|
FETÖ bizim için küresel bir karşıtlığa dönüşüyor

15 Temmuz’un bir yıldönümü daha yaklaşırken FETÖ ile birlikte bütün bağımlı yapılarla çatışmacı bir gerilimin içinde olmamız gayet tabiî bir durumdur. Belki muhalif kimliği altında siyasî partiler bağımlı yapılarla bu kadar fütursuzca iç içe olmasaydı veya sivil toplum kuruluşları dinî ve ideolojik gerekçelerle suçu ve suçluyu aklama yarışına girmeseydi gerilim azalabilirdi. Fakat bu olmadı, hatta tam aksi yönde bir tutum sergilendi ve muhaliflik şemsiyesi altında kapsamı genişlettiler. Elbette, hem ideolojik farklılıklar aşındı hem de ikili bir karşıtlık oluştu. Gerilimin azalmasını önleyen en önemli faktörlerden birinin “dış güçler” olduğunu da özellikle belirtmeliyiz. En son İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği çerçevesinde Türkiye’nin gayretleriyle FETÖ ve benzeri bağımlı yapılarla “dış güçler” arasındaki bağların aleniyete dökülmesiyle içeriyle dışarı arasındaki etkileşimin çok da dolaylı olmadığı kanıtlandı. Bu da 2012’de, FETÖ’cülerle mücadelenin fiilî olarak başlamasından sonra ortaya çıkan farklı meseleleri tekrar tekrar ele almayı zorunlu hâle getirmektedir. Çünkü dışarıyla içeri arasındaki bağ, içerideki gerilimin canlı kalmasını sağlayan en önemli faktörler arasındadır ve hepsi birlikte gerilime süreklilik kazandırmaktadır. Peki, gerilime süreklilik kazandırılmasındaki amaç nedir?

FETÖ’cülerle ilgili olarak 15 Temmuz 2016’dan önce çok sağlıklı bir değerlendirme yapılmamıştı. Eğer İsmet Özel, bütün Türkiye’nin duyabileceği bir şekilde bu yapı ile kilise arasında bir bağ kurmasaydı fikir tarihimiz açsından utanç verici bir durum ortaya çıkmış olacaktı. Hatta İsmet Özel, örgütün yayın organlarında boy gösterenlerden birkaçına anavatan olarak ABD’yi işaret ettiğinde alaycı bakışlara muhatap olduğunu da çok rahatlıkla hatırlayabiliriz. Özellikle liberal muhafazakâr çevrelerde İsmet Özel’in çıkışının uyarıcı bir etkiye sahip olmadığı çok açıktı. Fakat yine de İsmet Özel’in FETÖ’yle ilgili ifadelerinden hareketle bir sınıflandırma yapabiliriz. FETÖ’yle ilgili açıkça bir tavır takınanlar ve takınmayanlar. Eğer FETÖ’yü, dinî bir yapı olarak tanımlamakla yetinseydik dinî gelişmelere gözlerini kapatmış zümreleri dışarıda tutabilirdik ve fakat zaman, anılan terör örgütünün bağımlılık ilişkilerinin eseri olduğunu gösterdi. Yani aslında “yerlilik ve millîlik” açısından örgütün dışarıyla ilişkisinin görülmemesi aydınlar için bir kusurdu.

Aydınlar için kusur olarak tarif ettiğimiz eksiklik, akademisyenler için de geçerliydi. 1960’ların sonlarında ilahiyat çevresinden birkaç kişi FETÖ gibi dışarıyla bağları açık olan yapılar üzerinde yoğunlaşmıştı. Hatta bu çerçevede birkaç makale ve rapor da ortaya çıkmıştı fakat bunlar da çok erken bir tarihte etkisizleştirildi. Dolayısıyla ilgili kurumlarda da ciddî bir sessizlik hükümferma idi. Özellikle 2012’den sonra örgüt, muhalif siyasî partilerle çok yoğun temas kurdu. Bu süreç 15 Temmuz 2016’dan sonra da devam etti. Böyle yapmakla meşruiyet kazanmaya çalıştıkları çok açıktı fakat asıl olarak varlıklarını sürdürmek istediler. Böylelikle yenilenme fırsatını da yakalamış olacaklardı.

Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli arasında kurulan ittifakı “yerlilik ve millîlik” açısından değerlendirdiğimizde yeni bir durumun ortaya çıktığını ve liderlerin tarihî bir rol oynadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. 15 Temmuz 2016’da, FETÖ olayını fark edip tavır koyanlar ve koymayanlar şeklinde cılız ve ayıplı bir entelektüel karşıtlıktan bahsederken bugün çok daha ileri düzeyde bir karşıtlığın inşa edildiğini görüyoruz. Millî ve gayr-i milli gibi bir tasnif yapmamızda hiçbir sakınca yok. Bu, sıradan bir karşıtlık da değildir. Bir fikir inşa ediliyor ve bunun, zaman içinde, neredeyse bütün yakın coğrafyamızı etkileyebileceğini söyleyebiliriz. Üstelik yerlilik ve millîlik kavramları sadece bizim için tartışma konusu değildir. Çok daha geniş çevreleri ilgilendiren bir sorun ile karşı karşıyayız. Türkiye, ayrıcalıklı olarak, bu bağlamdan hareketle yeni bir fikir ve hareket inşa etmektedir. Bu da cılız ve ayıplı durumun ne kadar gerilerde kaldığını gösterir. Bugün ülke olarak büyük ve kuşatıcı bir karşıtlığın içinde olduğumuz çok açıktır. Yukarıda da söyleyemeye çalıştığımız gibi İsveç ve Finlandiya’nın NATO ülkeleri arasına girme süreci karşıtlığın çok geniş bir düzlemde yaşandığını gösterdi.

#15 Temmuz
#FETÖ
#NATO
2 yıl önce
FETÖ bizim için küresel bir karşıtlığa dönüşüyor
Türkiye Libya’ya savaşmaya değil barıştırmaya gidiyor
Avrupa cehennem ateşini harlıyor
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’