|
Erdoğan’ın konuşmalarının dinamik içeriği ve Türkiye eksenli bakış

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarının yirmi yıldır iktidarda bulunan bir lidere göre çok daha dinamik bir içeriğe sahip olması ve dolayısıyla millet nezdinde güçlü bir karşılık bulması özellikle muhalifler tarafından tuhaf bir durum olarak nitelendiriliyor. Muhalefet cenahını siyasî parti liderleri ve diğer temsilcilerle sınırlı tutmadığımızı belirtmek isterim. Genel olarak Millet İttifakı içerisinde yer alan ya da bu ittifakın oluşumuna zemin hazırlayan çevrelerin de Erdoğan’a yönelik desteğin çözüleceğine dair bir beklenti ile hareket ettikleri anlaşılıyor. Açıkça ifade etmek gerekirse muhafazakâr muhalefet cenahında da benzer bir beklenti oluşmuştu. Fakat son zamanlarda muhalif siyasî parti liderleri ve diğer sözcülerin yaklaşım biçimlerine bakarak Erdoğan’a yönelik desteğin çözülmeyeceğine dair bir korkuya düştüklerini söyleyebiliriz. Bugünlerde CHP sözcülerinin kontrolsüz çıkışları bu “korku”nun yansımalarıdır. Fakat hem sözcülerin hem de muhafazakâr muhalefet cenahının ve liberal muhafazakârların, Türk milletinin Erdoğan’a güçlü desteğini doğru analiz ettiklerini düşünmüyorum.

Erdoğan’a yönelik güçlü desteği “seçmen davranışları” kategorisine dâhil ederek bir analiz çerçevesi oluşturmak yanlış sonuçlara götürüyor. Nitekim daha şimdiden muhalefet cenahından, Erdoğan şöyle bir seçim stratejisi izleyecek veya böyle bir strateji izleyecek türünden tahminler duyuluyor. Hatta Davutoğlu gibi oldukça erken bir vakitte Erdoğan’ın kamplaşma stratejisinden medet umacağını söyleyenler dahi çıkabiliyor. Erdoğan’ın siyaset biçimini “seçmen davranışları” kavramı üzerinden kategorize etmeye ve seçim stratejisine indirgemeye çalışıyorlar. Muhalefet cenahının genel olarak bu yaklaşımı ciddîye almayacağını düşünmüştüm. Oysa hem geleneksel basında hem de sosyal medyada farklı çevrelere mensup kişiler benzer düşünceleri dillendiriyor. Bu da Davutoğlu’nun yaklaşımının muhalefet cenahında kabul gördüğünü gösterir. Türk milletinin Erdoğan’a güçlü desteğini “seçmen davranışları” kategorisine dâhil ederek yargıladıklarını söyleyebilirim. Bu konuda “oy birliği” ile hareket ettikleri çok açıktır. Hatta bu sebeple sukut-ı hayale uğradıklarında eski alışkanlıklara sarılıp millete yönelik birtakım tahfif edici tanımlamalarda bulunabiliyorlar.

Özellikle son on yılda yapılan neredeyse bütün seçimler, Erdoğan’ın AK Parti’den daha fazla oya sahip olduğunu gösterdi. Hatta bazı anket çalışmalarında bu oranın yüzde onlara çıktığını gördük. Bunun birtakım yanlış yorumlara kapı araladığını da söyleyebilirim. Örneğin Erdoğan’ın ve AK Parti’nin seçmen tarafından farklı şekillerde algılandığı yönündeki yorumları bu kategoriye dâhil edebiliriz. Bu yorumlar da “seçmen davranışları” kategorisinden beslenmektedir. Yüzde onun ne kadar büyük bir oya tekabül ettiğini herhâlde bilmeyen yoktur. Bu kadar büyük bir oy oranının seçmen davranışları kategorisi ile açıklanamayacağını görmemiz gerekir. Geleneksel parti kategorilerini aşan bu durum seçmen kitlesine bakışı dahi değiştirebilir.

Erdoğan’ın konuşmalarının dinamik bir içeriğe sahip olduğunu özellikle belirttim. Sadece salgın hastalık dönemi özel bir inceleme konusu olarak tarihe geçiyor. 2008 finans krizinden sonraki küresel sarsıntıları bir kenara bıraktığımızda dahi değişimin bütün dünyayı derinden etkilediğini görebiliriz. Türkiye salgın döneminde fiilî olarak üç büyük savaşa girdi ve Türkiye eksenine göre jeopolitik direnç hatlarını yeniden belirledi. 15 Temmuz 2016’dan sonra yoğunluğu gittikçe artan, coğrafya eksenli büyük bir mücadele dönemini yaşıyoruz ve kuşkusuz bunun düşünce dünyamız üzerinde kalıcı etkileri olmaktadır. Eski ile kıyaslandığında yeni kavramlar ve fikirler daha kolay fark edilecektir. Bu değişimin gündelik hayata yansımaları da sarsıcıdır. Gelenekselleşmiş düşünce kalıplarının geçerliliğini yitirmesini ve açıklayıcılık değerinden düşmesini bireysel kabiliyetlere indirgemek doğru değildir. Neredeyse değişimin zorlayıcı etkisi karşısında tutunabilmek bile başarı olarak görülecek. Erdoğan’ın konuşmalarının dinamik içeriği ise tam aksi yönde bir durum olduğunu gösteriyor. Liberal muhafazakârların değerden düşürmek için alaycı ifadelerle andığı “dünyaya meydan okumak” kavramının esasen yüzde onluk dilimi açıkladığını görmemiz gerekir. Bunun “rasyonel” bir davranış olmadığı çok açıktır.

Erdoğan, coğrafyamızla ilgili sorunlarda Türkiye’yi taraf hâline getirdi. Onun konuşmalarının dinamizmi Türkiye eksenli bakıştan besleniyor.

#Erdoğan
#AK Parti
#CHP
2 yıl önce
Erdoğan’ın konuşmalarının dinamik içeriği ve Türkiye eksenli bakış
Kara dinlilerle milletin savaşı
İklim katilleri!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…