|
Yemen’de tarih tekerrür ederken…

Suudi Arabistan Kralı Faysal Bin Abdülaziz, ülkesinin Yemen'deki iç savaştan artık elini çekmesi gerektiğine karar verdiğinde, takvimler 1970'in bahar aylarını gösteriyordu. 8 yıldır devam eden çatışmalar ardında en az 200 bin ölü, yakılıp-yıkılmış şehirler ve paramparça bir halk bırakmıştı. Savaşın maliyeti, Riyad yönetimi için de katlanılır olmaktan çıkmıştı. Kral Faysal'ın kararıyla, İmam Muhammed taraftarlarına verilen askeri ve ekonomik destek sonlandırıldı, Yemen'de kurulan cumhuriyet yönetimi de resmen tanındı.



Suudi Arabistan'ı 1960'lar boyunca ciddi şekilde sarsan ve meşgul eden Yemen iç savaşı, 26 Eylül 1962'de Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnâsır'ın desteklediği bir askeri darbeyle patlak verdi. Sanâ'da yönetimi elinde bulunduran İmam Muhammed el-Bedr'in, devrildikten sonra ülkenin kuzeyine kaçarak Riyad'dan yardım istemesi, çatışmaları hızlı bir şekilde Suudi Arabistan-Mısır savaşına dönüştürdü. Çok geçmeden İngiltere ve Ürdün, Suudi Arabistan saflarında Yemen'e müdahil olurken, Mısır da Sovyetler Birliği ve Çin'i arkasına aldı.



Sovyetler Birliği, kanlı iç savaş boyunca Mısır'a silah ve ekipman takviyesinde bulunduğu gibi, Yemen'de savaşacak Mısırlı askerleri de bizzat eğitti. 1965'e gelindiğinde, Suudi Arabistan'ın desteklediği İmam Muhammed'in birliklerine karşı savaşa katılan Mısırlı asker sayısı 60 bine ulaşmıştı. Aynı yıl, Mısır donanmasına ait gemiler Suudi Arabistan'ın Yemen sınırındaki kentlerini bombalamaya başladı. Cemal Abdunnâsır, Necran ve Cizân gibi Suudi kentlerinin aslında Yemen'e ait olduğunu, bunların Riyad yönetimi tarafından işgal edildiğini savunuyordu.



Fiili askeri müdahale Mısır açısından sürdürülemez duruma gelince, Abdunnâsır'la Kral Faysal, savaşı sonlandırmak için prensip anlaşmasına vardı. Ancak bu anlaşma, 1967'de İsrail ordusunun Mısır'ı ağır bir hezimete uğrattığı Altı Gün Savaşı'na kadar uygulanamadı. Yenilginin ağır şoku altında Mısır, Yemen'deki askerlerini hızla geri çekmek durumunda kaldı. Abdunnâsır'ın 1970'de -muhtemelen İsrail karşısında düştüğü durumun tetiklediği- ağır bir kalp krizi sonucu ölümüyle, Suudi Arabistan açısından Yemen'deki Mısır tehdidi de tamamen ortadan kalkmış oldu.



***



Bundan 3-4 yıl öncesine kadar, yukarıdaki olaylar zinciri Ortadoğu'nun yakın tarihinde sıradan bir kesitten ibaretti. Ancak şimdi Yemen'de yaşanan süreç, akıllara ister istemez yine o dönemin kanlı çatışmalarını getiriyor. Suudi Arabistan yine Yemen'de fiilen savaşa müdahil; Mısır'ın yerinde ise bugün İran var.



Saflar yine o zamana benzer şekilde bölünmüş: İngiltere ve Ürdün'ün yerini -biraz gönülsüz biçimde de olsa- ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri almış. İran'ın yanında ise Rusya ve diğer müttefikleri yer alıyor. Suudilerin 'meşru devlet başkanı' olarak desteklediği Abdurabbi Mansur Hadi'ye de günümüzün İmam Muhammed el-Bedr'i diyebilirsiniz.



Yemen'in yeniden bilek güreşi sahasına dönüşmesinde, elbette yine konumu birinci etken. Arap Yarımadası'nın güney ucunda, Bâbu'l-Mendeb gibi kritik bir boğazı tutuyor olması, Yemen'in hem şansı, hem de şanssızlığı. Abdunnâsır da bu stratejik noktayı avucunun içine alma sevdasına düşmüştü, tıpkı bugün İran'ın yapmaya çalıştığı gibi.



Dünyanın en önemli petrol geçiş sahalarından biri olan Bâbu'l-Mendeb, Arap Yarımadası'yla Afrika'ya aynı anda uzanabilme imkânı veriyor. Afrika kıtasındaki birçok bölgede -örneğin Nijerya'da- mezhep temelli stratejik faaliyetlerini sürdüren İran için, Yemen'de kontrolün sağlanması, hayati bir önem arz ediyor.



***



Arap Baharı'nın yarattığı dalgalanmalar çerçevesinde görevini bırakmak zorunda kalan eski Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'in saf değiştirerek Hûsîlere destek vermesiyle alevlenen çatışmalar, Suudi Arabistan için ciddi bir sınav niteliğinde. Geçtiğimiz günlerde Sanâ'daki taziye çadırının yanlış istihbarat sonucu vurulması olayında da olduğu gibi, Suudilerin liderliğini yaptığı koalisyon, sıcak savaşın gidişatını yönetmekte ve yönlendirmekte zorlanıyor.



Yemen'e müdahale, Suudi Arabistan'ın Ortadoğu'nun çeşitli bölgelerinde ciddi restleşmelerle karşılaştığı bir döneme denk geldi. Suriye'de devam eden savaş, Mısır'da özellikle darbeden sonra bir türlü beklenen istikrarın tesis edilememesi, birçok ülkede mezhep temelli çatışmaların gün yüzüne çıkmaya başlaması, ABD'nin İran'la ısrarlı ve derin yakınlaşması gibi faktörler göz önüne alındığında, Riyad yönetimi, Yemen operasyonlarını kılı kırk yararak sürdürmek durumunda. Ve ne büyük bir risk alındığını da hiç akıldan çıkarmayarak…



İsrail 1967'deki ani saldırıyla Mısır'ın savunma ve saldırı güçlerini yerle bir etmeseydi, Yemen iç savaşı Suudi Arabistan için çok daha ağır bir maliyete dönüşebilirdi. Ancak Mısır da Yemen'e fiilen müdahale ederek, o dönemin şartlarında milyonlarca dolarlık bir zarara uğramıştı. Kazananı olmayan bir savaşı başlatan Cemal Abdunnâsır'ın çılgınlığı nedeniyle, Yemen “Mısır'ın Vietnam'ı” olarak anılıyor bugün.



Bakalım bugünkü Yemen, kimin Vietnam'ı olarak tarihe geçecek?


#Yemen
#Arap Baharı
#Suudi Arabistan
8 yıl önce
Yemen’de tarih tekerrür ederken…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset