|
Davutoğlu’nun istisnaîliği (!)

Kolonyalizm ve emperyalizm üzerine çalışmalar genişledikçe Avrupa’nın geçmişiyle ilgili ideolojik yayınların etkisi biraz daha azalıyor. Kuşkusuz bu ideolojik yayınlar, Avrupa milletlerinin “özbilincini” yansıttığı gibi diğer milletlerin tarihe bakışını belirlemiş ve onların benlik bilinci üzerinde de ciddî bir etkiye sahip olmuştu. İdeolojik yayınlar ile Avrupamerkezci bakış açısını yansıtan eserleri ve fikirleri kastettiğimiz açıktır. Kolonyalizmle alakalı yeni yayınlar, Avrupa’nın son beş yüz yılına ait bilgilerin sınırlı olduğunu gösteriyor. Bu oldukça şaşırtıcı bir durumdur. Sınırlı olan bilgilerin büyük çoğunluğunun Avrupamerkezci elekten geçmiş olması ise bilmekle ilgili sorunu daha da derinleştirir. Bunların neredeyse dünyanın her bir tarafında evrensel doğrular olarak kabul görmesi ile diğer milletlerin benlik bilinci üzerindeki tahrifat arasında doğrudan bir ilişki vardır. Buna rağmen ideolojik yayınların sayısında da önemli bir artış olduğunu söyleyebilirim fakat takip eden birinin bunları fark etmemesi mümkün değil. Kendi adıma ideolojik yayınlara önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Daha önce Avrupa’nın kolonyalist tarihinin lise düzeyinde ders olarak okutulmasını gündeme getirmiştik. Bu, biraz da benlik bilinciyle alakalı sorunların keşfedilmesine imkân tanıyabilir düşüncesinin sonucuydu. Bu tarz yaklaşımları oksidentalizm kategorisine dâhil edenler çıkacaktır. Sadece bu ihtimal dahi kolonyalizm ve oryantalizm gibi kavramların yeterince tartışılmadığı gerçeğini ortaya çıkarmaya yeter. Zira üzerinde durduğumuz konu “ben ve öteki” zıtlığının sınırlarını fazlasıyla zorlamaktadır. Kolonyalizm bir sistemdi ve dünya tarihinin son beş yüz yılını baştan aşağıya yeniden biçimlendirdi. Bu büyük değişimi iktisadî meselelerle sınırlı tutmamak gerekir. Süreç özellikle düşünme biçimleri üzerinde kalıcı bir etkiye sahipti Ders kitabı ve benlik bilinci üzerindeki etkiyi bu sebeple gündeme getirmiştik.

Önceki yazıda CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı” programının konuşmacıları arasında yer alan Daron Acemoğlu’nun Avrupamerkezci tarih anlayışını, ideolojik görüşe örnek olarak verdik. Haklı olarak kamuoyunda Jeremy Rifkin’in konuşması yankı uyandırdı. Fakat ben bu vesile ile Acemoğlu’nun Türkçe olarak da yayımlanan iki kitabındaki Avrupamerkezci bakışa dikkat çekmek istiyorum. Acemoğlu “Dar Koridor” ve “Ulusların Düşüşü” adlı kitaplarında İngiltere ve ABD’nin niçin diğer milletlere göre daha başarılı olduğu sorusuna cevap arıyor. O, bu soruyu kurumsal farklılık üzerinden cevaplandırıyor. Örneğin İspanyol ve İngiliz kolonyalizmini karşılaştırarak ortaya çıkan başarı durumunu “kurumsal kapsayıcılık ve dışlayıcılık” kavramlarından hareketle izah ediyor. Sonra bu kategoriyi neredeyse bütün milletlerin tarihine teşmil ediyor.

Buraya kadar her şey yolunda gibi gözüküyor fakat aslında Avrupamerkezci yaklaşımın bütün sorunları da bu yaklaşımın içindedir. Kolonyalist ve emperyalist ideolojilerin ilgi çekici tarihi de burada başlıyor. Acemoğlu’nun başarı ölçütünde Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın aslî unsurlarının akıbetinin bir öneminin olmadığı anlaşılır. Kuşkusuz Acemoğlu sömürgecilik ve kolonyalizm arasındaki farkı biliyor. Kapsayıcı kurumların zorunlu olarak sömürgeci olmadığından hareketle dışlayıcı kurumların Latin Amerika ülkelerine kaldığını belirtiyor. Kızılderililerin zorla çalıştırılmaya müsait olmamalarından hareketle sömürülmeye elverişli bir ortamın oluşmadığını belirtirken Avrupalı kolonilerin vahşice genişlemiş olmasını doğal bir süreç olarak görüyor. ABD’nin geçmişte sömürge olmadığını belirtirken de bu ayrıma dikkat çekmek istemiştik. 13 Koloni, İngiltere’nin eyaletleri idi. Acemoğlu farkın üzerini bilerek örttükten sonra mevcut Anglosakson gerçekliğini bir veri olarak kabul edip liberal demokrasinin ve Britanya merkezli küreselleşmenin nimetlerini saymaya girişiyor.

Peki, bu çerçevede Acemoğlu’nun görüşlerinden hareketle CHP’yle ilgili bir sonuç çıkarılabilir mi? Yoksa Davutoğlu ve Babacan gibi Karamollaoğlu’nun istisnaîliği üzerinde mi durmamız gerekir. Ortak olduklarına göre onlar da Avrupa’nın istisanîliği görüşünü benimsiyor olmalılar. Karamollaoğlu ve Babacan bilmiyor olabilirler fakat Davutoğlu’nun kitaplardan haberdar olmadığını düşünmek benim için bile abartılı bir yaklaşımdır. Kılıçdaroğlu’nun bilmemesine hiç kimse ses çıkarmaz. Fakat Davutoğlu ve çevresinden de hiç ses çıkmadı. Demek ki onlar da bilmiyor. İnsan, en çok övündüğü yerden vurulurmuş, sözü doğruymuş.

#Ahmet Davutoğlu
#Avrupamerkezci
#Kolonyalizm
#CHP
1 yıl önce
Davutoğlu’nun istisnaîliği (!)
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset