|
Şüpheli şüphe

Afganistanlı bir arkadaşım anlatmıştı. Kabil’deki bir caminin imamı cemaate not bırakarak sırra kadem basmış. Notu bırakan kişi Müslüman olmadığını bildiriyor. Arkadaşım, babasının tanık olduğu bu olaydan Refik Halit Karay’ın meşhur “Antikacı” adlı öyküsünde geçen şeyh ajan hikâyesini anlattığım zaman bahsetti. Karay, Halep’te karşılaştığı antikacıyı yıllar sonra Kudüs’te King David Oteli’nde İngiliz subayı olarak görür. Bu ajan subay, kardeşini Halep’te kendi yerine şeyh antikacı olarak bırakır. Antikacı ajanın Şeyh Efganî adıyla bilinmesi de ilginç bir tesadüf olsa gerektir. Bu hikâyenin benzerleri bizim için de anlatılırdı. Dışarıdan bakılınca inanılması kolay olmayan bu hikâyelerin, 15 Temmuz’dan sonra inandırıcılık değeri daha da yükseldi fakat projenin sağlamlığı tekrar sahnelenmesini kolaylaştırıyor. Çünkü dinî hassasiyetlerimiz hem en güçlü hem de en zayıf niteliklerimize hayat veriyor.

FETÖ’cüler ortaya çıktıkları dönemde yeni dinî hareketler içinde değerlendirilmesi gerekli bir bağımlı yapı örneği idi. Ağababaları Refik Halit’in ajan şeyhinin öğrencileriydiler. Irak ve Suriye, İngiltere ve Fransa’nın kolonisiydi. Zaman ve mekân ile ilişkisi zayıf bir dinî düşünceyi geliştirdiler. 28 Şubat Süreci’nde İmam-Hatip liselerinin kapatılmasıyla yeni nesillerin temel dinî bilgilerden mahrum bırakılması sürecin son aşamasıydı. Kolonilerde üretilen yeni dinî hareketler, İstiklal Marşı çizgisindeki din anlayışına galebe çalmıştı. FETÖ’cülerin okullarının önü açıldı. Bu yapının temel İslâmî bilgilerle herhangi bir ilişkisi yoktu. Örgüt elbaşının yazı ve konuşmalarını dinî bilgi seviyesine yükseltiyor, onun hayatını örnek olarak sunuyorlardı. Örgütü, yeni dinî hareketler bağlamında ele almamızın sebeplerinden biri de budur. Hâlâ üzerinde yeterince tartışılmadığını düşünüyorum. Oysa birkaç kuşak aşağı yukarı aynı tezgâhtan geçti. Konuyu gençliğin imanı bağlamında ele almak, yanlış sonuçlara götürecektir. Kolonyalizm sonrasında ortaya çıkan devlet yapılarını içeriden ele geçirmenin en önemli araçlarından biri bağımlı yapılardı.

Din anlayışının vatan ve millet kavramlarıyla örtüşmemesi zaman ve mekân ile ilişkisi olmayan bir dinî düşünceye zemin hazırlıyor. Dünya vatandaşlığı gibi kavramları muhakkak yeni bir gözle ele almak gerekir. Kozmopolit yapıların gittikçe güç kazanması önemsenmelidir. Zira yerlilik ve millîlik kavramlarına en azından liberal Batıcılar kadar soğuk bakan ve bu kavramların işaret ettiği siyaset anlayışına karşı alaycı bir dil geliştirmekten kaçınmayan bir muhafazakârlıktan bahsediyoruz. Bağımlı yapıların ortak özellikleri üzerinde durmak gerekir. Farklı cenahlardan gelmiş olsalar da topraklarımıza ait olmakta zorluk yaşadılar. FETÖ’cülerin alamet-i farikası da vatan ve millet ile aidiyet ilişkisi kurmamış olmaktır. Temas etmiyorlardı, yapay bir dünya kurmuşlardı. Onun için hamiyet duygusundan nasiplenmediler. Aralarından hamiyetperver bir insanın yetişmemesi tabiî bir sonuçtu. Bu sebeple millete kurşun sıkma alçaklığını yaparken gözlerini kırpmadılar.

Hamiyetperverlik dinî düşünceden bağımsız bir haslet değildir. Bilakis İslamiyet bu duygunun güçlenmesinde en önemli kaynaklardandır. Hamiyet-i milliye ve diniye kavramları bizim coğrafya ile özdeşleşmiştir. Fakat ısrarlı bir şekilde günümüz gençliğinin deizminden bahsediyorlar. Bu oldukça tuhaf bir durumdur. Suçu da dine bağlıyorlar. Dinî düşüncenin ıslahından dem vuruyorlar. Bunlar farklı bir mesele olarak ne kadar önemlidir, ehillerine bırakalım. Fakat FETÖ’nün bıraktığı miras üzerinde düşünülmediğini ya da dikkatlerin başka noktalara yönlendirildiğini söyleyebilirim. Libya’dan Doğu Akdeniz’e, Suriye’den Dağlık Karabağ’a savaşın bütün çilesini göğüsleyen Anadolu çocuklarının şüphe ya da tereddüt içinde olduğunu gösteren herhangi bir işaret yok. Öyle olsaydı bir adım geride dururlardı. Fakat tam aksine bu çocuklar Kızılelma ülküsünü hepimize yeniden hatırlatıyor. Dinî düşüncenin zaman ve mekân bilinci ile örtüşmesi de böyle bir şey olsa gerek.

Gençlere haksızlık ediyorlar. Onları kişisel hırslara ve örgütlü bağlılıklara kurban etmeyin. Siyaseti bir araç olarak kullanan ve menfaat devşiren birkaç kişiden hareketle hamiyetperverliğe gölge düşürmeyin. Bunları aynı torbanın içine boca etmenin kimseye bir faydası olmaz. Gençlik gibi genelleyici bir kavram ile belirli çevrelerin çocuklarının sorunlarını görünmez kılmanın kimseye bir faydası olmaz.

Hamiyet-i milliye ve diniye şüpheli şüphelere kurban edilmeyecek kadar değerlidir.

#FETÖ
#Afganistan
#Kolonyalizm
3 yıl önce
Şüpheli şüphe
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı