|
Kemalizm nedir? Kemalizm demokrasiyle bağdaşır mı?

Mustafa Kemal’le başlayan yürüyüş Gazi ve Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’le sonlanır.

Dönemin ruhuna uygun olarak da Kemalizm Türkiye’nin “yeni seküler dini” olarak icad ve inşa edilir.

Din diyorum, zira Kemalizm adına ortaya konulan ideoloji, kutsallık kisvesine büründürülmüş “iman ve itaat edilmesi zorunlu” dogmaların toplamından ibarettir.

CHP’nin kudretli genel sekreteri ve ideologu Recep Peker, 6 Ok biçiminde formüle edilen bu kutsallaştırılmış ideolojinin Anayasaya geçirilmesinden sonra yaptığı konuşmada, sadece devlet görevlilerinin değil bütün vatandaşların bu ilkeler manzumesine iman ve itaatle yükümlü olduğunu gayet açık bir dille duyurur.

Merak edenler için Peker’in ilgili sözlerini aynen aktarıyorum:

“Bu esasların kabul edilib resmiyet kesbettiği dakikadan itibaren bütün vatandaşlar bu esaslara inanacak, bunları sevecek ve bunlara itaat mecburiyeti altına girmiş olacaklardır…”

( Bkz.T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, 5. Dönem, c.16, 5 Şubat 1937)

Herkesin sevmekle, inanmakla ve itaatle yükümlü kılındığı bir tür “amentü”…

“Seküler din” dememin sebebi de tam olarak bu.

“Dönemin ruhu”na göndermede bulunmam elbette sebepsiz değil.

Sovyetler’de Stalin, İtalya’da Mussolini ve Almanya’da Hitler iktidardadır.

Dönemin karakteristiği şudur: Parti-devlet bütünleşmesi, kutsallık formuna büründürülmüş ideolojiler ( Marksizm ve Faşizm), o ideolojiler doğrultusunda devlet marifetiyle birey, toplum ve ulus inşa faaliyetleri, kişi kültüne dayalı siyasal zihniyet.

Modern zamanların seküler siyasal dinlerinin adı farklı olsa bile yöntemleri ve amaçları birebir aynıdır.

1931 tarihi genç Cumhuriyetimiz için Prof. Dr. Taha Parla ve Mete Tunçay’ın isabetle belirledikleri üzere tam bir kırılma noktasıdır.

“Zamanın ruhu”na uygun olarak Türkiye’nin kendini adını andığım ülkelere bakarak konumlandırma çabası içine girmesi, söylemde tümüyle totaliter olan bir Kemalizm gerçekliğiyle tanışmamızı sağlar.

O gün bügündür ülkede Atatürk, Atatürkçülük ve Kemalizm tartışması yapıp dururuz.

Hala bu tartışmanın bilen-bilmeyen herkes tarafından sürdürülüyor olması ise bilimsel-entelektüel kaygılarla alakalı olmaması, tersine ideolojik-siyasi saflaşmaları ve hesaplaşmaları keskinleştirmek adına yapılıyor olması hem üzücü hem düşündürücüdür.

Bilerek konuşmak-tartışmak lazım.

Tarihi yürüyüş içindeki farklı Atatürkleri, tarihsel bağlamları ve Kemalizm olarak tesmiye edilen ideolojinin ne olup olmadığını bilmeden kör militanlar gibi muhabbet veya husumet eksenli saflaşmalar içine girmek ne bilimsellikle ne de iyi niyetle bağdaşır bir tavır değil.

KEMALİZM NEDİR?

Türkiye’de siyasal kültürün resmî kaynaklarına dair ciltler dolusu araştırmalarıyla tanınan-bilinen değerli bilim insanı Prof. Dr. Taha Parla Kemalizmi şöyle tanımlar:

“Tek doğru olmak… ebediyen geçerli olmak vb. iddiasındadır… şefçi, paternalist, elitist ve vesayetçidir. Çoğulcu, hoşgörülü, uzlaşmacı değildir; tek-particidir, muhalefete izin vermez; özde çok partiliğe karşıdır. Siyasal tartışmaya ve katılıma açık değildir. Otoriter, yer yer de totaliterdir.”

(Bkz. Kemalist Tek Parti İdeolojisi ve CHP’nin Altı Oku, İletişim Yayınları, 1995, s.322-323)

Şimdi bu tanımdan hareketle sormak lazım: Atatürk üzerinden Kemalizm savunusu yapmak en basitinden çelişkinin yanısıra ironi değil midir?

Söylemek bile gereksiz: Otoriter-totaliter bir ideolojiyi günümüze aynıyla taşıma iddiası ile demokrasi savunusu zinhar bir arada olamaz.

O yüzden Atatürk ile Atatürkçülüğü, Atatürk ile Kemalizmi birbirinden ayırarak konuşmak-tartışmak gerekmez mi?

Soru şudur: Atatürk’ü sevmek ile Kemalizme iman etmek aynı şey midir?

Atatürk ile Atatürkçülük birbirinin aynı mıdır gayrı mıdır?

AMA HANGİ ATATÜRK VEYA ATATÜRKÇÜLÜK

Hilafeti-saltanatı-şeriatı savunan Gazi Mustafa Kemal’i ne yapacağız?

Balıkesir’deki camide verdiği o ünlü hutbedeyim sözleri sahi ne yapacağız?

O sözlerini tarihten mi sileceğiz?

Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin özde hilafetçi ve saltanatçı olduğu gerçekliğini göz ardı edip elimizin tersiyle itecek miyiz?

Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışında Gazi Mustafa Kemal’in yaptığı o ünlü açılış konuşmasını görmezlikten-duymazlıktan mı geleceğiz?

Yoksa sadece Cumhuriyet’i ilan eden Atatürk’ü mü seveceğiz, o andan sonra dediklerini ve yapıp ettiklerini mi Atatürkçülük olarak görüp savunacağız?

KİŞİ KÜLTÜ VE HER DÖNEM İÇİN GEÇERLİLİK İDDİASI…

Bir müridin şeyhi için dediklerine hiddetle ve şiddetle karşı çıkanların kişi kültü konusunda çok daha dikkatli ve duyarlı olması beklenir elbette.

Sevmek ile perestlik arasındaki çizgiyi aşanlar, kişi kültü üzerinden hem faşizme kapı aralarlar hem de her türlü tartışmanın önünü tıkarlar.

“Kişi kültü” veya “perestlik” üzerine yaslanan Atatürkçülük anlayışı bence gerçek Atatürk severler tarafından sorgulanmalı.

Otoriter-totaliter bir ideoloji olan Kemalizmin de Atatürk’ün tarihsel büyüklüğüne gölge düşüren ve Atatürk’ü gereksiz polemiklerin içine çeken bir anlayış çizgisi olduğu, herkesten önce gerçek Atatürkçüler tarafından dile getirilmeli.

Atatürk’ün kendi dönemi içinde dediklerini veya yapıp ettiklerini doğru ve gerekli gören bir Atatürkçülük anlayışı anlaşılabilir makul bir anlayıştır. Tarihsel mecburiyetler tahtında yapılacak izahlar tartışmayı yasaklamamak koşuluyla veya gayrısı denildiğinde ihanetle suçlanmamak koşuluyla anlamlı ve değerlidir.

Cevabını aradığım soru şu: Atatürk’ün söylediklerini tarihsel bir dönem için doğru ve gerekli gören bir Atatürkçülük anlayışı mı, yoksa Atatürk’ün her dediğini her dönem için geçerli yegane mutlak doğru olarak savunan Kemalizm anlayışı mı?

Atatürkçülük iddiasının asıl bu konuda bir netliğe ihtiyacı olduğu kanaatindeyim.

Bu soruya verilecek cevap “Elbette Kemalizm” ise o vakit Kemalizmin demokrasiyle bağdaşmadığını söylemeye bilmem gerek var mı?

HAMİŞ:

Onur Atalay’ın İletişim Yayınları arasında çıkan “Türk’e Tapmak, Seküler Din ve İki Savaş Arası Kemalizm” adlı kitabı, okunmayı ziyadesiyle hak eden önemli bir yapıt.

Meraklılarına duyurulur.

#Kemalizm
#Atatürk
#Recep Peker
#Taha Parla
٪d سنوات قبل
Kemalizm nedir? Kemalizm demokrasiyle bağdaşır mı?
Çocukları ‘yollamadan’ önce...
IŞİD sonrası Irak’taki boşluk?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’