|
Ukrayna…
Dünyâdaki siyâsal kamuoyları nefeslerini tuttu; Biden ile Putin iki saat devâm eden bir görüşme yaptı. Odaktaki meselenin, savaş şartlarının kızıştığı Ukrayna olduğu zâten biliniyordu. Merkezde bu mesele olmak kaydıyla her iki taraf daha geniş bir ölçekte aralarındaki ilişkinin genel bir değerlendirmesini, alınabilecek tedbirleri konuştu. Daha sonra karşılıklı açıklamalar geldi. Genel olarak bakıldığında bu açıklamaları yaşanan tırmanmayla berâber düşünüldüğünde
“dağ fâre doğurdu”
kabilinden değerlendirmek mümkündür. Burada belirleyici olanın, ABD tarafından gelen açıklamalar olduğunu düşünebiliriz.
Eğer ABD’den gelen değerlendirmede, Rusya’nın Ukrayna’yı işgâl etmesi durumunda buna askerî bir cevap verileceği istikâmetinde olsaydı,
durumun dramatik bir restleşmeye dönüştüğünü, yeniden bir
Soğuk Savaş iklimine
girildiğini değerlendirecek, belki de kara kara düşünmeye başlayacaktık. Ama öyle olmadı. Beyaz Saray’dan gelen açıklamada, eğer Rusya Ukrayna’ya girerse,
verilecek tepkinin ağır ekonomik yaptırımlar olacağı
belirtildi. Bu Rusya’yı caydırabilir mi? Eğer Rusya hakikâten de Ukrayna ile savaşa girme azim ve kararlılığında ise bu tehdidinin onu asla durdurmayacağını kestirebiliriz. Çünkü burada kendisini sıkıştırılmış hisseden tarafın bizzat Rusya olduğunu biliyoruz. Putin, ABD’nin, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya üzerinden kendisini abluka altına aldığını görüyor. Eğer Ukrayna’yı kaptırırsa Rusya’nın da düşeceğini öngörüyor. Bu, Putin için tam bir
olmak ve olmamak meselesine
inkılâp etmiş vaziyette. O hâlde,
nükleer savaş ihtimâli dâhil, göze almayacağı hiçbir şey yok.
Bu da Putin’in kararlılığını arttırıyor ve ABD’yi sindiriyor. ABD, son zamanlarda Doğu Avrupa ve Karadeniz üzerinden sıkıştırdığı Rusya’nın bu kararlılığı karşısında geri bir adım atmış oluyor. Hülâsa edecek olursak bu
görüşmenin gâlibi açık ara Putin’dir.
Bunu da neticelerine bakarak iddia edebiliriz.
ABD’nin dünyâ devletleri indindeki inandırıcılığı, Afganistan’dan sonra Ukrayna’da da erimeye devâm ediyor.

Pekâlâ, o zaman şu soruyu da sormak zorundayız: ABD, işlerin buraya geleceğini ve geri adım atmak zorunda kalacağını kestiremedi mi? Neye güveniyor ki? Biden, Putin ile olan görüşmesinden sonra İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya liderleriyle görüşecekmiş. Bu görüşmelerden acaba ne bekliyor? Bu liderlerin savaş çığlıkları atarak kendisini cesâretlendirmesini mi? Putin doğal gaz musluğunu elinde tutuyor. Avrupa’da çoktan başlamış olan kış şartları düşünüldüğünde kıt’ayı dondurmak ve titretmek bir hareketine bakar. Pandemi şartlarında yavaşlamış ve durgunluğa girmiş, yavaş yavaş harekete geçen Avrupa ekonomilerini yeniden istop ettirmek de cabası.. Almanya bu kaygıları en doğrudan yaşıyor. Fransa daha uzakta olmakla berâber Almanya’nın ve daha genel olarak AB’nin bu tarz dramatik bir sıkıntı yaşamasını istemeyecektir. Ukrayna’yı kurtarmak için, neticesi tekmil taraflar için felâket olacak bir savaşa girmek Avrupa Topluluğu’nun tercihi olabilir mi? Olacak işler değil bunlar…

ABD bunları öngöremiyor muydu? ABD bu kadar hesapsız kitapsız bir stratejiye sâhipse işi çoktan bitmiş demektir. Eğer mesele, sâdece silâh sanayiini ayakta tutmak, bunun için de bölgesel gerilimleri tırmandırmakla sınırlıysa, bu da ABD siyâsetlerinin basitleşmesi, orta ve uzun vâdeli menzillerin dışına çıkmış olduğuna delâlet eder. Çünkü, bir noktadan sonra hiç bir devlet, hattâ uzantısı olan terör örgütleri de ABD’ye güvenerek iş yapmayacaktır.

Tahminim odur ki,
ABD’nin yürüttüğü kışkırtıcı Karadeniz ve Doğu Avrupa siyaset ve stratejileri, Rusya ve Ukrayna arasında kanlı bir savaşı çıkarmak ve geri çekilmekti.
Bunu belli bir eşiğe getirdiler. Zelenski’nin bu senaryoda kendisine düşen rolü oynadığını görüyoruz. İşin bu aşamasında top Putin’de. Eğer Putin, ordularına saldırı emrini verip savaşı başlatırsa ABD’nin oyununa gelmiş olacaktır. Bunu yapacağını tahmin etmiyorum. Putin’in bundan sonra, başta ABD olmak üzere Batı tarafından yalnız bırakılmış olan Ukrayna’yı başka yollarla, meselâ gaz vermeyerek cezâlandıracağını ve
Zelenski
hükûmetini devirme plânları üzerinde çalışacağını düşünüyorum. Bu gidişâtı tersine çevirebilecek tek bir ihtimâl var. Onu da açalım… Biden’ın, Avrupalı liderlerden sonra Zelenski ile de görüşeceği açıklandı. Her şekilde kaybedeceğini bilen Zelenski’nin bu görüşmede son kozunu oynayıp, Ukrayna’yı hızla NATO’ya aldırmak isteyebileceğini düşünebiliriz. Eğer bu talebin, o kadar da kolay olacağını zannetmiyorum ama, gerçekleştiğini varsayacak olursak, 3. Dünyâ Savaşı çıkacak demektir. ABD bunu göze alır mı, derin şüphelerim var… Hâsılı, şahsî kanaâtim odur ki, kimse elini tetiğe götürmeyecek ve bu buhran Ukrayna’nın ağır kaybıyla neticelenecektir.

Herkes Karadeniz’e ve Ukrayna’ya kilitlenmişken esas kritik tırmanmanın daha aşağı coğrafyalardan geleceğini tahmin ediyorum. Bu da doğrudan İsrâil-İran odaklı. İsrâil’in İran’ı er geç vuracağını hayli uzun zamandır vurguluyorum. Gâliba vakit geldi. Kimbilir, belki de Biden-Putin görüşmesinde İran meselesi, Ukrayna meselesinden çok daha fazla konuşulmuştur.

#Biden
#Putin
#ABd
#Rusya
#Ukrayna
2 yıl önce
Ukrayna…
Tatsız iftar...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir