|
II. Karabağ Savaşı’ndan sonra Bakû Türk dünyasının merkezindedir

Bosna Hersek ile birlikte Cezayir, Irak, Filistin ve elbette Kafkasya Türkleri 1990’larda meydana gelen küresel değişimin tam merkezindeydi. Sovyetler’in çöküşünden sonra ABD öncülüğündeki Batı dünyası, oryantalist bakış açısı ile kendini yeniden tanımlama arayışına girdi. Cezayir’den Afganistan’a kadar birçok İslam ülkesi işgale uğradı, darbelere maruz kaldı ve terör kıskacına alındı. Ermenistan da Azerbaycan topraklarını bu dönemde işgal etti. Batı, yeni bir Doğu icat etmekteydi. Bununla kendilerini yeniden tanımlamak istedikleri çok açıktı.

BATI, 1990’LARDA COĞRAFYAMIZI YENİDEN İŞGAL VE İSTİLA ETTİ
Otuz yıl önce, hadiselerin başladığı dönemlerde bizim açımızdan, yeni ve büyük bir istila dönemine işaret eden değerlendirmelerle karşılaşmamız mümkündü fakat genel olarak zihin dünyamızı oryantalist yargılar şekillendiriyordu. İdeolojik farklılıklara bakılmaksızın, belirli gruplar veya yapılar, ABD ve Batı müdahalesine meşruiyet kazandırmak için adeta yarış içindeydi. Kimi Saddam’ın kötülüklerini sayıp döküyor kimi de İslâmî hareketleri bir tehdit olarak ortaya sürüyordu. Hâlbuki terör gruplarını örgütleyenler ve İslam coğrafyasının güçlenmekte olan devletlerini tahrip etmeye çalışanlar Batı dünyasıydı. Buna rağmen İslam dünyasını istikrarsızlığa sürükleyen
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail’in gizli ve açık faaliyetleri tartışma konusu olmaktan çıkarılarak Doğu’nun “kabahatleri” tarihsel bir derinlikte ele alındı.
Uluslararası hukuk gibi ilgi uyandıran yapı ve kavramların Batı merkezli bir dünyaya göre tanımlandığı iyice açığa çıkmaktaydı.
COĞRAFYAMIZIN JEOPOLİTİK
DİRENÇ HATLARI
Bu dönemde
Balkanlar’da ve Kafkaslar’da aynı anda çok yoğun bir baskıya maruz kalmamız, aslında, tarihin hiç de tarih olmadığını göstermiştir.
Aynı anda Cezayir, Filistin ve Irak’ın da tekrar baskıya maruz kalmasıyla adeta yüz yıl önceki jeopolitik direnç hatları yeniden canlanmıştı. Fakat Türkiye’nin ve genel olarak coğrafyamızın bu sorunlara, karşı hamle ile cevap vermesi imkân dâhilinde değildi. Bu sebeple Kafkaslar’a ve Balkanlar’a desteğimiz oldukça sınırlı bir düzeyde kalmıştı.
Otuz yıl sonra Ermenistan’ın yeniden harekete geçmesi oldukça anlamlıdır. Yakın coğrafyamız 1990’larda olduğu gibi birkaç cephede aynı anda yoğun baskılara maruz kaldı. Suriye’den sonra Libya’da da aynı anda büyük devletlerle karşı karşıya gelmiştik. Fransa ve BAE tarafından desteklenen Dağlık Karabağ Ermenileri ve Ermenistan’ın savaş yanlısı elitleri fırsatı yakaladıklarını düşündüler. İçerideki bağımlı unsurlar bütün bir Türk İslam coğrafyasını zaafa düşürmekteydi. Bu yüzden Ermenistan üzerinden hesap yapanlar çok yanlış bir düşünce içinde değillerdi. Fakat Türkiye’nin Azerbaycan ile birlikte otuz yıllık zamanı boşa harcamadığını göremediler. Özellikle Azerbaycan Türk ordusunun içeriden yaşadığı dönüşüm hakkında hiçbir fikre sahip olmadıkları çok açıktı. Doksanlardaki gibi Azerbaycan’ın çözülmesini ve Türkiye’nin zor durumda kalmasını beklediler.
Böylelikle Erdoğan’ın karizmasına da kalıcı bir çizik atmış olacaklardı.
Türkiye’ye inancı kırmak istedikleri çok açıktı. Fakat istediklerine ulaşamadılar.
TÜRKİYE VE AZERBAYCAN, BATILI ÜLKELERE OLAN SARSILMAZ İNANCI YIKTI

Türkiye ve Azerbaycan, birlikte hareket ederek bölgesel sorunlardan birini çözebileceklerini göstermiş oldular. Geçen yıl bugün zaferle neticelenen II. Karabağ Savaşı, bölgesel güçlerin sorun çözme kabiliyetinde olduğunu özellikle eski koloni toplumlarına göstermiştir. Bu fikir ya da inancı özellikle bölgesel ve küresel güçler denkleminde ele almak gerekir. Bölgesel güçlerin sorun çözme yeteneğine sahip olamayacağı düşünülürdü. Bağımlı yapılar da bu tarz düşünce ve inançtan beslenmiştir. Batılı ülkelerin gücüne yönelik sarsılmaz bir inanç vardı ve bu inanç Güney Kafkaslar’da yıkıldı.

POSTKOLONYAL ELEŞTİRİDE
SULTAN GALİYEV
Sultan Galiyev’in fikirlerinin 20. yüzyıl için çok kıymetli olduğunu düşünürüm. Galiyev, “üçüncü yol” açısından çok büyük bir değer taşır. M
arksizm’in kolonyalizm karşıtı bir düşünce hâline getirilmesinde Galiyev’in payı büyüktür.
Bu yeni düşüncenin dünyaya yayılmasında Bakû, tarihî bir rol oynamıştı. Kafkasya Türklerinin benzer bir role tekrar sahip olması şaşırtıcı bir gelişmedir ama anlaşılır bir durumdur. ABD’nin Afganistan’ı terk etmek zorunda kalması Türkiye ve Azerbaycan ekseninin kurulmasından sonradır.
#Sultan Galiyev
#Azerbeycan
#Baku
2 yıl önce
II. Karabağ Savaşı’ndan sonra Bakû Türk dünyasının merkezindedir
Dokunulmazlık dosyalarında ikinci perde
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir