|

Yeni bir pencereden Şerif Muhiddin Targan

Peygamber’in Dâhî Torunu Şerif Muhiddin Targan Modernleşme, Bireyselleşme, Virtüozite... Modernleşme ve bireyselleşme gibi son yüzyılda yaşanan netameli bir dönüşüm, dehâ ve soyluluk sahibi seçkin bir kişiliğin hayatı ve sanatı üzerinden okunuyor. Kitapta, “iki dünyayı aynı sahnede birleştiren” bir müzik adamının portresi çok bileşenli bir denklemin içinde anlaşılmaya çalışılmış.

Yeni Şafak
04:00 - 9/01/2019 Çarşamba
Güncelleme: 09:47 - 9/01/2019 Çarşamba
Yeni Şafak
Şerif Muhiddin Targan
Şerif Muhiddin Targan
ÂLİM KAHRAMAN

Şerif Muhiddin Targan üzerine hacimli bir çalışma yayımlandı. Kitabın yazarı Bilen Işıktaş’ı müzik çalışmaları dışında, 2017 yılında çıkan Mehmed Âkif Ersoy ve Şerif Muhiddin Targan adlı küçük hacimli kitabıyla tanımıştık. Okuyucu olarak bizler iki yönlü bir “ışıma” karşısındayız. Bir uçta bugüne kadar hak ettiği bağımsız çalışmalara kavuşamamış Şerif Muhiddin, diğer tarafta bu çalışmalarıyla kendisi de görünür hale gelmeye başlayan kitabın yazarı. Dikkat çekici bir durumdur ki, ufku sınır tanımayan “dahî” bir sanatkâr, yine çok yönlü bir araştırmacı-sanatkâr tarafından ele alınmıştır. Bilen Işıktaş hem mızrabı hem de kalemi çalışan bir yazar-sanatkâr. O, daha adı ve soyadıyla bir sıra dışılıkla karşı karşıya bırakıyor bizi. Kendisini şahsen tanımasak da “eser”ine bakarak, hayatındaki bu tür sıra dışı göstergelerin -ailesindeki diğer isimlerin mesela- bir kozmopolitliği değil, Mevlana’nın pergel metaforuna göre, sabit ayağı belli, anlamlı bir kapsayıcılığı, büyük bir kompozisyonu bütünlediğini ifade edebiliriz.
AKİF’LE ORTAK TUTKULAR

Şerif Muhiddin Targan, bir Şerif ailesinin çocuğu olarak İstanbul’da doğar. Çamlıca’nın havası, suyu ve meyveleriyle gıdalanarak büyür. Bir İstanbulludur. Bu şehrin kültürünü alır. Darülfünûn’da okur. Orada Mehmet Akif’in öğrencisi olur. Ortak tutkuları olan sanat ve edebiyat onları birbirine yaklaştırır. Zamanla hoca-talebe ilişkisi büyük bir dostluğa dönüşür. Fakat yaşanan dönem, klasik değerlerin sarsıntılar geçirdiği, bir taraftan yozlaşmaya diğer taraftan üstün yetenekler elinde arayışlara kapı aralayan bir geçiş dönemidir. Mehmet Âkif nasıl “gazel”den yeni bir şiire geçtiyse ve bu yeni tarz içinde kendi özgün ve üstün söyleyişini bulduysa, Şerif Muhiddin de ud ve viyolonselle kendi üslubunu ortaya çıkarmış “dâhi” bir “virtüoz”dur.


EKSENDE MÜZİK VAR

Sanatçı kişiliğiyle Şerif Muhiddin’in hangi parametreler içinde görüldüğü daha kitabın adında -alt başlığı ve üst başlığıyla- okuyucu için şifreleniyor: Peygamber’in Dâhî Torunu Şerif Muhiddin Targan Modernleşme, Bireyselleşme, Virtüozite.. Modernleşme ve bireyselleşme gibi son yüzyılda yaşanan netameli bir dönüşüm, dehâ ve soyluluk sahibi seçkin bir kişiliğin hayatı ve sanatı üzerinden okunuyor. Kitapta, “iki dünyayı aynı sahnede birleştiren” “bir müzik adamının portresi çok bileşenli bir denklemin içinde anlaşılmaya çalışılmıştır.” Bu yapılırken farklı disiplinlerin imkanları bir araya getirilerek “sanat üzerinden geçmiş oku”nmaya çalışılır. Eserde faydalanılan disiplinler tarih, biyografi (kişisel tarih), müzik sosyolojisi ve müzikolojidir (müzik bilimi). Bu yapılırken müzik eksene alınmıştır.

Burada şöyle bir soru akla gelebilir. Acaba bunlar için bu kadar büyük bir hacim gerekli miydi? Kitabın hacmi büyük boy yaklaşık altı yüz sayfadır. Tartışılabilir. Ancak şunu belirtelim ki, bu konuda daha önce diğer disiplinlerde ele gelir bir çalışma ortaya konulmadığı için, yazar, kendi malzemesini kendi hazırlama durumunda kalmıştır. Eşi Safiye Ayla tarafından Süleymaniye Kütüphanesine bağışlanan Şerif Muhuddin’in evrakı birinci el kaynaklardan biri olmuştur. Bunun yanında, sanatkârın 1928-1929’da konser verdiği ve bugün hâlâ ayakta olan New York’taki Town Hall sahnesinde yapılan araştırmalar, daha önce haberdar olunmayan plak kayıtlarının ortaya çıkarılması heyecan verici durumlardır.

GELENEKSEL VE MODERN ARASINDA BİR KÖPRÜ

Bilen Işıktaş çalışmasında, Targan’ın sanat hayatı içinde taşıdığı anlamı şu veciz ifadelerle dile getirir:

“Şerif Muhiddin Targan, bir yanıyla köklerine bağlı “geleneksel” icra üslubunu devam ettirirken bir yandan da modern dünya ve gelenek arasında köprü görevini üstlenmiştir. Sanatsal ve kültürel köprü rolü, onun zaman ve mekân kavramının ötesinde bir geçiş sürecinin icracısı olmasından kaynaklanmaktadır. Söz konusu rol ona hem mirasın sesleriyle hem de mirastan kopuşunun yeniyi yaratan farklılığıyla süreklilik arz eden değişimin öncüsü olma ayrıcalığını kazandırmıştır.”

Şerif Muhiddin Targan’ın bir İstanbul çocuğu olduğunu belirtmiştik. Kültürel kodlarının önemli bir bölümü bu şehirde şekillenmiştir, denilebilir. Buna rağmen açtığı çığırın yankıları İstanbul’a uzak dağlardan, beldelerden duyulmuştur. Bunu neye bağlamak gerekir acaba? Mesela İstanbul’daki müzik çevrelerinde onun etkisi fazla yok gibi. Bunda da dönemin siyasî koşulları rol oynamış denebilir. Targan, bir dönemden sonra İstanbul’a tutunma imkânı bulamayarak Amerika’ya gitmiş; dönüşte de hocalık rolünü, kendisine bu imkânı veren Bağdat’ta gerçekleştirmiştir. Bir damar oradan yürümeye yol bulmuştur.

Bilen Işıktaş’ın kitabı, Mehmet Âkif üzerine çalıştığım bir dönemde elime geçti. Bu bakımdan ayrıca dikkatimi çekti. Âkif’in Şerif ailesine ilgisi, sevgi ve saygısı öncelikle taşıdıkları peygamberi ahlak, incelik, sebebiyledir. Ayrıca ailenin hemen hemen hepsi sanatla ilgilidir. Entelektüel birikimleri ileri derecededir. Âkif’in çocukları da sanata yeteneklidir. 1907 doğumlu olan Suat Hanım, küçüklüğünde keman dersi almak isteyince Muhittin Targan kendisine bir keman armağan edecektir.

Bu yazıyı yazdığım sırada Bilen Işıktaş’ın, sözünü ettiğim kitabıyla TYB’nce ödüle lâyık görüldüğünü öğrendim. Kendisini öncelikle çalışması sonra da bu ödül dolayısıyla tebrik ediyorum.

#ŞERİF MUHİDDİN
#KİTAP
5 yıl önce