|
Bildiğimiz Batı merkezli dünya çöküyor

Medenî, yarı-medenî, vahşi kavramları 19. yüzyıldan kalmadır. 19. yüzyıla emperyal çağ da denilir. Avrupa kolonyalizmi bu yüzyılda zirveye ulaşmıştı. Kuzey Amerika’nın “vahşi” bölgeleri bu yüzyılda Avrupa milletlerinin iskânına açıldı. Britanya, Hindistan’a bu yüzyılda boyun eğdirdi. Afganistan bu yüzyılda egemenlik altına alınmak istendi. Çarlık Rusya’sı Türk coğrafyasında en geniş toprakları bu yüzyılda kolonileştirdi. Afrika, Avrupa ülkeleri tarafından bu yüzyılda paylaşıldı. Osmanlı coğrafyasına aç kurtlar gibi bu yüzyılda saldırıya geçtiler. Batı Avrupa ülkelerinin, bu engel tanımaz ilerleyişte, motive edici bir araç olarak benimsediği ideolojiler de vardı. Medenî, yarı-medenî ve vahşi bu ideolojilerin en önemli kavramlarındandı. Joseph Conrad’ın en çok bilinen kitabının adı “Karanlığın Yüreği” idi. Afrika karanlıktı ve Kongo da onun yüreği idi. Afrika, aydınlık meşalesini taşıyan Batı’nın karşıtı olarak konumlandırılmıştı. Avrupa milletleri “medeniyet misyonu” ile görevliydi. Karanlığın yüreğini aydınlatacaklardı.

Cemil Meriç hakikaten istisnaî bir mütefekkirdir. Onun Marksizm’den İslam’a dönüş serüveni tam olarak izah edilmemiştir. Meriç, Fransız kolonisinde yaşamıştı. Hastalık derecesinde Paris’e hayrandı. Artık görme imkânının kalmadığı bir zamanda Paris’e gittiğinde yaşadığı hüznün tarifi yoktur. Acı içinde “Paris evde yoktu” demiştir. Oryantalizmi fark ettiğinde “sömürgeciliğin keşif kolu” ifadesini kullandı. Batı ile hesaplaşmasının temelinde kolonyalizm karşıtlığı vardı. Avrupa milletlerinin bütün dünyaya diz çöktürdüğü çağla da hesaplaşmaya girişti ve Marksizm’den uzaklaştı. Çünkü Marksizm de liberalizm gibi kolonyalizmin ideolojisi idi. Sınıf temelli bir ideolojinin koloni toplumlarına söyleyebileceği bir şey olamazdı. Din ve millet gibi kavramların antiemperyalist hareketlerin ortaya çıkması ve şekillenmesinde büyük rol oynamaya başlamasıyla medenî, yarı-medenî, vahşi kavramlarının Avrupamerkezci ideolojilerden beslendiği anlaşıldı. Cemil Meriç’in “Bu Ülke” adlı kitabında en çarpıcı paragraflar nefis müdafaasına giriştiği bölümlerdedir. Türk aydını da Avrupa’nın medenileştirme misyonuna inanıyordu. Cemil Meriç ile aynı çağda ve koşullarda yaşamış aydınların benzer bir sorgulama içine girmemesi üzerinde durulacak bir meseledir. Meriç’in kitaplarını kolonyalizm ve postkolonyalizm karşıtlığı bağlamında yeniden okumak gerekir.

Afganistan’ın yeniden Türkiye ve dünya gündeminin başköşesine oturmasıyla medenî, yarı-medenî ve vahşi kavramlarını çağrıştıran ifadelerin ve davranış şekillerinin gündeme gelmesi düşünce dünyamızda büyük değişimler yaşanmadığını gösterir. Bu, özellikle Türk aydını açısından geçerli bir durumdur. Artık aydın tipinin oluşumunda “cemaatler”in de büyük paya sahip olduğunu bildiğimiz için bireysel bir davranıştan bahsedilmediğini söyleyebiliriz. Oryantalist fikir, ideoloji, kavram ve ifadelerin liberalizm ve Marksizm’in temelini oluşturduğunu bir kez daha görmüş olduk. Birtakım cemaatlerden bahsedildiğine göre muhafazakâr muhalefetin de aynı bakış açısını tevarüs ettiği muhakkak belirtilmelidir. Bunlar Afganistan’ın işgalden kurtulmasını konuşmak yerine Batı’nın Afganistan’ı terk etmesinden duyduğu üzüntüyü dışa vuruyor. Aydınlığı temsil eden Batı’nın Afganistan’ı terk ederek büyük bir coğrafyayı karanlığa teslim ettiğine inandıkları anlaşılıyor. Üzülerek belirtmeliyim ki bu inanç, 19. yüzyıl kolonyalist ideolojilerinin ne kadar benimsendiğini göstermekten başka bir anlam taşımaz.

Afganistan’ın bu kırk yıllık işgal zamanlarında biriken ve neredeyse bir kangrene dönüşen sorunlarını tartışmak başka bir şeydir. Coğrafya eksenli gelişmeleri konuşmak ve olası büyük karmaşanın Türkiye’yi hangi ölçülerde etkileyeceği hakkında fikir yürütmek ufuk açıcı olabilir. Nitekim Afganistan ve Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesiyle ortaya çıkan terör örgütleri Suriye’nin kuzeyinde büyük bir tehdit olarak Türkiye karşısına çıkmıştı. Türkiye’nin 15 Temmuz’dan sonra ilk büyük savaşını bu yapıya karşı vermesini önemsememiz gerekir. Aynı şekilde ABD ve Avrupa milletlerinin güdümündeki PKK ve FETÖ ile de amansız bir mücadeleye giriştik. Libya’da ve Doğu Akdeniz’in birçok bölgesinde elde edilen zaferlerle birlikte II. Karabağ Savaşı jeopolitik bir sarsılmaya yol açmıştır. Türkiye, Azerbaycan, Pakistan ve Afganistan arasındaki birliktelik konuşulmaya başlanmıştı. Afganistan’ın yeni yönetiminin bu değişime dâhil olup olmayacağı kesinlikle tartışılmalıdır.

Bildiğimiz Batı merkezli dünya çöküyor.

#Cemil Meriç
#Konyalizm
#Emperyalizm
#ABD
#PKK
#Avrupa
#Doğu Akdeniz
#Türkiye
3 yıl önce
Bildiğimiz Batı merkezli dünya çöküyor
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…