|
Erdoğan’ın şahsî dostlukları ve küresel sistem karşıtlığı bir bütün mü?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birçok ülkenin lideriyle geliştirdiği şahsî dostluklar son dönem Türk siyasî hayatının anlaşılması açısından son derece önemlidir. Bilindiği gibi Sayın Cumhurbaşkanı birçok ülke liderini “dostum” ifadesi ile anmayı özellikle tercih etmiştir ve durum hâlâ devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tutumu, salt bir söylem olarak görülüp eleştiriye tabi tutulmuştu. Hatta bu tutumu değerden düşürmek için Erdoğan’ı kişisel davranmakla ve hamaset yapmakla suçlayanlar da çıkmıştı. Hâlbuki bu, yeni bir siyaset biçimiydi ve tesadüfen ortaya çıkmış değildi.

Sayın Erdoğan, bir taraftan, “one minute” ve “dünya beşten büyüktür” ifadeleriyle neredeyse yerleşik dünya sistemine meydan okurken diğer taraftan bunlarla karşıtlık oluşturacak şekilde Batı ülkelerinin liderleri de dâhil olmak üzere şahsî dostluklar üzerine inşa edilen bir siyaset biçimini temsil etmektedir. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Eyy!” hitabı ile başlayan meşhur cümlelerini de hatırlayabiliriz. Herkesin bileceği gibi “one minute” İsrail’in Filistin’de işlediği cürümlerle, “dünya beşten büyüktür” ise küresel emperyalist sistemin adaletsizlikleriyle karşıtlık oluşturan yeni bir duruşu simgelemiştir. Bu çerçevede Erdoğan’ın birçok ülke liderine “dostum” diye hitap etmesi oldukça ilgi çekiciydi. Hem mevcut küresel sistemle ilgili çok sert bir söylem gelişiyor hem de ülke liderleriyle yakın dostluklar inşa ediliyor. Bunu, tesadüflerin sonucunda ortaya çıkan bir siyaset etme biçimi olarak tanımlamak mümkün değildir. Muhalif çevreler bu yeni tutumu, kişisellik ve hamaset kavramlarıyla değerden düşürmeye çalıştı fakat esasen bizzat kendileri coğrafyanın gerçekliğinden kopmuş oldular. Çünkü Erdoğan, bu yeni siyaseti yakın coğrafyamızdaki gelişmeler üzerine inşa etmişti.

Bilindiği gibi iki kutuplu dünya sisteminin yıkılmasının en ağır sonuçlarını Türk ve İslam coğrafyası yaşadı. Batı emperyalizmi yeni bir yayılmacılık siyaseti takip ederek sistemik krizlerini Türk İslam coğrafyası üzerinden çözmek istedi. Bu sebeple Irak’ın işgali ile başlayan yeni dönemde Bosna-Hersek ve Azerbaycan üzerinden Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya büyük bir krizin içine sürüklendi. Bir adım öncesinde ise Bulgaristan’da yaşayan Türk nüfusu sürgün edilmişti. Otuz yılı aşan bir süre boyunca aynı bölgelerde aynı sorunlar tekrarlandı. Filistin de aynı coğrafyanın ve aynı sorununun bir parçasıdır. Türk ve Müslüman unsurlar anılan coğrafî bölgelerden uzaklaştırılmak istenmiştir. Bu da emperyalist politikaların yanında kolonyalist hedeflerin de görülmesini gerektirir.

Türkiye, yakın coğrafyasında meydana gelen büyük yıkımlar karşısında 1990’ın başlarından itibaren daima çözüm arayışı içinde oldu ama Batı emperyalizminin yayılmacı tutumu karşısında muvaffak olmanın imkânı yoktu. Bunun en önemli sebebi Türkiye’nin hem dışarıdan hem de içeriden aynı anda kuşatılmasıydı. Buna rağmen Balkanlar’da ve Kafkasya’da daha aktif bir tutum takınmayı başardık. Bu iki coğrafyada sorunlar çözülmedi fakat bir süreliğine donduruldu. Bugün ise her iki coğrafyada krizin çözümü konusunda eskiye göre çok daha ileri düzeyde bir beklenti oluştu.

İfade etmeye çalıştığım gibi emperyal merkezlere göre yeniden kurulmak istenilen sistemin krizleri, coğrafyamız üzerinden çözülmek istendi ve bu sebeple yayılmacı bir siyaset takip edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “one minute” ve “dünya beşten büyüktür” çıkışlarının muhatapları da bu sistemin temsilcisi olan kişi, kurum ve devletlerdi. Bununla karşıtlık oluşturacak şekilde kişisel dostluklara önem verilmiştir. Peki, bahsettiğimiz kişisel dostlukların anlamı nedir? Sayın Erdoğan veya Türkiye kişisel dostluklar üzerinden dünya sistemi ile boy mu ölçüşmektedir?

Geçmişte iki büyük savaşın fitili Balkan coğrafyasında ateşlenmişti. 1990’ların başından itibaren Bulgaristan, Sırbistan, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Kosova ve Makedonya yeniden büyük bir karmaşanın içine sürüklendi. Balkan coğrafyasında yaşayan bütün topluluklar, her türlü yönlendirmeye açıktı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın kişisel dostluk üzerine inşa edilmiş yeni siyaseti Balkanlarda karşılık bulmuştur. Türkiye ve Sırbistan arasında gelişen ilişkilerin Bosna-Hersek ve Kosova’daki yansımaları, “Dostum Vuciç” yaklaşımından bağımsız değildir. Bu tutum, Yunanistan haricinde neredeyse bütün Balkanlar’ı olumlu yönde etkilemektedir. Eğer doksanların başında Balkanlarda yaşanan soykırımı göz önünde bulundurursak bunun ne kadar ileri bir adım olduğu daha iyi anlaşılır. Üstelik Sayın Erdoğan, şahsî olarak da Bosna Müslümanlarının yanındaydı.

Türkiye’nin güven duyulan bir ülke hâline gelmesi üzerinde durmak gerekiyor.

#Recep Tayyip Erdoğan
#Balkanlar
2 yıl önce
Erdoğan’ın şahsî dostlukları ve küresel sistem karşıtlığı bir bütün mü?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset