|

Tuna Nehri aksam diyor

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı desteğiyle Mesut Uçakan'ın yönettiği 'Tuna Nehri Aksam Diyor' belgeseli, 27 Aralıkta İstanbul'da izleyiciyle buluşacak. Uçakan, 'Tuna Nehri Aksam Diyor' belgesel projesinin başka bir firmaya ait olduğunu belirterek projeyi devraldıklarını ve yazar Abdullah Muradoğlu'nun danışmanlık desteği verdiğini kaydetti

00:00 - 1/01/2011 Cumartesi
Güncelleme: 21:46 - 31/12/2010 Cuma
Yeni Şafak
Tuna Nehri aksam diyor
Tuna Nehri aksam diyor

Belgesel isminde 'Tuna Nehri Akmam Diyor' türküsünden esinlendiklerini ifade eden Mesut Uçakan, 'Tuna Nehri 'akmam' demiyor da 'aksam' diyor. Demek ki Tuna Nehri mecazi anlamda donuyor. Osmanlı Devleti, Tuna havzasında 500 yıla yakın hükümdar olmuştur. Gidilen şehirler ciddi anlamda kalkınmıştır. Osmanlı su yolları, ibadet yerleri, medreseler ve tekkeleriyle gerçekten oraya medeniyet götürmüştür. Zaten 500 yıla yakın bir sürede isyanın olmayışı da bunu gösteriyor' dedi. Mesut Uçakan, belgeselde, Tuna Nehri kıyılarında Osmanlı medeniyetinin kaybolduktan sonra nehrin donmasını temel aldıklarını anlatarak, o medeniyetin yeniden insanlık alemine kazandırılmasına dönük bir mesajla Tuna'da akmasını sembolikleştirmeye çalıştıklarını söyledi. Tuna Nehri'nin kaynak suyunun,Almanya'nın bir kasaba parkından çıktığını belirten Uçakan, nehrin değişik kollarla birleştikten sonra Tuna adıyla akmaya başladığını, belgeselde, nehrin akışı içerisine tarihsel akıntının da katılarak, Osmanlı tahinin hatırlatıldığını kaydetti. Yönetmen Uçakan belgeseli izleyenlere tarihte meydana gelen olayları yaşatmaya çalıştıklarını ifade ederek, 'Belgeselde Osmanlı ne bırakmış şimdi ne halde diye bir gözlem yapıp geçiyoruz. Nehrin Karadeniz'e dökülüşüne kadar böyle bir yolculuğu var. Tuna'dan Dersaadet'e kadar bir güzergah var' diye konuştu.

HASRET DİNECEK

Belgeselin içerisine hoş bir dramatik yapı da katmaya çalıştıklarını anlatan Uçakan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Belgeselde Tuna Nehri'ni bir gelin metaforu içerisinde verdik. Osmanlı'nın yönetim merkezi Dersaadet'i de yağız bir delikanlı hüviyetinde çizdik. Bu belgeselde Tuna'nın Dersaadet'e olan hasretini dillendirmeye çalıştık. Belgesel, bir genç kızın Dersaadet'e olan hasret mektubuyla başlıyor. Genç kız daha sonra Tuna olup akmaya başlıyor ve biz de Tuna ile tarihin içinden akıp anlatmaya çalışıyoruz.' Mesut Uçakan Tuna Nehri'nin tarihsel sürecine bakıldığında önce Romalıların, sonra kuzey taraftan Attilla ile pek çok kavim geldiğini, 11. yüzyılda Asya'dan Türk boylarından Kepenekler, Kıpçaklar, Komanlar ve Tatarlar'ın göç ettiğini, 13. yüzyılda ilk defa Anadolu Selçuklu Devleti'nden Sarı Saltuk'un Dobruca bölgesine ayak bastığını ve onu göndereninde Hacı Bektaşı Veli olduğunu anlattı. Ele geçirilen yerlerin öncelikle komşu ilişkileriyle gönülleri fethettiğine işaret eden Uçakan, daha sonraki hareketlerin, Osmanlı'nın, Batı'ya akışı şeklinde görüldüğünü, Süleyman Şah, 1. Murat Hüdavendigar, Yıldırım Beyazıt, Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmet gibi Türk hükümdarlarının balkanları ele geçirdiklerini, gönül ve ruh hareketi yaptıklarını ve aldıklarından daha fazla verdiklerini söyledi. Uçakan, 'Tuna akarken biz de tarihten akıyoruz. Almanya'dan çıktıktan sonra Viyana önlerinden geçiyoruz. Belgeselde birinci Viyana, ikinci Viyana bozgunlarını işliyoruz. Tuna Nehri, Viyana önlerinden hüzünle geçerken daha sonra Macaristan'da Estergona geliyor. Estergon, Tuna'nın gelin olması dolayısıyla anlamlı bir yer' şeklinde konuştu.



13 yıl önce