|
ABD Afganistan’ı Fransa da Mali’yi terk etmek zorunda kaldı

Sovyetler’in dağılmasından sonra İslam dünyası modern zamanların en büyük istilalarından birini yaşadı. Bu, 1990’ların başından itibaren Doğu ve Batı ilişkilerinde yeni bir dönemin başlaması anlamına geliyordu. Dönemin en belirgin özelliklerinden biri, askerî müdahalelerin yeni istilaya kapı aralamasıydı. Kuşkusuz bu emperyalist hegemonya açısından önemli bir gelişmeydi. Bunun karşısında ise istilayı durdurabilecek yeni bir direnç hattının oluşabileceğine dair inanç yoktu. Direnç hattının oluşumunu engellemek için ideolojik baskılar yoğunlaştı. İslam dünyası ideolojik yönden de kuşatılmıştı. 19. yüzyılda “uygarlaştırma misyonu” Avrupa milletlerinin yayılmacı siyasetinin ideolojik aracıyken 1990’lı yıllarda terör parantezine almak çok daha etkili sonuçlar doğuracaktı. Terör suçlaması, Batı’nın askerî müdahalelerine zemin oluşturabiliyordu. Batı İslam coğrafyasına demokrasi ihraç edecekti. Fakat asıl olarak ülkeleri istila etmek için muhtemel direnç hatlarını çökertmek istediler. 19. yüzyılda hedeflerine büyük oranda ulaştılar. 1990’lardan sonra ise büyük tahribata yol açmalarına rağmen hedeflerine ulaşmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bilindiği gibi 90’ların başında yeni istilanın tek kurbanı Irak değildi. Kuzey Afrika ülkeleri de yeniden büyük bir istikrarsızlık ortamına sürüklenmişti. Özellikle Cezayir’de büyük yıkıma sebep oldular. Yeni istilanın hedefinde diğer Afrika ülkeleri de vardı. Örneğin Fransa, eski kolonilerine yeniden yerleşmek istedi. Arap Baharı’ndan sonra neo-kolonyalist siyaseti bir kenara bırakıp fiilen varlık gösterdiler. 90’ların başında meydana gelen hadiselerin en önemli sonuçlarından biri, kolonyalist istilanın yenilenme arayışıdır. Tabiri caizse ABD’nin emperyalist siyasetinden Batı Avrupa’nın kolonyalist sistemine dönülmüştür. Bu da son otuz yılı çok daha önemli hâle getirir. Çünkü son aşamada ABD, Afganistan’ı; Fransa da Mali’yi terk etmek zorunda kaldı. Bu, sıradan bir hadise değildir. Evet, İslam’ın merkez coğrafyasının yeni bir çözülme dönemine gireceği düşünülmüştü fakat hadiseler onların bu hedeflerine ulaşamadığını gösteriyor. Bunca yıkıma rağmen İslam coğrafyası çökmedi ve yeni bir çözülme dönemi yaşanmadı. Bunu, her şeye rağmen söylediğimizi ifade etmeliyim.

ABD’ye ve Batı Avrupa ülkelerine karşı Afrika’da ve İslam coğrafyasında derin bir tepki var. Bu, Batı basınında da dile getiriliyor. Bunun yerine Rusya ve Türkiye’nin özellikle Sahil bölgesinde ve Kuzey Afrika’da yeni ittifaklarla yerini sağlamlaştırdığı da gündeme getiriliyor. Bu açıdan Fransa ve Türkiye’nin çatışmasından bahsedilmesi üzerinde durulmaya değer bir durumdur. Zira Ukrayna Savaşı’ndan sonra Rusya ve Türkiye’nin, Afrika bağlamında aynı kategoriye konulması ilgi çekici bir gelişmedir. Peki, neden ABD ve Fransa’ya karşı gösterilen tepki Rusya’ya gösterilmiyor? Örneğin Mali’de ya da benzer bir Afrika ülkesinde Rus varlığı tepki çekmiyor da Fransa’nın askerî kuvvetleri siyasî bir öfkeyi tahrik edebiliyor. Aynı soruyu Türkiye için de sorabiliriz. Muhakkak Rusya ve Türkiye aynı kategoriye konulamaz ama bu soruların anlamsız olduğunu da iddia edemeyiz. Türkiye’nin Afrika’da kolonyalist ve emperyalist bir geçmişinin olmamasının anlamı üzerinde çok farklı açılardan durmamız gerekir. Aynı durum Rusya için geçerli midir yoksa onlar Sovyetler döneminin antikolonyalist siyasetinin avantajlarını mı yaşıyor? Türkiye ile Rusya arasında bariz farklar olmasına rağmen bu iki ülkenin Afrika bağlamında aynı kategoriye konulması çok önemli bir gelişmedir.

Fransa, özellikle Mali’de İslamcılara ve teröre karşı mücadele yürüttüğünü iddia etmişti. ABD, son otuz yılda bu iddiaları birçok defa gündeme taşıdı. Fransa da aynı yolu takip etti. Buna rağmen her iki ülke de hedeflerine ulaşamadı. Bugün Fransa’nın da Sahil bölgesindeki etkinliği giderek kırılıyor. Bundan sonraki dönem ABD’nin Irak ve Suriye’deki varlığı için de benzer bir durumdan söz edeceğimiz açıktır. PKK ve PYD gibi tescilli terör örgütleri ile koridor devleti kurmak istediler. Bunun için de İslam ve terör kavramlarını birlikte kullandılar. Kolonyalist yayılmacılığın vekil güçlerinden FETÖ’yü harekete geçirmeleri de yeni istila ile doğrudan alakalıydı.

Türkiye, İslam’ın merkez coğrafyasının en önemli gücüdür. Burada oluşan direnç hattı bütün bir coğrafyayı ayakta tutuyor ve bunun çok büyük sürpriz sonuçları olacaktır.

#ABD
#FETÖ
#PKK
#PYD
#Suriye
#Irak
2 yıl önce
ABD Afganistan’ı Fransa da Mali’yi terk etmek zorunda kaldı
Habaset ve melanet...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir