|
Ekonomik sıkıntı…
Teolojinin basit bir ilkesi vardır: ‘Tanrı’nın emirlerine ve kanunlarına karşı gelemezsiniz. Modern kapitalist dünyânın, adına ekonomi denilen sahasında buna âdeta şirk koşulmuş, ekonominin kanunları denilen bir seri kâide, karşı gelinemez, mutlak sûrette uyulması gereken hususlar olarak târif edilmiştir.
Ekonominin kânunları
denildiğinde akan sular durur, insan îrâdesi susar. Herkes
ekonominin ruhbanları
olarak gördüğüm ekonomistlerin ne dediğine kulak kesilir.

Bu aslında fetiş bir durumdur. Zaman içinde, arkasına bakmadan, sorgulamaksızın insanlığın kâhir ekseriyeti tam bir teslimiyet içinde bu kâidelere bağlanmıştır. Bu disiplinin dışında konuşan kim varsa şu veyâ bu şekilde taşlanır.

Aslında ekonominin neticelerine bakacak olursak tablo hiç de iç açıcı değildir. Eşitsizlik oranları seneden seneye artmaktadır. Bir bakıma ekonomiye inanmak için ortada hiçbir sebep kalmış değildir. Ama meselenin ilişkisel olduğunu gizlemek için ekonominin ruhbanları ellerinden geleni yaparlar. Açalım…
Belirli bir merkezde sağlanan refah artışının, en hafifinden başka yerlerdeki refah umudunun ertelenmesinin veyâ sönümlenmesinin
bir işlevi olduğu gerçeğinin anlaşılmaması için ilişkisizlik üzerine yükselen parçalı analizler yapılır. Meselâ eğer Avrupa veyâ Amerika refaha eriştiyse, bunun sebebi onların kendi başarıları olarak parlatılır. Onlarda iş kurma kabiliyetleri, çalışma azim ve örgütsel akılcılıkları, bilimsel-teknolojik düşünce gelenekleri, felsefî derinlikleri, san’atsal incelikleri, demokrasi ve hukûk sahâlarındaki titizlikleri sıralanır. Evet, belki öyledir. Ama onların bu sahalardaki tekmil kabiliyet ve kapasitelerinin
esaslı bir dünya yağmasından
geçtiği çok defâ ihmâl edilir.
Ay’ın sâdece aydınlık yüzü sergilenir; karanlık yüzünde olup bitenler ise gösterilmez.
Basit olarak misâllendirelim. Meselâ Batı bilimi diye taçlanan, kutsanan bir müktesebâtın ağırlıklı olarak bu yağmanın bir dinamosu olduğu ifâde edilemez. Haydi bir teferruat verelim: Meselâ botanik bilimi bugünkü seviyesine geldiyse, yerküredeki tekmil bitkilerin adlandırılmasına ve sınıflandırmasına sâhip olduysak bunun en esaslı sâiki botanikçi bilim insanlarının sâfiyâne çalışmaları olmaktan çok, yağmaya açılan dünyânın bilgisine sâhip olmak arzusuyla çok çeşitli menfaat çevrelerinin bu alanlara yaptığı yatırımlardır.
Modern bilim târihi zannedildiği kadar mâsum değildir.
Tabiî ki bu yanılsamayı kolaylaştıran ve olağanlaştıran başka bir mesele daha var:
Refah ideolojisi…
Kendisi yok ama ideolojisi çok sağlam.. Eşitisizliğin bolluk ve refah tarafını kendisinden îbâret kılan, ondan mâsun kalmış taraflardan ayrıştıran bu bakışın imleyici ve terbiye edici bir yüzü daha vardır. Kamyon kasalarında yazan “Nazar etme ne olur, çalış senin de olur” kabilinden bir mesaj taşıdığını söyleyebiliriz. Eğer yine de olmuyorsa, bu senin târihsel zaafların, eksikliklerin, hatâların yüzündedir.

Otur; tâlihine ve târihine küs…

Sistemci Okul modern dünyâyı
ekonomi dünyâ
olarak târif ederken çok isâbetlidir. Modern insan, tekmil istikâmet ve faaliyetleriyle, ister üretirken, ister tüketirken
ekonomi dünyânın nesnesidir.
Ekonomik mukadderat, âdeta “kaderlerin üzerindeki kader” havasına bürünmüştür. Bu, refahtan en fazla pay alan toplumlar için de böyledir. Ama refah öyle tesirli bir yanılsama ve perdelemedir ki meselenin esâsını unutturur. En derin tesirini ondan mâsun ve uzak olan toplumlar üzerinde gösterir. Yarı-merkez ve kenar toplumların hâlini, hareketli bir çemberin basamaklarına yerleştirmiş deney fârelerinin nâfile hareketlerine benzetirim. Hayvancağız onca gayretlerine rağmen çemberin devr-i dâimi içinde yerinde saymaktadır. Garibim, arada bir, bir-iki basamak tırmandıysa ne kadar da mutlu olur.. Modern refah toplumlarının “başarıları”, kalan dünyanın iliklerine kadar sömürülmesine dayanır. Asla unutmamalı, bu yolda güzellemeler yapanların yüzüne vurulmalıdır.
Bugünlerde yaşanan ekonomik krizi, mevcût iktidârın izlediği siyâsetlere bağlayanları da düşünmeye dâvet etmek gerekir. Hepsi, iktidârı, bilhassa aldığı son fâiz kararları üzerinden
yoldan çıkmış olmakla, ekonominin kânunlarına karşı gelmekle
ithâm ediyor. “Biz gelince ekonominin çarklarını yeniden düzene koyacağız” diyorlar. Ağız birliği etmişçesine “Para bulacağız, sermâyeyi yeniden Türkiye’ye çekeceğiz” diyorlar. Türkiye’yi yeniden aynı sarmalın içine sokacağız demek bu. Hâlbuki artık yeni bir evreyi idrâk ediyoruz.
Bu evrede hatâ, pardon, error veren bizzat çarkın kendisi.
Boşuna beklemeyelim; fâizi en üst seviyede arttırsak bile beklenen sermâye gelmeyecektir. Ekonomi dünyânın küresel çarkları artık eskisi gibi dönmüyor. Genel çevrimlerin aksadığı bir eşikte Türkiye yeni bir teşebbüste bulunuyor. Netice ne olur bilemem. Ama belki de
ilk defâ bildik çemberin dışında bir teşebbüs bu.
Acı tarafları var. Kabûl ediyorum.. Çok da riskli.. 2023 gerçekten de kritik bir târih. Eğer bu adımı uygun yapısal dönüşümlerle desteklemek sûretiyle başarılı olursak, yukarıda izah ettiğim
temel meselenin ne olduğunu gözden kaçırmadan
diyebilirim ki kaynaklarını daha fazla kendisi üreten bir Türkiye’yi inşâ edebilmenin yolu açılacaktır…
#Avrupa
#Amerika
#Sistemci Okul
2 yıl önce
Ekonomik sıkıntı…
Joe Biden’ın İsrail sınavı…
Laga luga yok. Millet 'Evet' dedi.
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’