|
Tarihte 15 Temmuz..
Her ulusun, halkın, milletin tarihinde unutulmayacak anlar olmuştur. Ortak hafızada derin izler bırakan bu anlar benzer durumlarda “uyarıcı” bir etki göstererek hızlı bir şekilde milli refleksi ortaya çıkarır.
“15 Temmuz hain darbe girişimi”
de milletin hafızasındaki uyarıcı kodların harekete geçmesiyle birlikte akamete uğratıldı. Emperyalist odaklarca güdülenmiş darbe girişiminin millet siperine çarparak paramparça edileceği belki de hesaba katılmamıştı. Oysa tarihte yaşadığımız felaketlerimizden çıkan dersler halkımızın irfanında mündemiçtir.
1200’lerin başlarında Asya’yı kasıp kavuran “
Moğol istilası”
yüzbinlerce insanı göç yollarına akıttı. “
Selçuklu
” yönetimindeki Anadolu bu büyük göç hareketinin son duraklarından biriydi. Ne ki 1243’te Sivas’ın 80 kilometre kuzeydoğusundaki “
Kösedağ
”da gerçekleşen savaşta Selçuklu ordusu Moğollar’a yenildi. Selçuklu yönetiminin Moğol egemenliğine girmesi Anadolu’daki Türk halkı için çok ağır sonuçlara yol açtı. Selçuklu nizamının dağılması halkı perişan etti.
Mevlana Celalettin Rumî, Hacı Bektaşî Veli, Yunus Emre,
hatta
“Garîb-name”
müellifi
Aşık Paşa
dahi “
Büyük Kaçgun”
olarak da anılan bu zor dönemin kültür ürünleridir.
Türkçe yazılmış “Garîb-Name”de Aşık Paşa dağılmış, oraya buraya saçılmış, bir tür gurbet yaşayan halka hep birliği, dirliği, dayanışmayı öğütler. Aşık Paşa dünyayı karanlık, sıkıntılı, dar, içi hile ve tuzak dolu, savaşılıp mücadele edilen bir ev olarak betimler. Karanlığın da ilimle, bilgiyle aydınlanacağını, ilim sayesinde savaşın barışa, sıkıntı ve darlıklarınsa neşe ve bolluğa dönüşeceğini söyler. Bir beyitinde
“Birlik ehli vardılar doğru yola, Birikenlerdür ki erdi menzile”
derken, bir başka beyitindeyse
“Görmek ve bilmek sana virdiyse Hâk, Ögüni dir(aklını derle), gözün aç bir doğru bak”
diye seslenir kendisine kulak veren gurbetçilere.
Anadolu’nun ortak hafızasında yer alan bir diğer vaka ise 1402’deki “
Ankara Bozgunu”
dur. Dirlik düzenlik bir kere bozulmaya görsün, ihanetle gelen bozgundan sonrası fetrettir, karmaşadır, iç çatışmadır. 10 yıl kadar sonra dirlik düzenlik güç-bela yeniden kurulur. Kezâ Osmanlı’nın en ihtişamlı devrini takip eden 16. yüzyılın sonlarında başlayan ve 17. yüzyıl başlarına kadar uzanan
“iklim değişikliği”
nin tesiriyle Anadolu bir kez daha sarsılır.
“Küçük Buzul Çağı”
olarak da nitelenen bu dönemde toprak düzeninin bozulması halkın yaşamını büyük zorluklara maruz bırakır. Tarihçi
Sam White
’ın bu dönemi “Osmanlı’da İsyan İklimi” başlığıyla kitaplaştırması boşuna değil. İktisat tarihçisi
Prof. Mustafa Akdağ
ise aynı dönemi
“Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası”
başlıklı çalışmasıyla daha detaylıca anlatır.
1827’de İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları tarafından Osmanlı’nın
Navarin Limanı’
ndaki deniz üssüne yapılan anî saldırı da epeyce derin izler bırakmıştır. 60 kadar gemi imha edilirken altı bin civarında asker şehit olmuştur bu baskında.
“93 Harbi”
olarak da bilinen 1877-1878’deki
“Osmanlı-Rus Savaşları”
, daha sonraysa 1912-1913’teki
“Balkan Savaşları”
da her uğrağında çok büyük acıların yaşandığı kitlesel göçlere yol açtı.
“Balkan Bozgunu”,
Cumhuriyet’in ilk kuşak yöneticilerinin hafızasında hep derin bir şekilde etkisini sürdürdü. Ülkemizin İkinci Dünya Savaşı’na iştirâk etmemesinde tarihsel sağduyu önemli rol oynadı.
Birinci Dünya Savaşı’
nda
“Sarıkamış Faciası”
ve
“Çanakkale Direnişi”
yse hiç unutulmadı. Anadolu’nun emperyalist güçler tarafından işgal altında tutulmasını fırsat bilen Yunan ordusunun hainliğiyse
“Milli Mücadele”
yi tetikledi. “Milli Mücadele”, yukarıda değindiğim veya değinemediğim birçok tarihsel yaşanmışlıktan süzülen
“uyarıcı kodlar”
ın harekete geçmesiydi. Bir ”
varoluş-yok oluş”
sınırında gösterilen direnç bizi bugünlere kadar getirdi.
1974’deki
“Kıbrıs Harekatı”
nın ardından ülkemize uygulanan
“Amerikan Ambargosu”
da halkımızın ortak hafızasında “uyaran” bir tarihsel kod olarak yerini aldı. Kendimizden gayrı güveneceğimiz bir güç olmadığını bir kez daha deneyimledik. Kıbrıs Harekâtı’nda doğudan batıya, kuzeyden güneye halkımız aynı histeydi. Bütün bu yaşanmışlıklar, ortak tecrübeler, ortak hafızalar Toplumu güçlü kılmanın neden en hayatî mesele olduğunu öğretiyor.
“15 Temmuz hain darbe girişimi”
millet olarak diri, ayık ve uyanık olmanın yanı sıra aydınlanmış bir zihine sahip olmanın önemini de her daim hatırlatacaktır bize.
#15 Temmuz
#Moğol istilası
#Mevlana Celalettin Rumî
#Hacı Bektaşî Veli
#Yunus Emre
#Mustafa Akdağ
2 yıl önce
Tarihte 15 Temmuz..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset