Bosna Hersek ile birlikte Cezayir, Irak, Filistin ve elbette Kafkasya Türkleri 1990’larda meydana gelen küresel değişimin tam merkezindeydi. Sovyetler’in çöküşünden sonra ABD öncülüğündeki Batı dünyası, oryantalist bakış açısı ile kendini yeniden tanımlama arayışına girdi. Cezayir’den Afganistan’a kadar birçok İslam ülkesi işgale uğradı, darbelere maruz kaldı ve terör kıskacına alındı. Ermenistan da Azerbaycan topraklarını bu dönemde işgal etti. Batı, yeni bir Doğu icat etmekteydi. Bununla kendilerini yeniden tanımlamak istedikleri çok açıktı.
Türkiye ve Azerbaycan, birlikte hareket ederek bölgesel sorunlardan birini çözebileceklerini göstermiş oldular. Geçen yıl bugün zaferle neticelenen II. Karabağ Savaşı, bölgesel güçlerin sorun çözme kabiliyetinde olduğunu özellikle eski koloni toplumlarına göstermiştir. Bu fikir ya da inancı özellikle bölgesel ve küresel güçler denkleminde ele almak gerekir. Bölgesel güçlerin sorun çözme yeteneğine sahip olamayacağı düşünülürdü. Bağımlı yapılar da bu tarz düşünce ve inançtan beslenmiştir. Batılı ülkelerin gücüne yönelik sarsılmaz bir inanç vardı ve bu inanç Güney Kafkaslar’da yıkıldı.