|
Alevi-Bektaşi Kimliği Etrafında Tekke ve Zaviyeler Kanunu

Geçen hafta, Alevi-Bektaşi Federasyonları Genel Sekreteri Fevzi Gümüş''ün “Tekke Ve Zaviyelerin seddine dair 677 sayılı 30 Kasım 1925 tarihli yasanın Alevi-Bektaşilerin önünde büyük bir engel olduğunu, bu yüzden laiklikle ilgili bazı hassasiyetler korunarak kaldırılması gerektiğini” ifade etmesi konunun yeniden daha güçlü bir şekilde gündeme gelmesini mecburi kıldı.

Yirmi yılı aşkındır, Alevilik-Bektaşilik konusunda yaptığım yayınlarda/konferanslarda sürekli bu konuyu gündeme getirdim. Bu kanunun varlığının Alevi-Bektaşi kimliğinin yasal bir zeminde kendini ifade edebilme, bu kimliğin yasal bir güvenceye sahip olma imkanını ortadan kaldırdığını her vesile ile dile getirdim.

Bugün Alevilerin hangi legal zeminde kendilerini ifade edecekleri konusu en önemli sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu konudaki hukuki zemin kayganlığı meseleyi daha da çetrefilli hale sokmaktadır.

16. Yüzyıl''da, Safevî-Osmanlı çatışmaları/savaşlarının yansıması olarak Alevi-Kızılbaş topluluklara yönelen baskı ve şiddetde ertesi yüzyılda ciddi bir yumuşama sözkonusu oldu. 17. asrın ortalarından itibaren, Safevî-Osmanlı sıcak çatışmalarının durulması ve belli oranda Anadolu''da sükunetin peyda olması sonrasında; Anadolu''daki Alevî-Kızılbaş toplulukları bir şekilde tanınmaya, hukuki bir zemine oturtulmaya çalışıldı.. Hacı Bektaş Dergahı''nın varlığı bu zeminin oluşmasını kolaylaştırmıştır. Hacı Bektaş Dergahını pîrevi olarak gören Alevi-Kızılbaş dede ocakları, zamanla ,bu şemsiye altında hukuki bir zemine taşındı. Hacı Bektaş-ı Velî''nin neslinden kabul edilen çelebiler bu meşruiyetin kaynağı oldular. Çelebilerden icâzet alan dede ocakları kendilerini hukuki zeminde ifade etme imkanı buldukları gibi, Safevîlerin etkin olduğu dönemde kendilerine devletçe yöneltilen saldırı ve suçlamalardan da masun hale geldiler. Elimizde bunu isbat eden bir çok arşiv belgesi de mevcuttur. Anadolu''nun çeşitli yerlerindeki dede ocaklarının tekke ve zaviyeleri, çelebiler aracılığıyla, Bektaşi zaviyesi olarak tescil edildi.1241/ 1826 tarihine kadar bu şekilde sürdü. Yeniçeriliğin kanlı bir şekilde ortadan kaldırılmasının ardından, yeniçerlerin Bektaşiliği bahane edilerek, Bektaşi tarikinin yasaklanması, Alevi dede ve ocaklarını hukuki şemsiyeden mahrum bırakmıştır.

Günümüzde ise, 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilen 677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerin seddine ilişkin yasa, Alevi-Bektaşi kimliğinin yasal bir zemine sahip olması konusunda en önemli engel olarak durmaktadır. Kanunun içeriğine bakıldığında da bu, açık bir şekilde tesbit edilebilmektedir. Özellikle, Birinci maddedeki şu ifadeler bunu göstermeğe kâfidir.

“Alelumûm tarikatlerle şeyhlik, dervişlik, müridlik, dedelik, seyyidlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiblik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gaybden haber vermek ve murâda kavuşturmak maksadiyle nuskacılık gibi unvan ve sıfatların isti''mâliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifâ ve kisve iktisâsı memnûdur. Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde salâtine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenid olanlarla bilumûm sair türbeler mesdud ve türbedarlıklar mülgâdır. Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahutd bunları yeniden ihdâs edenler veya ayin-i tarikat icrâsına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidemâtı ifâ veya kıyâfet iktisâ eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere haps ve elli liradan aşağı olmamak üzere ceza-yı nakdi ile cezalandırılır.”

Tekke ve zaviyelerle ilgili kanun metninin alıntıladığımız maddesinin içeriği, Alevî-Bektaşîlere getirdiği yasaklar konusunda kendini ele veren bir nitelik taşımaktadır.

Yasa; tüm tarikatları, tasavvuf müesseselerini ve unvanlarını yasakladığı gibi, Alevî-Bektaşîlere ait seyyidlik, çelebilik, halifelik, babalık, dedelik vs. tüm unvan ve müesseseleri de yasaklamaktadır. Bu şekilde, Alevî-Bektaşî kimliği yasal zeminde kendini ifade edebilme imkanını yitirmektedir.

Son yıllarda büyük kentlerde birbiri ardına açılan cem evleri, 677 sayılı yasa engeli yüzünden dergâh ve zaviye statüsünde açılamamakta, dolayısıyla ''İslâm''dan ayrı bir dinin tapınağıymış'' algılamasına sebep olacak, bu anlamda İslam dışı bir zemine itilme tehlikesi doğacaktır. Başta hukuki zeminin oluşturulması gerekmektedir. Bunu da tarihten bağımsız olarak ele alamayız. Bir yandan bin yılı aşkın bir tarih ve kültüre vurgu yapılırken, diğer yandan modern-ideolojik yaklaşımlarla, tarih ve inançtan soyutlamaya çalışmak vahim çelişki olur.

Ancak 677 sayılı kanun kaldırılabildiği takdirde Alevî-Bektaşî kimliği kendini yasal zeminde ifade etme imkanına sahip olacaktır. Yasal engel kalktığı takdirde, Hacı Bektaş Dergâhı yeniden Alevi-Bektaşî topluluğunun merkezi haline gelmiş olacak, aynı zamanda cem evleri dergâh- zâviye statüsüne getirilecek, böylelikle toplumsal gerilim ve dışlanmaların önü kapanmış olacaktır.

Yasal düzenlemelerin ardından, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde teşkil edilecek bir üst kurul; serbest hale gelecek olan dergâh, tekke ve zaviyeleri denetleyecek; böylece mevcut tarikatların holding ya da siyasal kurumlara dönüştüğü yolundaki şikayetlerin de önü alınmış olacaktır. Aynı zamanda, Alevi-Bektâşi kimliğinin yasal düzeyde temsili zemininde oluşturulacak özerk yapıda bir üst kurul tesisiyle; Alevî-Bektaşi toplulukları, Babagân Bektaşiliği, Kızılbaş-Alevi dede ocakları da ağırlıkları oranında temsil edilebilme imkanına kavuşacaktır.

Her ne surette olursa olsun, 677 sayılı tekke ve zaviyeler yasası mutlaka lağvedilmeli, Hacı Bektaş Dergâhı müze olmaktan çıkarılıp, tüm tarihi yapısı ve eserleri korunması şartıyla, yeniden çelebî ve dedebaba postlarıyla, Alevi dede ocaklarının; babagân Bektaşiliğinin temsil edilebildiği, bu toplulukların merkezi haline gelmelidir.

12 лет назад
Alevi-Bektaşi Kimliği Etrafında Tekke ve Zaviyeler Kanunu
Mülâhaza etmek
Nazım Hikmet yaşasaydı hangi partiye oy verirdi?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar