|
Erdoğan düşmanlığı mı yoksa Türkiye’nin bağımsızlıkçı siyaseti mi?

Millet İttifakı üyelerinin nasıl bir Türkiye hayal ettiğini gösteren en önemli kaynaklardan biri, kuşkusuz, Ortak Politikalar Mutabakat Metni’dir. Metin, aslında, Millet İttifakı üyelerinin Avrupa ve ABD eksenli bir dünyaya iman derecesinde bağlı olduklarının ilanı anlamına gelmektedir. Nitekim metin yayımlandığında bu niteliğin altını çizmeye çalışmıştık. Gerçi ABD’den ithal ekonomistlerin oldukça gürültülü bir şekilde takdim edildiği toplantılar ve benzer vak’alar Türkiye’nin kendi ekseninde bağımsızlıkçı bir anlayışla hareket etmesinden rahatsızlık duyulduğunu göstermekteydi. Buna rağmen, metni hazırlayanlar, taahhüt anlamına gelen bağlayıcı beyanlara önem atfetmişlerdi. Hâlbuki Türkiye özellikle de 2012’lerden sonra çatışmacı olmayan bir yaklaşımla bağımsızlıkçı bir siyaset anlayışını hayata geçirmeye çalışmış ve epeyce mesafe kat etmişti. Bu açıdan Millet İttifakı tarafından yayımlanan metnin, 1990’ların ABD liberalizmine dönüş vaadi bağlamında değerlendirilmesi gayet

tabiî bir durumdu. Peki, niçin bağlılık beyanında bulunma gereği hissettiler?

Sorunun cevabını Biden’ın Erdoğan’ı devirme planları içinde aramakla yanlış yapmış olmayız. Nitekim Millet İttifakı üyelerinin bir araya gelmesinde bu faktör büyük bir rol oynadı. Fakat yeni masanın kurulmasını Erdoğan düşmanlığı ile izah etmek epeyce bir yanılgıya sebep olmaktadır. Erdoğan düşmanlığı, onların ileri sürdüğü bir gerekçe ve gündemi de bu çerçevede şekillendiriyorlar. Demokrasi ve otokrasi karşıtlığı veya tek adam yönetimi gibi gündem belirleyen konular Erdoğan karşıtlığı ekseninde anlam kazanır. Böylelikle Türkiye’nin geleceğe yönelik son derece iddialı çabaları gözlerden uzaklaştırılıyor. Hâlbuki temelde Türkiye’nin bağımsızlıkçı siyasetinden rahatsızlık duyduklarını ve Türkiye’yi Batı ekseninde fabrika ayarlarına döndürmek istediklerini her fırsatta dile getiriyorlar. Zaten Erdoğan’a yönelik düşmanlığın temelinde Türkiye’nin özellikle 2012’lerden sonra gün yüzüne çıkan bağımsızlıkçı siyaset anlayışının yer aldığını yaşayarak görmüştük. Buna rağmen gündemin ısrarlı bir şekilde Erdoğan düşmanlığı ekseninde yeniden şekillendirilmesi oldukça önemlidir.

Türkiye içeride ve yakın coğrafyasında yeni bir eksen anlayışına göre hareket etmektedir. Kuşkusuz bu yeni siyaset anlayışı ile meydana gelen değişimler hakkında mütekâmil bir analiz yapmak kolay değil. Üstelik bu yeni siyasetin hayata geçirilmesi bakımından geride kalan zaman çok da uzun sayılmaz. Buna rağmen Batı Avrupa ülkelerinin eski müstemlekelerinde veya ABD emperyalizminin hükümferma olduğu sahalarda Batı karşıtlığının yükselişi ile Türkiye arasında ilişki kurulduğu da malumdur. Aynı şekilde Türk Devletleri Teşkilatı gibi gelecek vadeden birtakım yeni yapıların ortaya çıkmasının, Batı ekseni açısından bir tehdit olarak görüldüğü de açıktır. Antony Blinken’ın Orta Asya gezisiyle ABD’nin öfkesi açıkça dışa vuruldu. Blinken’ın Türk devletlerini ABD tarafında yer almaya zorladığı yönündeki haberler bu öfkeyi yansıtmaktadır. Nitekim Özbekistan Devlet Bakanı Şevket Mirziyayef, Blinken’in Orta Asya gezisinden hemen sonra Türkiye’ye geliyor. ABD ve Avrupa eski gücünü kaybetmekte ve Türkiye de yeni bir dünyanın kurulması sürecinde aktif tutum takınmaktadır. Türkiye açısından konu bundan ibarettir.

Türkiye’nin ABD ve Batı ekseninden çıkma ve bağımsızlıkçı siyaset anlayışını hayata geçirme yönündeki çabalarını demokrasi ve otokrasi karşıtlığı ile izah eden Millet İttifakı üyelerinin Tayyip Erdoğan düşmanlığı ile gözünün döndüğünü söylemek siyaseti hafife almak olur. Türkiye’nin mevcut siyasetini bir kenara bırakarak bağımlılık ilişkilerine dönmek istiyorlar ve Erdoğan düşmanlığını da bahane olarak kullanıyorlar.

Peki, Türkiye ABD veya genel olarak Batı’ya düşman mıdır? Türkiye ABD ve Batı’ya düşman olduğu için mi Rusya ve Çin ile yakınlaşmaktadır? Türkiye’nin Avrupa macerası sona mı ermiştir? Türkiye, yönünü Asya’ya dönmek için Avrupa’ya ve ABD’ye sırt mı çevirmektedir? Özellikle liberal muhafazakârlar tarafından gündeme getirilen tezlerin doğru olmadığı ve çarpıtma amacıyla piyasaya sürüldüğü çok açıktır. Demokrasi ve otokrasi karşıtlığı üzerinden Türkiye’nin yeni siyasetini değerden düşürmek isteyenler “ya ABD’nin yanındasın ya da

karşısında” söylemine hayat vermeye çalışıyorlar. Türkiye’nin ABD ve Batı ekseninde bir çevre ülkesi olarak varlığını sürdürmesinden başka bir fikre yatırım yapmadıkları anlaşılıyor.

#Siyaset
#Cumhur İttifakı
#Millet İttifakı
#ABD
1 yıl önce
Erdoğan düşmanlığı mı yoksa Türkiye’nin bağımsızlıkçı siyaseti mi?
Bir Başka Mesele: Truva atını içimize yerleştirdiler
Ahlâk kitapları ve “İslâm Ahlâkının Esasları”
Şimdi gözler Avrupa Birliği’nde…
Çocuğun adı Hanzala
İran, emperyalistlerle mi savaşıyor, Müslümanlarla mı?