|
ABD Temsilciler Meclisi 90’lı yıllar özlemiyle Türkiye’ye ayar verebilir mi?

Cumhurbaşkanımız’ın “İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıkladığı günlerde ABD’de Temsilciler Meclisi yeni yönetimin dış politikasına uygun olarak insan hakları ve demokrasi eksenli bir belge oluşturdu. Kısaca ifade etmek gerekirse Biden yönetiminden Türkiye ile ilgili liberal demokrasi çerçevesinde yeni bir siyaset oluşturulması isteniyor. Göreve geldikten sonra ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Türkiye hakkında söylediği sözlerle uyumlu olan belge, 1990’ların tek kutuplu dünyasının genel ideolojik özgüvenini yansıtması bakımından oldukça önemlidir. Türkiye’de “İnsan Hakları Eylem Planı” çerçevesine dâhil edebileceğimiz adımların Biden yönetiminin iktidara gelmesinden sonra atılması da ilginç bir tesadüf olarak kayıtlara geçti. Bu da demokrasi ve insan haklarının silah olarak kullanıldığı dönemleri akla getirdi. Bilindiği gibi Avrupa ve Amerika demokrasi ve insan hakları bağlamında “yerine getirilmesi gerekli ödev”ler hazırlar ve bunları sömürgecilik siyasetinin devamını sağlamak için bir silah olarak kullanırdı. Fakat o dönemler geçmişte kaldığı için ABD Temsilciler Meclisi tarafından oluşturulan belgeyi ve Türkiye tarafından açıklanan eylem planını yeni bir bakış açısı ile ele almak gerekir.

Avrupa ve ABD, sömürgecilik dönemlerinde elde ettikleri üstünlük ile dünyanın birçok bölgesinde hâkimiyet tesis etmişti. Batı’nın her alanda tartışmasız güç olduğu dönemlerde hâkimiyet altına alınan bölgelerin yerel güçleri çözülmekten kurtulamadı. Bu süreç ortaya çıkardığı sorunlar itibarıyla varlığını hâlâ devam ettirmektedir. Yönetim meseleleriyle ilgili ideolojik yaklaşımlar da bu karmaşık sorunların bir parçasıdır. Avrupa ve ABD’nin güçlü olduğu zamanlarda emperyal merkezlere göre tasarladıkları bir dünya vardı. Alternatif güç merkezleri ortaya çıkınca tasarladıkları bu dünyaya göre oluşturdukları değerler manzumesinin hemen yıkılacağı anlaşıldı. Bu sebeple Cumhurbaşkanımız “İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıkladıktan sonra zihin dünyaları sömürgecilik ilişkileri çerçevesinde şekillenen kimi çevrelerin geçmişte kalan davranış kalıplarına göre görüş açıklamaları çok da şaşırtıcı değildir. Avrupa ve ABD’nin güç ilişkileri içinde anlam kazanan değerler manzumesinin belirli bir merkez anlayışına göre inşa edildiği farklı güç merkezleri ortaya fark edildi.

Yukarıda adını zikrettiğimiz değerler manzumesinin Avrupa ve ABD’nin kolonyalizm dönemindeki mutlak üstünlüğüne göre şekillendiğini ifade ettik. Bu açıdan farklı güç merkezlerinin benzer yönetim anlayışlarını ve sömürgecilik tarihinde ortaya çıkan ilişki biçimlerini tekrar hayata geçirmeyeceğini de söylemeliyiz. Yeni güç merkezlerinin yeni düşüncelere sahip olması din, kültür, medeniyet farklılıklarına odaklanmamızı gerekli kılar. ABD ile Türkiye arasında gerilimin giderek yükselmesini de büyük değişim bağlamında ele almak gerekir. Bu değişim Batı’da görülüyor fakat Türkiye’de muhalifliğin kimliksiz eleştirel rahatlığını içselleştirmiş çevrelerin yeni bir dünya tasavvur etmeye mecalinin olmadığı görülüyor. Bu sebeple onlar hâlâ Batı’nın değerler hiyerarşisini sorgulama cesaretine sahip değiller.

Değişimin Batı’da görüldüğünü söyledik fakat bunu da genelleştirmemek gerekiyor. ABD Temsilciler Meclisi tarafından oluşturulan belge 90’lı yıllara duyulan özlemi yansıtıyor. 2008 krizinin sonuçlarıyla tam olarak yüzleşemediklerini söyleyebiliriz. Kusursuz bir sistem olduğunu düşünüyorlardı. Birtakım aksaklıklar elbette mümkündü fakat Batı’nın kendisi bir sistemdi. Yüz yıllar içinde oluşan kusursuz sistem imajı salgın döneminde adeta yerle bir oldu. Son bir yılda yaşanılanların çok önemli bir bölümü salgının sebep olduğu olumsuz sonuçlar cümlesindendir. Bu gayet tabiî bir durumdur. Fakat her şey geçtikten sonra ortaya çıkan tablonun değerler bağlamında ele alınacağı da açıktır. Dolayısıyla salgın döneminde sıkça tekrar edilen “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözünü önemsemek gerekir. ABD’nin değişimi görmezden geleceği ve direneceği anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan “İnsan Hakları Eylem Planı”nın Batı ile ilişkileri düzenlemek için “ıslahat” arayışlarında olduğumuz günleri çağrıştırmadığı açıktır.

Kıtalar boyunca ilerleyen ve bütün dünyayı hâkimiyet altına alan Batı Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin bütün dünyaya diz çöktüren güçlü dönemleri geride kaldı.

#ABD
3 yıl önce
ABD Temsilciler Meclisi 90’lı yıllar özlemiyle Türkiye’ye ayar verebilir mi?
Yılmaz Özdil"in Doğu Perinçek"le yaptığı sır röportaj
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?