|
Almanların uykusuz haftası!

Rus gazının Avrupa’ya giden ana kanalı 11 Temmuz Pazartesi günü 10 günlük bakım için planlı şekilde kapandığında,
Almanya ve müttefikleri Rusya Başkanı Vladimir Putin’in akışı tamamen kesme fırsatını kullanıp kullanmayacağına dair
kabuslar görmeye
başladı.
Eğer Moskova, Kuzey Akım boru hattının planlandığı üzere 10 gün sonra akımı olağan haline getirmeyeceğine dair sinyalini verirse,
Alman
Şansölye Scholz’un
hükümeti
büyük olasılıkla
enerjiyi karneye bağlama ve şirket kurtarma gibi acil durum önlemlerini uygulamaya alacaktır.

Sonuçlar; neredeyse kesinlikle Avrupa’nın en büyük ekonomisi için derin bir durgunluk, enflasyon ve üretim kaybı anlamına gelecek ve kıta genelinde dalgalanma etkileri yaratacaktır. Bu durumun siyasal etkileri de olacaktır. Ancak sadece ekonomik etkileri bile dünyaya yeni bir dengesizlik ve ötesinde yeni bir denge getirecektir.

1970’lerin petrol krizine bir göz atalım…
Petrol krizine yol açan süreç;
17 Ekimde 1973 Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’in
Suudi Arabistan öncülüğündeki üyelerinin aldığı
ambargo kararıyla
başlamıştı. Yaklaşık beş ay süren ambargo ile dengeler yerinden oynamıştı. Süre kısa olmasına rağmen, yarattığı arz kriziyle
petrolün varil fiyatı tam yüzde 300’lük artışla
3 dolardan 12 dolara fırlamıştı.

Keynesyan ekonomi modelinin (Klasik ekonomistlerin, piyasayı görünmez bir elin düzenlemesi teorisinin aksine, devletin piyasaya kısmen müdahalesini uygun gören model) sorgulanıp kısmen tahttan indirilmesine de petrol krizinin yol açtığı “Enflasyon ve Durgunluk” adı verilen stagflasyona neden olmuştur.

Ucuz petrole göre yapılmış eski düzene karşın azalan tedarik ve dört katını aşan fiyatlarıyla petrol yeni dönemde maliyetlerin artmasına sebep olmuştur.
Enflasyon oranı 1972’den 1974’e ABD’de yüzde 3,3’ten yüzde 11,1’e, şimdinin avro bölgesinde yüzde 5,9’dan yüzde 14.5’e yükselirken, Birleşik Krallık’ta 1975’te yüzde 24,2’ye ulaşmıştı.
Esnek olmayan talep yapısına sahip olan
petrole yapılan ödemeler, ithalatçı ülkelerdeki satın alma gücünün büyük bir bölümünü emerek, diğer mallara olan talebi önemli ölçüde azalttı.
İşte bu noktada
enflasyonla beraber işsizlik de artmaya başladı. Enflasyondaki artışı tazmin edecek ücret artışı talep eden sendikaların sokağa çıkması ve greve gitmeleri ile beraber, Birleşik Krallık’ta 1977-78 kışı ‘hoşnutsuzluğun kışı’ olarak tarihe geçmiştir.

Bu olayların akabinde 1979 yılında İran devrimini müteakip üretimin yüzde 4 kadar düşmesiyle varil petrol fiyatları 20 doların üzerine çıktı. Bu durum da yeni bir kriz sürecini doğurmuştur.

Yukarıdaki tarihsel manzarayı bizden iyi bilen Almanların ve ötesinde Batı toplumunun, enerji krizinin ne demek olduğunu bildikleri halde, Rusya’ya bağımlı projeler gerçekleştirmiş olması bile bile lades olabilir mi? Zira Rusya esasen onların rakibi, belki de ezeli düşmanı. Bu bir stratejik hata mıdır? Yoksa Almanları kıstırmak mıdır? Bunu ayrıca Almanların düşünmesi lazım…

Günler günleri ve saatler saatleri kovalarken, Almanların kulağı Moskova’da, gelecek haberleri beklerken, Erdoğan dünyadaki tahıl, gıda krizi bitirmek üzere arabuluculuk yapıyor, gemilerin geçiş yolunu Savunma Bakanı Akar ile her iki ülkenin savunma bakanı müzakere ediyor. Almanların aksine, Türkiye’de kimse kışın soğukta kalıp kalmayacağı endişesinde değil, enerjisiz kalır da fabrikalarımız çalışmaz endişesinde de değil…
Dört tarafı savaş ile çevrilmiş ülkemizde Almanların yaptığı stratejik hataları yapmayan, memleketimizi bu olanlara rağmen ayakta tutan
Erdoğan’ı, acımasızca ve fütursuzca, yükselen fiyatlar üzerinden eleştirmek biraz ayıp olmuyor mu?
Petrol krizleri her defasında enflasyon getirir…
#Vladimir Putin
#Moskova
#OPEC
2 yıl önce
Almanların uykusuz haftası!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi