|
Denizli Çivril’de yüz yıl sonra ortaya çıkarılan Cabar Şehitliği

Gerileme ya da çözülme tarihi demekle ne kadar isabetli bir tanımlama yapıyoruz, emin değilim ama Türk ve Müslüman ahalinin yüzyıllar içinde ordumuzla birlikte Asya’ya doğru çekildiği bir vakadır. Biz çekildikçe onlar daha ileriye gidebileceklerine inandılar. Orta ve Doğu Avrupa’dan Anadolu’ya doğru çekilme sürecini ancak Sakarya Meydan Muharebesi’nde durdurabildik. Bu tarihin safahatı başlı başına bir destan gibidir. Bugün hâlâ Avrupa’nın içlerine doğru serpiştirilmiş gibi duran Türk şehitlikleri bu büyük tarihin mirası olarak varlığını korumaktadır.

Rusya steplerinden ve Avrupa ortalarından Anadolu’ya doğru çekilişimiz büyük bir nüfus hareketine de sebep olduğu için hatıraları hâlâ tazedir. Aynı dönemlerde Mora Yarımadası’nda da bir başka çözülme süreci yaşanmaktaydı. Yunan İsyanı, Avrupalı devletler tarafından destekleniyor, Anadolu’ya doğru bir çekilme süreci başlıyordu. Bu da neredeyse yüz yıl devam edecek yeni bir dönemdi. Romantik şiirlerini okumaktan zevk aldığımız Lord Byron’dan büyük roman yazarı Ernest Hemingway’e kadar birçok meşhur edebiyatçının dahil olduğu bu süreç de çok uzun sürmüştür. Mora’da başlayan çözülme ve çekilme, bir koldan Yunan işgalinin sona erdiği tarihe kadar devam ederken diğer koldan 1974’teki Barış Harekatı’na kadar sürdü. Bir zamanlar “Girit bizim canımız, feda olsun kanımız” feryatları ile yeri göğü inlettiğimiz hâlde sesimizi duyuramadık. Gücümüz yetmedi. Geride hep şehit mezarları kaldı. Yüzlerce yılda yükselttiğimiz abidelerin çoğu zamana dayanamadı ve uğursuz ellerin tahrip ettiği eşsiz eserler kaybolup gitti. Bu büyük tarihin anıtları olarak şehit mezarları bugünün kuşaklarına çok şey anlatır.

1821’deki isyan Yunanlıların yüz yıl sonra Anadolu içlerine kadar ilerlemelerine yol açmıştır. Yunan ordusu Denizli’nin Çivril ilçesine kadar ulaşır. Düşman askeri Çivril’i ele geçirmek için harekete geçtiğinde “ilk karşı koyanlar Kuvayımilliye güçleri ve Cabar köylüleri olmuştur. Alatepe Çatışmaları’nda, Türk topçusu ilk ateşte Gökbaşlı üzerinden inen Yunan askerlerine kayıplar verdirmişti. Aynı gün Naldanlı mevkiindeki çatışmada 4 Yunan askeri öldürülmüş, biri yaralanmıştır. Bu olay, Cabar baskınının nedeni olmuştur. Bugün yaşanan acı olaylardan sonra Çivril işgal edilir.”

Yunan ordusu “Cabar direnişinin intikamını almak ve çevreye gözdağı vermek için köye gelir.” Bütün köyü ateşe verirler. Cabar köyünde tam bir katliam yaşanır. Şehit olanlar arasında direnişe katılan köylüler de vardır. “Yangınlardan canını kurtarmak için dışarı çıkanlar ise ya süngülenerek ya da kurşunlanarak öldürülür. Çoluk-çocuk, kadın-erkek, yaşlı-genç demeden başlayan bu toplu kıyım gün ışıyana dek devam eder.” O gece Cabar’dan 83 köylü şehit düşer. Böylelikle bir şehitlik daha ortaya çıkmış olur. Fakat zamanla bu yeni şehitliğin izleri kaybolur ve unutuluşa terk edilir.

Aradan bir yüz yıl daha geçtikten sonra Denizli Belediyesi ve Denizli Türk Ocakları’nın gayretiyle Cabar Şehitliği’nin ortaya çıkarılması ve bir anıt mezar hâline getirilmesi takdire şayan bir gelişmedir. Benzer bir yer tespiti daha önce Aydın’da yapılmıştı. Katliam 1921’de 1 Nisan’ı 2 Nisan’a bağlayan gece yapıldığı için anma toplantısı da yüz yıl sonra 2 Nisan’da yapılacakmış. Şehitliğin ortaya çıkarılması ve anıt mezarın yapımıyla ilgili bilgileri aktaran arkadaşlarla konuşurken çok etkilendiğimi özellikle belirtmek istiyorum. Cabarlıların bir kısmı Denizli’den Alaşehir’e uzanan geniş alanda farklı köylere yerleşmişlerdir. Ben de Alaşehir tarafındaki Cabar köylerinden birinde doğup büyüdüm. Doğrusunu söylemek gerekirse Denizli Çivril’de yüz yıl önce Cabarlıların yaşadığı bu elim hadiseyi bilmiyorduk.

Şehitliğin ortaya çıkarılmasında emeği geçenler, bu acı olay için yakılmış bir ağıttan da bahsetti. Cabar Ağıtı da diğerleri gibi büyük acıları, derin bir hissedişle etkileyici bir üslup ile anlatır. Bu şiirlerle toplumsal hayatımızda derin izler bırakan olaylar en belirgin hatlarıyla tasvir edilir ve gelecek kuşakların geçmişle sağlıklı bir bağ kurması sağlanır. Türkülerimizin bir kısmı da böyledir, bize geçmişin acı olaylarını anlatır.

Aradan bir yüz yıl daha geçtikten sonra dünya yine çok sarsıcı bir değişim sürecine girdi. 19. yüzyılın sömürgeci devletleri eski güçlerini kaybediyor ve bu sebeple yeni emperyalist faaliyetlere ağırlık veriyorlar. Bu sebeple devletleri ve örgütlü yapıları Türkiye’yi kuşatmaya sevk ediyorlar. Geçmişte olduğu gibi yine diz çöktüremeyecekler. Dünyanın dört bir tarafında sonsuzluğa doğru anıt gibi yükselen şehit mezarları bu dirence tanıklık eder.

#Denizli
#Çivril
#Cabar Şehitliği
3 yıl önce
Denizli Çivril’de yüz yıl sonra ortaya çıkarılan Cabar Şehitliği
Demirtaş, Gerry Adams olsaydı
Başkanlık için ilk adım mı?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…