|
Coğrafyamızla ilgili olarak başa mı dönüyoruz?

Ukrayna Savaşı, küresel güç mücadelesinin diğer coğrafyalardan bağımsız bir yansıması mıdır yoksa İngiltere ve ABD’nin taktik veya stratejik bir hamlesi midir? Rusya’nın maddî kaynakları, geniş toprakları ve Doğu ve Batı hattındaki önemi göz önünde bulundurulduğunda bağımsız bir yansıma üzerinde durulabilir. Zira kolonyalist yayılmacılık bunu gerektirir. Diğer taraftan çok merkezli bir dünyada emperyalist Batı ülkelerinin manevra alanının daraldığını göz önünde bulundurduğumuzda taktik ve stratejik hamleler hiç de yabana atılacak bir fikir değildir. ABD ve Batı Avrupa’nın “duraklama” veya “gerileme dönemi” içinde olduğu düşünüldüğünde her iki şık üzerinde durulabilir.

2013’ten sonra Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkilerin seyrini Ukrayna Savaşı’nın ortaya çıkardığı iki şıktan bağımsız düşünmemek gerekir. Bu dönemde Türkiye ve Rusya arasındaki çalkantılı ilişkiler bunu doğrular. Çünkü bu çalkantılı süreci şekillendiren de Batı Avrupa devletlerinin ve ABD’nin coğrafyamız üzerindeki tasarruflardır. Irak, Sovyetlerin dağılma süreci tamamlanmadan işgal edilmişti. Aynı yılda yerel seçimlerin sonuçlarını işlevsiz kılmak için Fransa’nın desteğinde Cezayir’de darbe yapıldığı da unutulmamalıdır. Bütün bunlar özellikle son otuz yılda Avrupa’nın doğusunda ortaya çıkan hadiselerin birbiri ile doğrudan ilişkili olduğunu gösterir.

Türkiye’de belirli çevreler küresel güç mücadelesinin coğrafyamızdaki yansımalarına gözlerini kapatmışlardır. Erdoğan düşmanlığı da onların gözlerini körleştirmektedir. Bu ikisinin bir sonucu olarak bölgesel gelişmeleri sabit bir çerçeve içinde anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyorlar. Böylelikle Erdoğan dün şunu yaptı, oysa bugün böyle yapıyor, bunlar çelişki ve tutarsız siyasetlerden kaynaklanıyor gibi oldukça durağan bir bakış açısına mahkûm oluyorlar. Hâlbuki 2013’ten sonraki on yıllık dönemde meydana gelen değişimleri bütün boyutlarıyla görebilmek için neredeyse iki yüzyıllık bir genişlikten bakmak gerekir. Hatta zihniyet meselelerini bir kenara bırakırsak Atlantik merkezli bir dünyaya alternatif olarak Akdeniz’in yeniden değer kazanması beş yüz yıllık bir genişlikten bakmanın ne kadar önemli olduğunu gösterir.

2013’te hem Türkiye’de hem de Mısır’da Avrupa ve ABD destekli bağımlı yapılar harekete geçirilmişti. Erdoğan, bizzat şahsını devirmeyi hedefleyen olayları büyük bir dirayet ve kararlılıkla göğüslemiş ve toplumsal olaylara belirli bir istikamet kazandırmıştı. Zannediyorum Başkan Erdoğan için en sarsıcı sonuçlardan biri bu olayların mücadele arkadaşlarıyla arasına koyduğu mesafedir. Büyük kopuşların Türkiye açısından da sarsıcı olduğunu yaşayarak gördük. Bugün artık o dönemdeki kopuşları FETÖ dolayımında gelişen hadiselerle ilişkilendirebiliyoruz. Bunlar da coğrafyamızla ilgili tasarımların bir parçasıydı. 2014’ün hadiseleri ve 15 Temmuz 2016’daki FETÖ’cü işgal girişimi coğrafyamızın geneliyle ilgili büyük projenin ne anlama geldiğini gösterir. Coğrafyamızın bütününe yönelik bir tasarım vardı. Eğer Erdoğan teslim olsaydı Türkiye’nin yönünü belirlemiş olacaklardı.

Türkiye’nin 15 Temmuz 2016’dan sonraki antiemperyalist mücadelesi coğrafyamızın genelinde bir karşılık bulmuştur. Türkiye, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenilen terör devletini engellemekle aslında 1990’lardan sonraki otuz yıllık hesapları bozmuştur. Harita taslakları yırtılıp atılmıştır. Doğu Akdeniz’in kapılarında Türkiye’nin yeniden oyun kurucu olarak varlık göstermesi sadece Libya’daki dengeleri değiştirmemiştir. Libya’da meşru hükümetin ayakta kalması ile Doğu Akdeniz’deki bütün dengeler değişti. Buna rağmen Türkiye’nin Doğu Akdeniz siyasetinde zaaf oluşturmak için Güney Kafkasya’da yeniden karışıklığa yol açmak istediler. Fakat hesapları yine tutmadı. II. Karabağ Savaşı’nın sonuçları en az Doğu Akdeniz kadar önemlidir. ABD’nin Asya’nın kalbinde kurmaya çalıştığı düzen baştan aşağıya yıkıldı. ABD’nin Afganistan’ı II. Karabağ Savaşı’ndan sonra terk ettiği unutulmamalıdır.

Hem bağımlı yapılar kaybetti hem de devletli yapılar ABD ve Avrupa’nın mutlak güç olmadığını gördü. Başkan Erdoğan’ın Mısır’la ilgili sözlerini ve hatta Suriye ile yakınlaşma mesajları yeni bir bağlama işaret eder. On yılda meydana gelen değişimleri göz önünde bulundurmadan bugünü anlamak hakikaten zordur. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı çok açıktır. Buna Erdoğan’dan uzaklaşan unsurlar da dâhildir. Bugünkü gelişmeleri “Türkiye Yüzyılı” bağlamından görmek gerekir.

#Ukrayna
#ABD
#Rusya
#FETÖ
#Türkiye
1 yıl önce
Coğrafyamızla ilgili olarak başa mı dönüyoruz?
Müsaadenizle…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir