|
Buradan ihtilal çıkmaz

“Dimyat, pirinç, ev ve bulgur” başlıklı yazıda siyasal hedeflere ulaşmak için dinî olanın araca indirgendiğini belirttim. Bunun genel bir tavra dönüştüğü de çok açık. Siyasî hedeflere varmak için din ve ahlak eksenli kavramları ve değerleri sahaya sürmüş oldular. Aynı çevreler Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası meselelerde menfaat eksenli bir yaklaşımı tavsiye ederken aksi yöndeki söz ve davranışları da akıl dışı ya da hamaset olarak niteliyor. Bunun, özellikle Türkiye’nin iddialı olduğu sorunlar için geçerli bir yaklaşıma dönüşmesi oldukça önemlidir. Uluslararası meselelerle ilgili yaklaşımın aksine olarak içeride de yozlaşma, çürümüş bulgur, ehliyet ve liyakat gibi kavramlar üzerinden siyaset üretebiliyorlar. Bu sebeple Hayrettin Karaman Hoca’nın cevabî yazısında savunma psikolojisinin hâkim olmasını yadırgadığımı söyleyebilirim. Meseleyi fıkhî bakış açısı ile sınırlandırmamak gerekirdi. Üstelik üzerinde tartışılan mesele kişisel olmaktan epeyce uzaktır.

Dimyat, pirinç, ev ve bulgur üzerinden konuşulsa da konu Erdoğan’ın devrilmesinde düğümleniyor. Bulgurun kurtlanması metaforunun gösterdiği gibi bir niyet okuma peşinde olmadığımız da çok açıktır. Siyasalın tam merkezindeyiz. Erdoğan’ı devirmek istiyorlar ve bunun için her türlü işbirliğine açık olduklarını gösteriyorlar. Erdoğan’ı devirmek için ihtilalci bir yaklaşım içinde olduklarını gördük. İhtilalci yaklaşımı 15 Temmuz’da en üst seviyeye taşıdılar. Eğer 15 Temmuz’u, öncesi ve sonrasıyla FETÖ’cülerin söylem biçimi üzerinden tekrar değerlendirirsek, bugün olduğu gibi “bulgur” metaforunun öne çıktığını görürüz. Yaklaşık on yıldır siyasal olanı din ve ahlak eksenli kavramlar seti ile sığaya çekmektedirler. Evet, ihtilal yapmak istedikleri çok açık ama ihtilal için lazım olan fikirlere sahip olmadıkları da bir vakıa. Buna rağmen ihtilal denemesi yaptılar ve başarısız oldular. Eğer eski dönemler olsaydı divan-ı harb-i örfîde yargılanmaları gerekirdi. Siyasî bir hedef için bedel ödemek gerekir. Fakat FETÖ’cüler bu yolu tercih etmedi. Eski alışkanlıklarının bir devamı olarak 15 Temmuz’u dahi inkâr yoluna gittiler. Muhafazakâr muhalefet için de durum aynıdır. Onlar da açık fikirlerle hareket etmeye yanaşmıyor.

Erdoğan’ı devirmek siyasî bir hedeftir. Bu hedefe ulaşma hevesine sahip olduklarını eylemlerinden anlıyoruz. Eğer dile getirilen fikirler üzerinde bir çalışma yapılsa bu hedefe kendilerinin de inanmadığı ortaya çıkar. Hatta Erdoğan’ın statükoyu temsil ettiğini dahi düşünüyorlar. Eğer inanmış olsalardı bu ürettikleri söyleme yansırdı ve statükoya karşı oldukça sert bir dil geliştirebilirlerdi. Diğer muhalifler için de aynı durum geçerlidir.

Erdoğan’ın statükoyu temsil ettiğine inandıklarını her halükarda gösteriyorlar ama bugün hâlâ en sarsıcı fikirler ve siyasî hedeflere sahip olan Erdoğan’dır. Erdoğan, içeriyi ve dışarıyı neredeyse eş zamanlı olarak sarsıyor ve siyasî hedefleri ile Türk ve İslam coğrafyasını kuşatabiliyor. Bunun milliyetçi ve İslamcı bir yaklaşım olarak sınırlandırılması da çok yanlıştır. Çünkü bugün Türkiye’nin coğrafya eksenli bir siyasete değer verdiği de çok açıktır. Bu sebeple “büyük güçler” ile Erdoğan arasındaki sorunlar zaman zaman şiddetleniyor veya sönümleniyor ama süreklilik arz ediyor. Taha Akyol gibilerin Batı ile ilişkilerin yeniden düzeltilmesi tavsiyesi, Kemal Kılıçdaroğlu gibilerin Amerika ile birlik olmaya can atması ve Ahmet Taşgetiren gibilerin de sabah akşam KHK ile FETÖ’cülere haksızlık edildiğinden dem vurması statüko meselesine açıklık getirir. Evet, Erdoğan’ı devirmek istiyorlar ama bunu eski düzeni yeniden tesis etmek adına yapıyorlar. Yani ABD, Avrupa ve İsrail güdümünde bir ülke için ihtilal hevesinde oldukları çok açık. Bunlar mı ihtilalci fikirler! Babacan ile Davutoğlu’nu saymaya hiç lüzum yok. Çünkü onlar da “biz şunu yaptık Erdoğan bunu yaptı” demekten öteye geçemiyor.

Muhaliflerin Erdoğan düşmanlığında birleştiğini söylediğimizde gerçekliği tahrif etmiş oluruz. Erdoğan’ın uluslararası düzen bakımından Türkiye’yi bir hedefe yönelttiği ve bunun da açık siyasî bir tavır olduğu konusunda hiçbir şüphe yok. Zaten Avrupa ve ABD eksenli bir dünyanın dışına çıkma arayışında olduğu için Erdoğan’a karşıtlık oluşturmaya çalışıyorlar. Bu da onları birleştiren hususun Erdoğan’ın siyasî hedefleri olduğunu gösterir. Nitekim Davutoğlu, açık bir şekilde Rusya ile ilişkiler dolayısıyla “uyarıyorum” dedi. ABD’nin müstakbel büyükelçisinin de aynı cümleyi kurması herhalde bir tesadüf değildir.

“Buradan ihtilal çıkmaz.”

#ABD
#Avrupa
#Recep Tayyip Erdoğan
#FETÖ
3 yıl önce
Buradan ihtilal çıkmaz
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…