|
Salgın döneminde sorumluluk üstlenmeyen muhalefetin, geleceğe dair sözü olamaz

Salgın tehdidi bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini sürdürüyor. Tehdidin başlamasından sonra geçen zaman zaten tahammül sınırlarının üzerindeydi. Buna rağmen bir müddet daha devam edecek olması tehdidin şiddetini artıracaktır. Bireyler, toplumlar, milletler ve devletler doğrudan tehdit altında olduğu için gerekli önlemler de aynı düzeyde hassasiyet ve sorumluluk gerektirmektedir. Bu dönemi siyasî ve ideolojik önceliklere göre değerlendirmeye çalışanlar salgın sonrasına dair yeni bir söz söyleyemeyecektir.

Salgından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözünün daha ilk günlerden itibaren çokça dile getirilmesi yersiz ve geçici bir durum değildi. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin daha ilk başlarda salgına teslim olması ve evrensellik iddiasındaki Batılı fikir ve değerlerin ayaklar altına alınması, sürecin zorluğunu ve yıpratıcılığını göstermeye yetmişti. Kendi içlerinde dahi ayrımcılık yaptılar ve ülkeler, koruyucu malzemelerle ilgili savaşa tutuştu. Bu sürecin daha da şiddetleneceğini gösteren işaretleri muhakkak görmek gerekiyor. 15 Temmuz 2016’da ete kemiğe bürünen bekâ meselesi ülkemizle sınırlı değildi, salgın döneminde iyice belirginleşen emperyalist saldırılar yakın coğrafyamızın varlığına yönelik bir tehdide dönüştü. Bu da hiçbir şey eskisi olmayacak sözünün farklı anlam katmanlarına işaret eder. Dayanıklılık, dayanışma, çözüm arayışı ve kararlılık gibi hasletlerin bir nasihatten ibaret olmadığı günleri yaşıyoruz.

Üzerinde çokça tartışılacak bir dönemi yaşıyoruz. Bu dönemde özellikle siyasî muhalefet ve aydınlar sorumluluk üstlenmekten kaçındı. Aynı zamanda salgını da muhalefet aracına dönüştürdüler. En başından itibaren alınan önlemleri değerden düşürmeye ve sürecin kontrol dışına çıkmasına katkı sağlamaya çalıştılar. Bir parti başkanının, salgınla ilgili herkesi sorumluluğa davet eden bir çağrıya karşı sorumlu olmadığını beyan etmesi muhafazakâr muhalefet kavramını çok daha ilgi çekici hâle getirmektedir. Anılan parti başkanının geçmişte AK Parti hükûmetleri içinde üst düzey görevlerde bulunması geleceğe dair birtakım öngörülerde bulunmamızı zorunlu hâle getirir. Sınırlar belirsizleştiği için eski kimlikler üzerinden bugünkü siyaset biçimlerini anlamak çok zor. Bu sebeple yeni fikirlere, yeni kavramlara ve tanımlara ihtiyaç var. Salgın, eski kimliklerin de aşındığını gösterdi.

İçeride, Erdoğan düşmanlığı ile şekillendirilen muhalefetin, muhafazakâr bir organizasyonun eseri olduğunu görmek gerekir. FETÖ, birtakım kumpaslar ile sağ ve sol siyaset üzerinde çok derin bir tahribat meydana getirmişti. Kaset operasyonlarından sonra Erdoğan karşıtlığı FETÖ etrafında şekillendi. Muhafazakâr muhalefet organizasyonu da bu çerçevede anlam kazanır. Salgın döneminde de Erdoğan karşıtlığının muhafazakâr muhalefet tarafından yönlendirildiğini muhalif söylem biçimlerinden anlayabiliriz. Birbirinden oldukça faklı tarafların aynı dili benimsemesi eski kimliklerin aşındığını gösteren en açık örnektir. Herhangi bir olayı tanımlamak için kullanılan kavramların dahi ortak olması muhafazakâr muhalefetin belirleyiciliğine işaret ediyor. Bu da Sayın Erdoğan’ın yakın çevresi tarafından mutlaka dikkate alınıyordur.

Sorumluluk üstlenmek istemeyen bir muhalefet anlayışının geleceğe dair herhangi bir iddiayı gündeme taşıyamayacağını belirttik. Türkiye daha salgın başlamadan önce İdlib’de yeni dönemin kapılarını açmıştı. Libya, Doğu Akdeniz, Karadeniz, Kafkaslar ve Türkistan’daki Türkiye eksenli gelişmeleri Batı ve Doğu Afrika’dakilerle birlikte düşünmek gerekir. Salgın döneminde Türkiye bu bölgelerden ayrılmadığı gibi salgına karşı atılacak adımlarda da elden geldiğince birliktelik görüntüsü verdi. Bu, Türkiye’nin sorumluluk alanının genişliğini gösterir. Salgınla mücadelede en önemli araç olan aşının dost ve kardeş ülkelerle paylaşılmasını coğrafî sorumluluğun en üst aşaması olarak görmek gerekir. Bu açıdan muhafazakâr muhalefet liderinin sorumlu olmadığını beyan etmesi, tarih dışılığın itirafından başka bir anlam taşımaz. Bir sözü yoktu, bunu açıkça ifade etti.

15 Temmuz’un sonuçlarını yaşıyoruz. Türk milleti o gün bir karar verdi ve Türkiye ile birlikte yakın coğrafyasını da değiştirmek istediğini ilan etti. O günden sonra Batı’nın güdümündeki yapılar çökmeye başladı. Salgın bittikten sonra çok daha güçlü bir Türkiye ortaya çıkacaktır.

#Salgın
#Muhalefet
#Türkiye
#Batı
#Eksen
3 yıl önce
Salgın döneminde sorumluluk üstlenmeyen muhalefetin, geleceğe dair sözü olamaz
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi