Yıllardır bir kısım Alevi vakıf ve cemiyetleri, AİHM başvurup Alevi kimliğinin statüsü ile alakalı karar çıkartma teşebbüsünde bulunmaktaydı. Sonunda, AİHM Alevi kimliğinin adeta İslâm dışı ayrı bir din, Alevilerin Gayr-i Müslim azınlık olarak tesciline yol açacak bir karar aldı. Türkiye’nin AİHM sözleşmesini imzalayan bir ülke olması dolayısıyla karar önem arz ediyor.
16. yüzyılda, Azerbaycan, İran ve Horasan’da Safevî devletinin yükselişinden beri coğrafyamızda, bir Alevi-Kızılbaş sorununun olduğu bir gerçek.
Türkiye, Osmanlı devrinden beri son iki asırdır, kendi iç sorunlarını çözme konusunda yeteneğini büyük oranda yitirmiş bir ülke olup, sürekli bu sorunlar nihayette beynelmilel bir niteliğe bürünüp ecnebi müdahalesine açık hale gelmektedir. Ülke ve coğrafyamızın sorunlarına yönelik ecnebi müdahaleleri ise maalesef sürekli aleyhte neticelenmiştir. Sorunları çözememe ve erteleme alışkanlığı nihayette bu noktaya getirmektedir.
Alevilik meselesi de öteden beri çözüm bekleyen bir sorun olarak ortada durmaktadır. 1920’li yıllardan itibaren yeni cumhuriyetin/ulus-devletin ideoloji ve sistemi günümüze büyük bir sorunlar yumağı/enkazı bıraktı. Tek Kimlikte, homojen, tek tip yurttaş oluşturmayı hedefleyen resmi ideoloji, ülkedeki farklılıkları, farklı kimlik topluluklarının kimliklerini ifade etmesine, açığa vurmasına jakoben bir tutumla izin vermeyip amansız baskılar uyguladı. Bu suretle, resmi ideolojinin tarif ettiği, öngördüğü kimlik biçimi dışındaki tüm kimlikler, yasadışı/bastırılmış kimlikler haline geldi. Birkaç yıl içinde farklı kimlikleri taşıyan topluluklar ve şahsiyetler devlet nazarında kanunsuz muamelesine tâbi kılındı. Türkiye’de etnik kökenlerine bakılmadan dindar Müslümanlar; Kürtler, Dersim ve Koçgirili Aleviler vs. adeta kimliklikleri ellerinden alınmış gibi oldu.
80’li, 90’lı yıllardan itibaren resmi ideolojinin etkisinin azalması, değişen dünya dengeleri, farklı kimliklerin daha yüksek sesle kendilerini ifade etmeleri, vakıf, dernek, cemiyet şeklinde örgütlenmeleri söz konusu oldu. Alevi-Bektaşi kesimde ise, bu yıllarda kırsal kesimlerden, kente göçün artış gösterip yoğunlaşması ile kent ortamında, varoşlarda da olsa, kendini ifade etmeye yönelik örgütlenme çabasına girdiler. SHP’nin 1989 Belediye seçimlerinde birinci parti olarak çıkıp, belediyelerin çok büyük bir bölümünü kazanınca, Alevi-Bektaşi kesim, belediyelerin desteğiyle birçok yerel örgütlenme içerisine girdiler.