|
Orta Çağ kiliselerinin duvarlarından kopan taşlar başınıza düşsün!

Kur’an kurslarıyla ilgili olarak gündeme gelen “Orta Çağ zihniyeti” gibi ifadeleri, CHP’lilerin asıl düşüncesini gösteren yeni bir örnek olarak görüp geçiştiremeyiz. Özgür Özel’in yaklaşık iki yüz yıl önceyi hatırlatan sözlerini, bir şahsın uyku hâlinde üzerine çöken karabasan dolayısıyla bilinçsizce sarf ettiği anlamsız cümleler olarak görebilirdik fakat bu şekilde davrandığımızda gerçekliği gözden kaçırabiliriz. Çünkü hem karabasandan kurtulmak için uyanma çabası göstermeyen şahıs hem de onu uyandırmaya çalışan pek çok kimse aynı gerçekliğin iki ayrı parçası olmaktan kurtulamıyorlar. En azından iki yüz elli senedir hiç değişmeyen imgeler, zihin yapılarının durağan olduğunu gösterir. Hayat inanılmaz bir hızla değiştiği hâlde Orta Çağ telmihleri üzerinden Müslümanların ve İslam’ın tartışma konusu olması, hem suçlayanlar hem de savunma pozisyonuna geçenler açısından “kabak tadı” mesabesinde bir meseledir.

KUR’AN EĞİTİMİ KÜLTÜREL DİRENİŞİ BESLEYEN BİR KAYNAKTI

Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var, medrese ve sıbyan mektepleri dahi 19. yüzyılda büyük bir değişim gösterdi. Özellikle sıbyan mekteplerinin değişimi 19. yüzyılın ortasında neredeyse tamamlanmıştı. Bunlar Osmanlı’nın en hareketli ve üzerinde çalışmak için bitmez tükenmez bir dönem olan 19. yüzyıla ait değişimlerdir. Sıbyan mektepleri çok daha kapsayıcı bir mesele olduğu için üzerinde konuşanların muhakkak bilmeleri gereken çok önemli bir husus var: Osmanlı eğitim sistemindeki büyük değişimleri antikolonyalist bir bakış açısı ile değerlendiremezseniz ne olup bittiğini tam olarak anlayamazsınız. Nitekim emperyal çağ olarak nitelendirilen 19. yüzyılda kolonyalizmin, kozmopolit ve dolayısıyla tahrip edici baskısına karşı yegâne yerli ve millî eğitim sistemini İsmail Gaspıralı geliştirmişti. Modern dönemde Türk dünyasında yetişen en büyük fikir ve eylem adamının yeni eğitim sistemini geliştirirken vazgeçilmez kaynağı Osmanlı sahasıdır. Rusya Türklerinde sıbyan mekteplerinin istikameti 1890’ların başında tamamen belli olmuştu.

Konunun ayrıntılarına girilmesi gerekir fakat iki asırdan fazladır aynı kavramların, fikirlerin, imgelerin tekrar ediliyor olması karşısında söylenecek fazla bir söz olmasa gerek. Kur’an ve din eğitimi esasen kolonyalizm karşısında direnişin dinamizmini beslediği için eğitimde yenileşme arayışlarını muhakkak yeni bir gözle değerlendirmek icap eder. Koca bir asrın durağan imgeler üzerinden değerlendirilmesi gerçekten hayret vericidir. Avrupalılar dahi aydınlanma döneminin kavramlarını büyük ölçüde sorguladılar fakat onlar esasen “eurocentric” hastalığından kurtulamadıkları için kilisenin yöntemlerini modern dönemlere taşıdılar. Doğu, Doğulular, İslam dünyası, Türkler ve Müslümanlar ya da genel olarak Avrupa dışında kalanlarla ilgili olarak kilisenin yöntemini kullanmaya devam ettiler. Fakat bizdekiler bu geçişten dahi haberdar olmadıklarını övünerek haykırıyor.

Daha acı olanı ise bu iki yüz yıldan fazla zamanda biz, varlık ve yokluk savaşlarımızı ne Özgür Özel gibilerin ne de onların oluşturduğu gerçekliğin parçası olanların zannettiği veya göstermeye çalıştığı gibi kendimizle yaptık. Adamlar coğrafyamızı istila etmek istediler ve biz de varımızı yoğumuzu ortaya koyduk. Kendimizle savaştığımız algısı zamanla inşa edildi. Dolayısıyla Özgür Özel gibiler aslında bakış açıları itibarıyla kolonyalizmin mirasını devraldılar. Oysa onların göstermeye çalıştıklarının aksine Kur’an eğitimi ve sıbyan mekteplerindeki değişim esasen Türk İslam dünyasının kültürel direnişi ile alakalı bir meseledir. Açıkçası emperyalizm karşısında kültürel direnişi besleyen kaynaklara karşı bu şekilde bir tutum takınılmasını ancak emperyalizmin hizmetçisi olmakla izah edebiliriz. Orta Çağ kiliselerinin duvarlarından kopan taşlar başlarına düşsün.

ÖZGÜR ÖZEL, GÜNÜMÜZÜN
FELATUN BEY’İDİR

Ne Orta Çağ Avrupa’sını ne Aydınlanma dönemi kolonyalizmini ne de emperyal çağın medenileştirme misyonunu biliyorlar. Ne yazık ki Özgür Özel, günümüzün Felatun Bey’i olarak temsil kabiliyeti çok yüksek bir tiptir ve liberal muhafazakârlarla aynı kavramları kullanmaktadır. Snop ve züppe, bu tipi tanımlamak için kullanılan kavramlardı. O, lümpen karakterini de temsil ediyor. Ahmet Mithat Efendi yaşasaydı bunları muhakkak gözlemler, konuşmalarını kayıt altına alırdı. Bugünü anlatacak yeni bir roman için elverişli olduklarından şüphe edilemez.

Değişmiyorlar. Asırlar öncesinden kalma yaklaşım biçimlerini benimsemekte hiçbir sakınca görmüyorlar. Belki de güneş altında söylenmedik hiçbir söz yoktur hükmüne saygı gösteriyorlar. Kim bilir?

#CHP
#Kur'an
#Osmanlı
#Özgür Özel
2 years ago
Orta Çağ kiliselerinin duvarlarından kopan taşlar başınıza düşsün!
Papa’nın Irak gezisi, dinler arası diyalog ve FETÖ
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler