Savaş, târihin mütemmim cüzü. Zamân içinde savaşın yapıları, kurum ve kuruluşları zuhûr etti. Dahası, ortaya karmaşık ve çok katmanlı bir savaş kültürü çıktı. Savaşı toptan yok edemeyeceğini kavrayan pratik düşünceli çevreler, onu hiç değilse kâideli yapalım, kabilinden, ârızalı işlese de bir savaş hukûku inşâ ettiler. Çeşitli san’atlarla işlenen kahramanlıklar ise savaşların güzellemesi oldu.
Luxemburg’un bahsettiği döngü işliyor. Kapitalizm en büyük krizlerinden birisi ile yüz yüze. Çıkış yolu savaş. İyi ama kimi savaştıracaksınız? Elbette bu, Anglosakson veya batı, orta ve kuzey Avrupalı toplumların insanları olmayacak. Doğu Avrupa, Avrasya, Ortadoğu ve Uzakdoğu ne güne duruyor? Ukrayna’da şu kadar insan ölmüş, ne gam? Almanya kamuoyundaki pısırık savaş karşıtlığını tek bir uyarıcı idâre ediyor: Kışın üşüme riski ve artan pahalılık... Barbarlık tuhaf bir şey...Karşımıza çok defâ vahşeti çağrıştıran bir kozmetikle değil, bizzat medenîliğin kozmetiği ile geliyor...