|
Türkiye’nin Yüzyılı programı bir paradigma değişimidir

Türkiye Yüzyılı programının ilan edilmesinden sonra belirli çevreler burun kıvırmaktan başka bir tavır sergileyemedi. Bu çerçevede Türkiye’nin kapsamlı teknoloji hamleleriyle ilgili olarak memnuniyetsizliğini ifade edenlerin sayısı de epeyce fazladır. Salgın döneminde Türkiye’nin sağlık alanında gözle görülür başarısı da sınırlı düzeyde bir yankı uyandırmıştı. Hâlbuki yerli ve millî otomobilin seri üretim aşamasına gelmesi ve askerî teknolojideki gelişmeler iki yüzyılı aşan sorunların çözümüyle ilgili bir hareketlenmeye işaret etmekteydi. Bu hareketlenmeyi paradigma değişimi olarak tanımlayanların haksız olmadığına inanıyorum. Önceki yazıda ifade etmeye çalıştığım gibi tarih görüşünü din ve bilim çatışması üzerine inşa edenler de dâhil olmak üzere, çoğunluk, paradigma değişimine gözlerini kapatmış durumdadır.

Osmanlı’nın son dönemlerinde medreselerin ve daha genel anlamda eğitim kurumlarının kendi içinde değişim ve dönüşüme öncülük edememesi bize ait bir sorundu fakat bu da din ve bilim çatışması olarak görülemezdi. Alıştığımız bir yöntem vardı ve bu yöntem önceki asırlarda başarılı olmuştu. Nizam-ı cedit ve usul-i cedit gibi kavramlar yöntem değişimini açıkça göstermişti. Geleneksel kurumların yanında yenilerin bir cazibe merkezi olarak gelişmesi çok zaman almadı. Askerî alandaki değişimler daha belirgindi. Benzer bir durumun iki yüzyıl sonra karşımıza çıkması hakikaten şaşırtıcıdır. Geleneksel yaklaşımları benimseyenler kendilerini yenilemekte gecikti ve birtakım kurumlar tarihe karıştı. Bu, kaçınılmaz bir sonuçtu. Bugün de benzer bir süreç yaşanmaktadır.

Tarihimizin bir dönemine damga vuran hadiseleri, sonraki zamanlarda aydınlık ve karanlığın savaşı gibi bize ait olmayan karşıtlıklar içine hapsetmemizin yol açtığı fikrî karışıklıklar tahminlerin ötesindedir. Özellikle iki yüzyıldan fazla bir zamandır üstesinden gelmeye çalıştığımız “gerileme” sorunlarıyla ilgili atılımların tam merkezinde yer aldığımız bir dönemde ortaya çıkan eleştirel yaklaşımlarda, bahsettiğimiz fikrî karmaşayı görebiliriz. Geçmişte, karşıtlığın bilim tarafında yer almayı tercih edenler, bugün, şaşırtıcı bir şekilde ahlâkî ve siyasî tutum belirleyebiliyor. İki asırdan fazla bir zamanda ortaya çıkan benzer ve farklı tutumlar dikkat çekicidir. Osmanlı eğitim kurumlarında yaşadığımız tecrübe bir daha tekrarlanmaktadır. Bu, bir çatışma değildir.

Türkiye’nin Yüzyılı programını ayakları yere basmayan niyet beyanı olarak takdim edenler de oldu. Bunun gibi hamaset kavramı da anlamından uzaklaştırılarak olumsuz yaklaşımlara karşılık gelecek şekilde kullanıldı. Bunlar da bilimsel olmaktan daha fazla psikolojik bir tavra işaret etmektedir. Bir belediye başkanının askerî teknolojideki gelişmeleri değerden düşürmek için kullandığı sözcükler psikolojik tavrın derinliğini gözler önüne serer. Bu da ideolojik bir konumlanmaya işaret eder. Dolayısıyla yine yer değiştirme durumundan bahsetmiş oluyoruz.

Daryush Shayegan’ın “Yaralı Bilinç” adlı kitabı doksanlarda ciddî bir yankı uyandırmıştı. Daha sonra aynı yazarın “Batı Karşısında Asya” adlı kitabı da yayımlandı. Tarihte tatil, Daryush Shayegan’ın işlediği kavramlardan biriydi. Bu kavramın Doğu adına konuşulurken kullanıldığını fark etmek için uzun uzun düşünmeye gerek yok. Tanımın isabeti konusunda yeni bir tartışmaya kapı aralamak niyetinde değilim. Daryus Shayegan’dan bağımsız olarak Batı’da Doğu’nun zamanla ilişkisi üzerine epeyce ciddî külliyat ortaya çıkmıştı. Bahsettiğim kitaplar bu külliyata bir ilave idi. Aslında bu, bizim çok da yabancı olmadığımız bir ilişkilendirme biçimiydi. Osman Hamdi’nin “Kaplumbağa Terbiyecisi” adlı meşhur tablosundan itibaren “Doğu ve zaman” arasındaki ilişkinin temsili hiçbir zaman gündemden düşmemiştir. Zihinlere kazınan bir durağanlık algısından sonra herkesin aynı anda tarih sahnesine çıkmasını beklemek doğru olmasa gerek.

Doğu ve Batı karşıtlığı için de bir yer değiştirme durumundan bahsedebiliriz. Batı merkezli bir dünyanın konforunu bir zihniyet durumu olarak tanımlayabiliriz. Batı merkezli ya da Avrupamerkezci bir dünyaya yönelik eleştiriler gündeme geldiğinde birbirinden çok farklı hatta birbirine zıt kesimlerin ortak tepkiler göstermesi bu zihniyet durumunu anlamak açısından önemlidir.

Hangi görüşte olursa olsun yöntem ve bakış açıları bakımından geçmişin kalıplarından çıkamayanların “yaralı bilinç” kavramı ile baş etmeleri gerekecek. Bunun dönemsel bir sorun olduğunu da özellikle belirtmek isterim.

#Türkiye Yüzyılı
#Daryush Shayegan
#Doğu
#Batı
1 yıl önce
Türkiye’nin Yüzyılı programı bir paradigma değişimidir
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset