu yüzdendi. Evlenip evlenmemesi gerektiğine bile matematiksel bir açıklama getirmesi gerekiyordu. Fakat yine de, yakalandığı çıkmazdan onu günün birinde zekasının yanı sıra, yine sevgi kurtaracaktı.


Üniversitedeki yurtta oda arkadaşınız olan kişinin aslında hiç var olmadığını öğrendiğinizde nasıl hissederdiniz? En zor zamanınızda sizi, size rağmen savunan; bir dilim pizza ile «Biraz ara ver, çok çalıştın» diye kapıyı tıklatan dostunuzun aslında bir sanrıdan ibaret olduğunu anladığınızda hayatınıza nasıl devam ederdiniz? Paranoid şizofreni tanısı konan, uzun yıllar hastanelerde en ağır tedaviler gören John Nash'in hastalığı, ilk sinyallerini üniversite sıralarında vermişti. Gördüğü halüsinasyonlar hayali oda arkadaşını aşıp, zamanla gerçekliğini hakimiyet altına almaya başlamış, vaktinin tamamını yazılı basında gizli şifreler arayarak geçirmesine kadar vardırmıştı. Halbuki ortada ne Ruslardan veya uzaylılardan gelen ve ünlü Amerikan dergilerine gizlenmiş şifreler vardı; ne de o şifreleri çözebildiği için kendisini ve ailesini tehdit eden ajanlar. 1958 yılında, henüz 30 yaşındayken bir psikiyatri kliniğine yatırıldı. 25 yıl süren türlü ilaç ve elektroşok tedavileri ile hastalığı bir miktar kontrol altına alındı. Peki, önceleri bir türlü kabullenmediği hastalığı nasıl belli bir düzeye kadar iyileşti? Profesör Nash'e göre bu, en basit tabiriyle, rasyonel düşünceye yeniden dönüş karar vermesiyle gerçekleşti.



ALICIA ETKİSİ


Ünlü matematikçi, 1956-1957 yıllarında, MIT'deki derslerine katılan öğrencisi Alicia ile tanıştı ve evlendi. Hastalığının ayyuka çıktığı 1959 yılında Alicia Nash hamileydi. Belki de şizofreniyi yenmesindeki önemli güçlerden biri, Alicia'nın dirayetle yanında durmasıydı. Çift, her ne kadar 1963'te boşandıysa da, birbirlerine her koşulda destek olmaya devam etti. Nihayetinde, 2001 yılında yeniden evlendiler.



BİR TUTKU HİKAYESİ


John Nash'in hayatı rakamlara, formüllere, matematiğe, mantığa dair özel bir tutku hikayesi aslında. Hastalığı esnasında çoğu gündelik rutinini terk etmesine rağmen, sayılarla olan ilişkisi hiçbir zaman kaybolmadı. Hastalığını kontrol altına almaya başladığı sırada zihnindeki sınırları aşarak illa ki sohbete, sosyalleşmeye çalışması bile, bir makalesindeki şu cümlelerin önüne geçemedi: “Sohbet bilgiyi artırır; ama dâhilerin okulu yalnızlıktır”.



Nash'in hayatı beyaz perdede


John Nash'in hayat hikayesi 2001 yılında “A Beautiful Mind” isimli film ile beyaz perdeye aktarıldı. Yazar Sylvia Nasar'ın aynı isimli biyografi kitabından uyarlanan ve yer yer kurmaca Hollywood dokunuşları eklenen filmde Profesör Nash'i Russel Crowe, eşi Alicia'yı ise Jennifer Conelly canlandırdı. Dünya çapında 313 milyon dolar hasılat yapan film Türkiye'de “Akıl Oyunları” ismi ile 2002'de gösterime girdiğinde 1 milyona yakın kişi tarafından izlendi. Filmde John Nash'in Carniege yıllarından başlayarak, Princeton, MIT günleri, evliliği, hastalığı ve 1994›te Nobel Ödülü almasına dek uzanan dönem anlatılıyor. 2002›de 8 dalda Oscar›a aday gösterilen «Akıl Oyunları» En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ve En İyi Uyarlama Senaryo heykelciklerini kazandı.



Filmde bazı kurmaca sahneler yer alıyor. Bunlardan en önemlisi, meslektaşlarının Profesör Nash'i onurlandırmak amacıyla ona kalemlerini hediye ettiği sahne. Bir diğeri ise, Nash'in dokunaklı Nobel konuşması yaptığı sahne.



Oyuncu Russel Crowe: Afalladım






Oyuncu Russel Crowe “Akıl Oyunları” filmindeki rolü ile 2002'de En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar'a aday gösterildi; fakat ödülü kazanamadı. Filmin çalışmaları esnasında John ve Alicia Nash çiftiyle vakit geçiren ve Nash'in sürekli sınırlara çarpan dünyasını güçlü bir biçimde canlandıran Crowe, ölüm haberini aldıktan sonra duygularını Twitter'da şöyle paylaştı: «Afalladım! Kalbim John, Alicia ve ailesi ile birlikte. Şahane bir ortaklıktı. Güzel akıllar, güzel kalpler…»



Yeni başlayanlar için 'nash dengesi'


Ekonomi ve matematik teorileri konusunda ahkâm kesmek ehlinin işi; ama “Nash Dengesi” teorisini basitçe açıklayan bazı kaynaklardan bir toparlama yapmak iyi bir fikir olabilir. “Nash Dengesi”ne göre her birey ilişkide bulunduğu diğer bireylerin hareketlerini de göz önünde bulundurarak, yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışmalı. Yani bir anlamda bireyin tercihleri, diğerlerinin tercihlerine bağlı. Bu durumda, bireyden yalnız kendi çıkarı doğrultusunda değil, gruptaki diğer kişilerin de çıkarlarına göre bir tavır sergilemesi bekleniyor. Tam da bu noktada bireyler kararlarını ve stratejilerini değiştirmek istemiyor, çünkü mevcut şartlar altında en iyi kazanç böyle sağlanabiliyor. Günümüzde bu teori siyasetten ekonomiye, iş dünyasına ve yapay zekaya kadar birçok alanda kullanılıyor.


#Russel Crowe
#Akıl Oyunları
#Nobel
#Nash Dengesi
9 yıl önce