|
İstanbul sokaklarını süsleyen adam: Osman Nuri Ergin

Caddelerin ve sokakların başta gelen süsü, hiç şüphesiz temizliktir. Osmanlı başkenti İstanbul’u ziyaret eden yabancı seyyahlar kitaplarında bu konuya da yer verip şehir temizliğine duydukları hayranlığı dile getiriyorlar. Caddeleri ve sokakları tezyin eden daha başka düzenlemeler de var ama ben konuyu kültür tarihine bağlayıp diğer önemli bir süsten söz etmek istiyorum.

İhtifalci Mehmed Ziya, Reşad Ekrem Koçu, Prof. Dr. Semavi Eyice gibi merhum Osman Nuri Ergin de tam bir İstanbul âşığı idi. O, kaleme aldığı şehir kitaplarıyla belediyecilikle ilgili çok sayıdaki eserleriyle ve verdiği sokak isimleriyle bu aşkını isbat etti. Diğer bir ifadeyle, İstanbul caddelerinin ve sokaklarının bir çoğuna tarihi şahsiyetlerin, ilim adamlarının, sanat erbabının isimlerini vermek suretiyle -bir bakıma- şehrimizi süsledi ve böylece kültür tarihimize büyük bir hizmette bulunmuş oldu. Durum böyle olunca merhum için “İstanbul sokak adlarının isim babası” diyebiliriz. Tabii ki bütün bu hizmetleri, İstanbul Vilayeti Mektupçusu olmanın, böyle bir görevde bulunmanın verdiği yetkiyle yaptı.

Osman Nuri Ergin, daha on yaşında bir çocukken İstanbul’a geldi, öğrenimine Darüşşafaka’da başladı. Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Şubesi’nde tahsil gördü. Öğretmenlik de yapmış olmakla beraber meslek olarak kendine belediyeciliği seçti. Kültür tarihimizin önemli bölümlerinden birini teşkil eden belediyecilikle ilgili çok kıymetli eserler kaleme aldı. Mesela, aslı 5 büyük cilt olan, daha sonra “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı” tarafından 9 cilt halinde yayımlanan “Mecelle-i Umur-ı Belediye” bunların en hacimlisi ve en önemlisidir.

İşte bu İstanbul âşığı Osman Nuri’nin yanısıra diğer bir Osman Nuri daha vardır ve bunlar sık sık birbirine karıştırılır, hem de anlı şanlı tarihçiler tarafından… Mesela üç ciltlik “Abdülhamid-i Sani Hayat-ı Siyasiye ve Hususiyesi” isimli eserin yazarı da Osman Nuri’dir. Pek çok yayında bu eser, İstanbul Mektupçusu Osman Nuri’ye mal edilir ve böylece fahiş bir hataya düşülür. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden hemen sonra korkunç bir iftira kampanyası başladı ve padişah hakkında yalan yanlış bir çok kitap yazıldı. İşte Abdülhamid Han’ın anasının ve babasının Ermeni olduğunu iddia eden bu üç ciltlik eser de meşhur iftiranamelerden biridir.

İsimleri karıştırma işini fazla karıştırmadan yine asıl konumuza dönelim. Diğer bir İstanbul hayranı olan ve yayımladığı yüzlerce, binlerce makale ile İstanbul’un tarihine, kültür varlıklarına ama bilhassa manevi ve mistik hayatına büyük bir katkıda bulunan merhum Cemaleddin Server Revnakoğlu, Osman Nuri Bey’in vefatından sonra yayımladığı yazısına şu cümlelerle başlıyor:

“Memleketimizin kıymetlerinden biri olan Mektupçu Osman Bey’in üfûlüyle (ölümüyle) yalnız İstanbul Belediyesi, yalnız maarif ve matbuat hayatımız yahut binlerce yetimin şefkatli annesi bulunan Darüşşafaka muhiti değil, bütün bir insanlık dünyası, bir insan-ı kâmili kaybetti.

Osman Bey hakikaten kâmil bir insandı. Aslen İstanbul çocuğu olmadığı halde pekâlâ ve pek güzel intibak etmesini bildiği İstanbul terbiyesi, mektep terbiyesi, kalem terbiyesi, hele kendisine manevi memuriyet temin eden tarikat ve tasavvuf terbiyesi onu hakikaten kolay erişilmez bir kemale nail etmişti.”

Burada hemen belirtmem gerekir ki, Osman Nuri Bey tarikat ve tasavvuf terbiyesini Fatih türbedarı Ahmed Amiş Efendi’nin halifesi Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun’dan aldı. Ve bir şükran borcu olarak şeyhi Mecdi Efendi hakkında 340 sayfalık bir kitap neşretti. Bu kitap aynı zamanda şeyhinin şeyhi Ahmed Amiş hakkında da önemli bilgiler vermesi itibariyle büyük önem arz etmektedir. Bitmedi, “Abdülaziz Mecdi Divanı” da, Osman Nuri imzasını taşımaktadır. Bu divanda Mehmed Âkif hakkında iki mersiye vardır ki, defalarca okunmaya ve ezberlenmeye değer.

Efendim, Revnakoğlu, bahsini ettiğimiz yazısının bir yerinde şöyle diyor: “Üzülerek söylüyorum: Bir fikir fukarası arkadaşımız bir yazısında Osman Bey’e ve Osman Bey gibilere temas ederken ‘alaylı âlimler’ diye aklınca alay etmek budalalığını göstermişti. Halbuki biz bugün bile bu çeşit âlimlere ne kadar muhtacız, hatta mütehassiriz.” (Revnakoğlu’nun İstanbul’u Fatih. Mustafa Koç) Ne diyelim, ‘alaylı âlimler’le, sözüm ona alay eden “titr” sahibi kişilere bugün de mebzul miktarda rastlıyoruz. “Akademisyen kibri” de ayrı bir tekebbür belirtisi olsa gerek.

Geçelim…

Sütunum bu kadar izin verdiği için merhumun eserlerinden uzun uzun bahsedemedim. Yalnız şu kadarını belirteyim.

Osman Nuri Bey’in teliflerinin dışında bir de önemli ilaveler yapmak suretiyle yayına hazırladığı kitaplar vardır ki,

onlar da âbide eserlerdir. “Hakikat Nurları” ve “İslam Ahlakının Esasları” gibi.

Kendisini vefatının 60. yılında bir kere daha hayırla ve rahmetle yâd ediyoruz. (Ö. 5 Temmuz 1961)

#Osman Nuri Ergin
#İstanbul
#Revnakoğlu
#Osmanlı
3 yıl önce
İstanbul sokaklarını süsleyen adam: Osman Nuri Ergin
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset