|
Bir strateji beyanı: Hiç kimsenin toprağında gözümüz yok

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Savunma Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada Türkiye’nin Libya’da gösterdiği başarının Akdeniz’de ve tüm dünyada kartların yeniden karılmasına yol açtığını söyledi. Erdoğan, konuşmasında önce Suriye sınırlarında PKK ve DEAŞ’ın mağlup edildiğini dile getirdi. Türkiye’nin kararlı tutumu sayesinde Suriye sınırlarında iki farklı terör örgütüne büyük darbe vurulduğu anlaşılıyor. Libya’daki askerî ve siyasî başarının iki terör örgütünün bertaraf edilmesiyle ilişkilendirilmesi çok önemlidir. Coğrafyamızda terör örgütleri bertaraf edilirken devlet yapılarının ayağa kaldırılmasının bir strateji olarak benimsendiğine hükmedebiliriz. Türkiye’nin müdahalesinden önce Libya’da devlet yapısının çöktüğünü hatırladığımızda ortaya çıkan başarının mahiyeti anlaşılır. Böylelikle kartların yeniden karılmasıyla kast edilenin ne olduğu da biraz olsun açıklığa kavuşur.

Erdoğan konuşmasının devamında Karabağ’da Azerbaycanlı kardeşlerimize verdiğimiz destekten de bahsediyor. Bu zaferden bir kez daha bütün gözlerin üzerimize çevrildiği dikkatlere sunulmuş. Sayın Erdoğan’ın bu konuşmada “başka coğrafyalarda Türkiye ile birlikte yol yürümek isteyen kardeşlerimizin yanında yer almanın hazırlıkları içinde” olduğumuzu da belirtmişti. Bu söz çok dikkat çekiciydi. Erdoğan, kimsenin toprağında gözümüz olmadığını dile getirdikten sonra şunları söylüyor: “Biz sadece emperyalistlerin ve onların oyuncağı haline dönüşmüş kifayetsiz rejimler ile terör örgütlerinin zulmü altında inleyen kardeşlerimizin çağrılarına kulak veriyor, onlara karşı tarihî sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz.”

Türkiye’nin son dönem siyasî ve askerî faaliyetleri ve teknolojik atılımlarıyla ortaya çıkan stratejisinin Erdoğan’ın bu kısa konuşmasında özetlendiğini söylemekle hata etmiş olmayız. Suriye ve Libya’daki olaylar İslam coğrafyasının terör örgütlerinin eliyle yeni bir çözülme aşamasına getirildiğini göstermiştir. Birilerinin göstermeye çalıştığı gibi İslam coğrafyasının yeniden çözülme aşamasına gelmesi “Müslümanların geriliği” gibi oryantalist imalarla izah edilemez. Özellikle Libya’da Fransa gibi emperyalist devletlerin fiilî müdahalesiyle büyük bir karmaşa yaşanmış ve örgütlü bağımlı yapılar devreye girmişti. İslam coğrafyasının genelinde devlet yapılarının yerine örgütlü bağımlı yapıların ikame edilmek istendiği açıktı. Bu sistemin gelip dayanacağı ve tehdit edeceği yer Türkiye’ydi. Konuşmada emperyalistlerin oyuncağı hâline gelmiş kifayetsiz rejimlerden de bahsedilmiş.

Erdoğan; Türkiye’nin Türk ve İslam coğrafyası bağlamında emperyalist devletler, kifayetsiz rejimler ve terör örgütleri ile doğrudan bir mücadele içinde olduğunu açıkça ifade etmiş oluyor. Emperyalist devletlerin coğrafya genelinde kifayetsiz rejimler ve terör örgütleri eliyle devlet yapılarını güçsüz düşürmeye çalıştığını, Türkiye’nin de devlet yapılarını tahkim ederek bu saldırılara cevap verdiğini anlıyoruz. Bizim hiç kimsenin toprağında gözümüz yok, ifadesini Osmanlı dönemine bir atıf olarak görmemek gerekir. Türkiye’nin takip ettiği bir stratejinin dile getirildiğini görmemiz gerekir.

Türkiye’nin son on yılı her bakımdan gündeme geliyor. Muhafazakâr muhalefet Türkiye’nin son on yılda kötüye doğru gittiği, AK Parti’nin son on yılda fabrika ayarlarından uzaklaştığı ve Erdoğan’ın sınırsız bir güç devşirdiği iddiaları üzerinden politika oluşturmaya çalışıyor. Muhafazakâr muhalefetin sözcülüğü yapan kişiler, Türkiye’nin son on yılda başta FETÖ olmak üzere emperyalizmin coğrafyamıza yönelik müdahalelerinde araç konumundaki terör örgütleri ile mücadele ettiğini bilmiyor olamaz. Terör örgütlerinin emperyalist devletlerle açık ilişkileri konusunda bilgisiz olduklarını da söyleyemeyiz. Nitekim Afrin bölgesine yapılan Zeytin Dalı Harekâtında emperyalist devletlerin her türlü desteği sahada tespit edildi. Muhafazakâr muhalefetin ve diğerlerinin Türkiye’nin emperyalizme karşı verdiği mücadele ile bir sorun yaşadıklarını söylemekte hiçbir sakınca görmüyorum. Hatta kimi açıklamalar emperyalistleri destekler mahiyettedir.

Son on yıl oldukça dinamik bir sürece tekabül ediyor. Bu, Türkiye’nin stratejisinin son on yıldan önce şekillendiğini gösterir. Böyle bir strateji belirlendiği için Türkiye hem içeride hem de dışarıda çok dinamik bir süreç yaşıyor. Sayın Erdoğan kararlılık ve başarıdan bahsettiğine göre bu dinamik sürecin devam edeceği anlaşılıyor. Bu sebeple “başka coğrafyalarda Türkiye ile birlikte yol yürümek isteyen kardeşlerimizin yanında yer almanın hazırlıkları içindeyiz” cümlesi heyecana sebep olmuştur. Bu yeni Türkiye’dir.

#strateji
#türkiye
#cumhurbaşkanı erdoğan
#pkk
#deaş
#fetö
#toprak
3 yıl önce
Bir strateji beyanı: Hiç kimsenin toprağında gözümüz yok
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset