|
Emperyalist şiddeti meşrulaştırma aracı olarak liberalizm

Siyasal bir araç olarak şiddet konusuna çalışanlar, genel olarak, Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nı ve bu savaş ile özdeşleşen F. Fanon’un görüşlerini referans gösterirler. Bu çerçevede özellikle 68’den sonra Avrupa ve ABD’de Fanon’un görüşlerine yönelik eleştirel bir dil geliştirilmiş ve şiddet kavramı üzerinden Fransa’nın ve diğer kolonyalist devletlerin sömürgecilik faaliyetleri eleştiri konusu olmaktan çıkarılmıştır. Hâlbuki Fransa, Cezayir’de savaş hukukunu da görmezden gelerek şiddet yoluyla yerli halkta bir dehşet duygusu yaratmak istemişti. Fanon, Martinikli bir sömürge vatandaşıydı ve Fransa’nın sömürge topraklarında şiddeti bir araç olarak kullandığını biliyordu. Fanon, Fransız ordusu ile birlikte Cezayir’e gelmiş, bir doktor olarak Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nı içeriden gözlemlemişti. O, Fransa’nın yaratmaya çalıştığı dehşet duygusuna Cezayir’de de tanık olmuştu. Yeryüzünün Lanetlileri, Siyah Deri Beyaz Maskeler, Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nın Anatomisi adlı kitaplarında bu tanıklığın örnekleriyle karşılaşırız. Bir Fransız sömürgesi olan Martinik, onun için zaten büyük bir gözlem alanı idi.

Fanon’un şiddeti kutsadığı veya bir arınma aracı olarak gördüğü söylenmiştir. Bu yargılarla entelektüel alanda bağımsızlık mücadelesi veren ülkeler üzerinde yeni bir hegemonyanın oluşturulmasına zemin hazırlanmıştır. Kolonyalist devletlerin yerleşimci siyasetinin başarıya ulaşması bakımından yerelde uygulanan şiddet meşru görülürken sömürgecilik karşıtı hareketler mahkûm edilmiştir. İsrail’in şiddeti bir devlet politikası hâline getirmesi buna bir örnektir. Fransa’nın Cezayir’de tatbik ettiği şiddet siyaseti ile İsrail’in Filistin’deki uygulamaları arasında çok önemli benzerlikler vardır. Şiddet ile yerelde halk üzerinde bir baskı oluşturulmuş, direniş grupları tasfiye edilmek istenmiştir. Bu siyasetin başarısı kanıtlandığı için 1990’larda aynı ülkeler tarafından yeniden hayata geçirilmiştir. Kolonyalist devletlerin şiddet siyasetinde bir devamlılıktan bahsedilmelidir.

Ermeni çeteleri de Osmanlı döneminde benzer bir siyaset takip etmişti. Onlar da dehşet duygusu yaratarak yerelde başarı elde etmek istemişti. Bu açıdan şiddeti bir araç olarak gören PKK’yı izah ederken Fanon’un görüşlerinin referans olarak gösterilmesi oldukça yanlış bir tutumdur. Avrupa ülkeleri, ABD ve İsrail’in yayılmacı siyasetlerinin bir aracı olarak PKK ve FETÖ gibi örgütlerin uyguladığı şiddet izah edilirken emperyal merkezlerin haricî ülke siyasetleri referans alınmalıdır. Terör örgütlerinin şiddet siyasetini izah etmek için Fanon’un referans gösterilmesi entelektüel şiddet örneği olarak kabul edilmelidir.

Türkiye’de belirli çevreler ısrarlı bir şekilde “dış müdahale” ve “dış tehdit” gibi kavramları değersizleştirerek suçu kendimizde aramak gerektiğinden bahseder. Bu yaklaşımın büyük ölçüde kurnazlık içerdiğini teslim etmemiz gerekir. Güya akılcı bir yaklaşımın hamasete kurban edilmediği gibi bir durum öne çıkarılıyor. Hâlbuki bütün zaaflarımız ve körlüğümüz tam da bu yaklaşımdan besleniyor. Örneğin Türkiye, yıllar içerisinde FETÖ’nün devleti ve milleti içeriden ele geçirmek için attığı adımları anlayamadı. Bunun en önemli sebeplerinden biri emperyalist ülkelerin bölgesel düzeydeki siyasetlerinden haberdar olmamaktır. Bir gün geldi ve bu örgüt, din adına kendi insanı üzerinde şiddetin en uç örneklerini sergiledi. PKK da ideoloji ve etnik aidiyet adına şiddetin en uç örneklerini sergiledi. Bu örnek olayları dış müdahale ve dış tehdit kavramlarını bir kenara bırakarak izah etmek imkânsızdır. Nitekim 2015’te başlayan hendek terörü ve bir yıl sonraki 15 Temmuz Darbe ve İşgal Girişimi önceden görülememiştir. Bu iki olay, körlüğün boyutlarını görebilmek için tekrar tekrar incelenmelidir. Her iki olayın görülmesini engelleyen esas faktör bu olayların izah edilme sürecinde liberal hukukun ideoloji seviyesine yükseltilmesidir. Zaaf ve körlüğün tespit edilmesi sorunları analiz etmek ve strateji belirmek açısından oldukça önemlidir.

Kusuru kendimizde arayalım demekle masum ve akılcı bir davranış sergilemiş olmuyoruz. Bilakis bütün dünyayı etkileyen değişimleri göremediğimiz gibi kendi dinamiklerimizi de fark etmemiş oluyoruz. Bu da daha fazla içe kapanmayı gerektiriyor. Kendimize ait kusurlar ve zaaflar elbette önemli fakat onları tek belirleyici olarak kabul ettiğimizde küresel ilişki ağları içinde teşekkül eden bağımlı yapıları ve faaliyet alanlarını göremeyiz.

İşte o zaman muhafazakâr muhalif olmanın önündeki engeller de kalkar.

#Emperyalizm
#Şiddet
#Liberalizm
#FETÖ
#PKK
3 yıl önce
Emperyalist şiddeti meşrulaştırma aracı olarak liberalizm
What is terrorism?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir