|
Bu sınavdan kaç alırsın?

Aynı manaya delalet ettiğini düşündüğümüz için birbirinin yerine kullandığımız kimi kelimeler var ki tefrik edilmeden kullanımları ya meramımızı ifadede bizi acze düşürüyor yahut kastettiğimizin dışında bir anlaşılmaya sebep oluyor. Lisanımızı ‘öz’ Türkçeleştireceğiz derken özünden koparma cinayetinin bedelini tefekkürümüzü kefenleyerek ödüyoruz.

Kâmil kelimesini olgun sözcüğüyle değiştirdiğimiz zaman belki iyi kavunu kâmilen tarif edebiliyoruz ama kemâlât sahibi insanı tarifimiz biraz kelek kalıyor. Anlatabiliyor muyum? Kadîm kelimesinin yerine eskiyi koyduğumuz anda belki yeniye iltifat ediyoruz ama asırlar da geçse eskimeyecek olan kadîme hadde hududa gelmeyecek bir haksızlık yapıyoruz.

Kudemâ der ki, diye başlayacağımız yazıya girizgâh yapalım derken mesele lisan ve cinayete geldi, bunu etraflıca yazmalıyım ama şimdi değil. Kadîm olanı temellük etmiş, (özümsemiş mi demeliyim yoksa) ona gönül verip hayatına tatbik etmiş (içselleştirmiş mi deseydim) kimselerden bahisle eskiler kudemâ derdi. Bakınız aynı cümlede yan yana geldiler işte. Eskiler şimdiki zamanda yaşamayan kimseler ama kudemâ yarınlar gelip geçse de kalmaya devam edecek olan her dem yeniler. Arz edebiliyor muyum?

Kudemânın söylediğine kulak kesilmek kemâlât yoluna çıkmaya hevesliler için olmazsa olmazdır. Zira onlar, sözü tartarlar biçerler, darasını alırlar, irfan müktesebatından ince ince süzerler, hikmet hamuruyla yoğururlar, hazmeder, bedelini öder öyle söylerler.

“Zannetme ki şöyle böyle

bir söz

Gel sen dahî söyle böyle

bir söz”

Kudemâ der ki, bir işi başarmak için dört şey lazımdır: İlim, akıl, gayret, güç. Bu başarıyı sürekli hale getirip artırarak büyütmek için iki şey daha olması icap eder: Tecrübe ve istikrar.

Başarmaya hevesli fakat bunu nasıl yapacağının bilgisinden mahrum insanların kulağına küpe etmeleri gereken bir sözdür bu. İlimde, sanatta, ticarette, siyasette aklınıza gelen hemen her sahada değişmez ilkeler bütünü bu cümlede mündemiçtir.

Başarı derdine düştüğünüz konuyla alakalı dönüp kendinizi samimane bir şekilde bu cümlenin mihengine vurmalısınız. Sırayla ilerleyelim.

Ben bu işi yapmak istiyorum ama buna dair ilmim yeterli mi?

Cevabınız evetse bir sonraki soruya geçebilirsiniz, hayırsa öncelikle bu sorunun cevabını okuyarak, araştırarak, ustasının dizi dibine düşerek, evet eylemelisiniz.

Aklım başarma derdine düştüğüm işin altından kalkabilir mi?

İkinci sorumuz bu. Ama açalım biraz. Çünkü aklı çarşıya çıkarmışlar herkes yine gidip kendi aklını satın almış derler. (Akılsızlık bu değilse nedir?) Meâdın, meâşın, cüzzün, küllün altında ve dışında bir bakışla akıllar da başka başkadır, farklı yönlerde çalışır. Kimi cinliğe, kimi hinliğe, kimi ticarete, kimi zanaate, kimi riyasete, kimi siyasete, her biri bir başka hususa elverişlidir. Şunu da eklemeli, kimi azdır akıl dediğinin kimi çoktur. Az akılla ancak çok aklın altından kalkabileceği işe talip olmak akılsızlık; çok akılla pekâlâ az aklın da halledebileceği işe tevessül etmek kendine yazık etmektir.

Bu işi başarmaya yetecek kadar gayret ediyor muyum?

Üçüncü sorumuz budur ve ekseriyetle yanıltır insanı. Herkesin gayreti kendince çoktur zira. Sizin çok zannettiğiniz kadar gayret ettiğiniz zaman değil, işin gerektirdiği kadar gayret ettiğiniz zaman başarabilirsiniz. Kafa karıştırmayalım, parolayı söyleyelim mevzu anlaşılsın. İşiniz rüyalarınıza girmeye başladığı vakit gayret etmeye başlamışsınız demektir. Kimi insan işiyle meşgul olurken bile kalbiyle, zihniyle başka yerlerdedir de kimi insan boş vakitlerinde bile kalbiyle, düşüncesiyle işinin başından kalkamaz. Gayret diyorsak, böyle bir gayret.

Gücüm bu işin altından kalkmaya yeter mi?

Dördüncü sorumuzda kastedilen şey, imkân. Sporcuysam bedenim, tüccarsam sermayem, sanatçıysam kalbim, dervişsem her şeyim. Yeter mi yetmez mi? Yetmezse vaz mı geçeceğim? Hayır! Yetecek olanla iştigal edeceğim.

Dört soruya da dolu dolu evet cevabını verebildiğiniz zaman başarının kapısını aralamışsınız demektir. Eşikten içeri girmek için size tecrübe lazımdır şimdi, mekânın sahibi olmak için istikrar. Başarmak buncağızdan ibarettir ama muvaffakiyet için bir başka şey daha lazım size: nasip. Kudemâ sözü üstüne söz olmaz ama nasipsiz de hiçbir şey olmuyor be cancağızım.

Yazıyı okuyup, bu iş olmaz deyu enseyi karartma temayülündeki muhibbâna aramızda kalmak şartıyla bir sır vereyim.

İnsan tembeldir. Başarmak için yazımızda sözü geçen altı hususun on üzerinden on olması gerektiğini düşünelim. Fatih Sultan Mehmed Han 7 alır bu sınavdan, Sinan 5, Einstein 4, Musk 3, gelmiş geçmiş ortalama dünya nüfusu 1!

Tembel ekseriyetin biraz üstünde gayret ettiğiniz vakit size başarılı diyorlar, biraz daha üstüne çıktığınızda adınız dehalarla aynı hizaya yazılıyor, az daha üstünde çağ açıp çağ kapatıyorsunuz.

En üstü hedefleyip de bu iş olmaz diye yoldan geri dönmenin alemi yok yani, en altın biraz üstüne çıktınız mı zaten bir şeyleri başarmışsınız demektir.

#Kudemâ
#Fatih Sultan Mehmed
#Einstein
2 yıl önce
Bu sınavdan kaç alırsın?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Hz. Aişe kaç yaşında evlendi?
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed