|
Asya’nın kalbinden Türkistan şuuruna

ABD Afganistan’dan çıkıyor, çekiliyor veya kaçıyor. Konu ABD basınında da çok yoğun bir şekilde tartışılıyor. ABD öncülüğündeki güçlerin Afganistan’a girmesinde sorumluluğu bulunan İngiltere eski Başbakanlarından Tony Blair de tartışmaya dâhil oldu. Blair, Afganistan’dan çekilme kararı sebebiyle ABD Başkanı’na embesil sıfatını uygun bulmuş. Blair, böyle bir yakıştırmada bulunmasının sebebini de izah etmiş. Ona göre dünya Batı’nın nerede durduğundan emin olamayacak. Bu da Batı merkezli bir dünyaya olan inancı yok edecek. Bu yaklaşım Blair’in ABD’nin Afganistan kararını Batı merkezli dünyanın çöküşü açısından ele aldığını gösterir. Ona göre bu karar İngiltere’nin menfaatlerine de zarar verecek. Asya’nın kalbinde yaşanan bu ani değişimlerin ele alınış tarzından İngiltere’nin yüksek menfaatlerinin zayi olmasından büyük endişe duyulduğu sonucunu çıkarabiliriz.

ABD’nin Afganistan’ı kaçarcasına terk etmesi İngiltere’nin ve Fransa’nın öncelikli meseleleri arasındadır. İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklama, İngiliz basını tarafından Türkiye’yi zor duruma sokacak şekilde servis edildi. Pakistan ve Türkiye’de mülteci merkezleri kurma yönünde anlaşmadan bahsedildi. Muhtemelen İngiliz hariciyesinin bilgisi ve yönlendirmesi doğrultusunda bir müdahale yapıldı. Türkiye’yi aciz durumda göstermeyi amaçlayan müdahaleyi geçiştiremeyiz. İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin gönüllü müdavimleri İngiliz hariciyesinin veya istihbaratının izlerini taşıyan bu müdahalede çok önemli bir rol üstlendi. Büyük Britanya’nın “derin aklı”na güven duyduklarını her büyük olayda gösteren çevreler, bu son olayın da merkezinde yer aldı. Afganistan merkezli gelişmelerle ilgili olarak da Türkiye’yi körleştirmek istedikleri anlaşılıyor. İngiltere’ye yaslanıp Türkiye’yi karşılarına alma tutumundan asla vazgeçmediler.

Hâlbuki Tony Blair’in açıklamaları, ABD’nin İngiltere’yi de Asya’nın kalbinde çaresiz bıraktığını ima ediyor. İngiliz hariciyesi ve istihbaratının izlerini taşıyan Türkiye’ye yönelik müdahale İngiltere’nin Afganistan’da büyük bir kayıp endişesi taşıdığını gösteriyor. Türkiye Azerbaycan ile birlikte Afganistan’da çaresizlik görüntüsü vermeyen neredeyse tek ülkedir. II. Karabağ Savaşı’ndan sonra güçlenen Türkiye-Azerbaycan ekseninin etkilerini sahada gözleyebiliyoruz. Fakat buna rağmen Afganistan meselesi içeride oldukça dar bir alanda tartışılıyor. Göçmen, burka, Taliban’ın din anlayışı gibi meselelere sıkıştırılan bir gündemde ABD’den sonra Çin, Rusya, Japonya ve Rusya ile birlikte Türkiye’nin oyun kurucu bir güç olarak coğrafyadaki anlamı üzerinde konuşmanın fazla bir önemi kalmıyor. Buna rağmen İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyelerinin Batı merkezli bir dünyanın çöküşünü durdurmaya çalışmak gibi abes bir işe giriştikleri çok açıktır. Batı merkezli dünya çöküyor. Bağımlı yapılar da kaybediyor.

Daha şimdiden ABD basınında Amerika’nın Çin’i Pasifik’ten sıkıştırmasının stratejik önemine dair yazılar yayımlanmaya başlandı. Afganistan’ı terk etmenin önemi üzerinde derin analizler yapılıyor. Bu, ABD’nin İslam coğrafyasında kaybettiğinin ilanıdır. Ne yazık ki bu büyük coğrafyada meydana gelen tahribatın etkisi uzun yıllar devam edecek. Fakat ABD’nin Afganistan’ı terk etmek mecburiyetinde kalması, yaklaşık otuz yıllık işgal ve istila döneminde İslam coğrafyasının da çok güçlü bir direnç ürettiğine işaret eder. Direnci ve tahribatı birlikte düşünmemiz gerekir. Direncin boyutlarını özellikle Türkiye’nin 15 Temmuz 2016’dan sonraki büyük mücadelesi bağlamında yeniden ele alabiliriz. Türkiye, bağımlı yapılarla mücadelesini genişlettikçe emperyalist güçlerin coğrafyamızdaki etkisi kırılıyor. Türkiye kendisiyle birlikte coğrafyayı da dönüştürüyor.

İngiltere, Türkiye’yi hareketsiz kılmak isterken Fransa da Afganistan’daki güçler üzerinden, Asya’nın kalbinde oluşması muhtemel yeni yapıya nüfuz etmek istiyor. Bernhard Henri Levy gibi bir zamanların Arabistanlı Lawrence ve Gertrude Bell karakterlerinden türetildiği anlaşılan yeni ajanlar, Afganistan’a kadar gitti. Bu, önemli bir gelişmedir. Coğrafyamızda yeniden göğüs göğüse bir mücadele yürütüldüğünü düşünebiliriz. İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin üye ya da müdavimlerinin telaşı, bugünün Kuşçubaşı ve Akif’lerinin de sahada etkili olduklarını gösterir. Zannımca Sudanlı Musa da sahadadır. Büyük devlet aklının yeniden harekete geçtiği dönemleri yaşıyoruz.

Afganistan hakkında yazılan kitapları okumak önemli ama yeni kuşakların Asya’da Beş Türk, Âlem-i İslam ve Japonya’da İslamiyet’in Yayılması ve Bugünkü Türkistan ve Yakın Mazisi gibi kitapları okuması da çok önemlidir.

#ABD
#Afganistan
#İngiltere
#Tony Blair
#Türkiye
#Fransa
3 yıl önce
Asya’nın kalbinden Türkistan şuuruna
Sıradan bir Filistin hikâyesi
Kara dinlilerle milletin savaşı
İstiğâse nedir?
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?