Eşyanın tabiatıdır. Bölgeyle ilgili derinliğiniz “Türkler iki bin yıldır Suriye’yi almak istiyor” seviyesindeyse… Kulaktan dolma söylentilerle politika üretiyorsanız… Ortadoğu’nun en köklü meselesini, damadınızın fısıldadığı zihni sinir sürgün projesiyle çözmeye kalkışırsanız… İş rayından çıkar… İsrail’in yaklaşık 50 yılda inşa ettiği algı fanusunu tuzla buz edersiniz.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Filistin’de sürgün planından bahsediyorum. Aslında mesele sadece Gazze ve sürgün değildir. Batı Şeria’nın ilhakı konusunda da “Bu iş olacak” yanıtı verdi Trump. Filistin’i ortadan kaldırmayı hedefliyor. Esirlerin serbest bırakılmaması halinde ateşkesin bitmesini, “Sonra kıyametin kopmasını” isteyerek Netanyahu’yu cesaretlendiriyor. Çatışma ve savaş, Arap devletleri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılıyor.
Trump’ın sürgün projesinin başarısı dört ülkenin alacağı pozisyona bağlı. Bu ülkelerin ikisi meselenin doğrudan muhatabı. Ürdün ve Mısır demografik, ekonomik ve siyasi olarak etkilenecek.
Mısır söz konusu teklifi, İsrail ilk kez gündeme getirdiğinde, savaş sebebi saymıştı. Trump’a aynı yanıtı vermezler. Ancak şu an direniyorlar. Kahire, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın acil bakanlar toplantısı düzenleyeceğini duyurdu. Arap Birliği de acil toplantı kararı aldı. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, 18 Şubat’ta Washington’a yapacağı ziyareti erteledi. Ürdün Kralı Abdullah’ın, Washington’da, Trump’ın yanında, kameraların karşısında maruz kaldığı baskıyı göğüslemek istemiyor.
Trump, Ürdün Kralı Abdullah’ın yanında “Gazze’yi devralacağız ve orayı elimizde tutacağız“ dedi. Kral Abdullah ise Mısır’ın sunacağı plan ve Riyad’da yapılacak toplantının beklenmesi gerektiğini söyledi. Yani Arap devletleri ortak bir politika ve plan gündeme getirecek. Bu politikanın, Gazze’nin Filistinliler çıkarılmadan inşası ve iki devletli çözüm şartı olduğu söyleniyor.
Diğer iki ülke ise Türkiye ve Suudi Arabistan’dır. Türkiye’nin bölgede özgül ağırlığı ve oyun bozma kapasitesi var. Ankara’nın konuyla ilgili yaklaşımı net. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu teklifin abesle iştigal olduğunu söyledi.
ABD’nin Ortadoğu politikasını Suudi Arabistan-İsrail normalleşmesi üzerine kurguladığı düşünülürse, Riyad’ın pazarlık ve Trump’ı ikna potansiyeli fark edilebilir. Bu yüzden, daha önce söylediğimiz gibi, bu işin bam teli, Riyad’ın nasıl bir pozisyon alacağıdır.
Küre İttifakı ve Kaşıkçı cinayeti sicili nedeniyle Muhammed Bin Selman (MBS) ile kötü bir başlangıç yaptık. Ancak Suudi Arabistan, son dönemde fena sayılmayacak bir performans ortaya koyuyor.
Washington’a rağmen, Tahran’la Pekin’de masaya oturan, anlaşan, henüz üye olmasa da BRICS’e başvuran bir Riyad’dan bahsediyoruz. Trump göreve başlar başlamaz bir trilyon dolarlık yatırım istedi. MBS buna hayır demese de daha pazarlıkçı ve ulusal çıkarlarını gözeten bir çizgiye kaydığını görüyoruz.
Riyad, Washington’a diyor ki… “Seninle iş yapmaya varım. Bölgedeki Arap devletlerin liderliğine, İsrail’le normalleşmeye hazırım. Ancak bazı şartlarım var. İsrail’e sunduğun güvenlik şemsiyesinin aynısını isterim. Sivil nükleer çalışma isterim. Ve Filistin meselesinin çözümü için iki devletli çözüm konusunda en azından bir irade beyanı beklerim.” Sürgün ve ilhak politikası, bu irade beyanıyla çelişiyor.
Geçtiğimiz birkaç günde yaşananlar Riyad’ın bu politikasını tutkallaştırıyor. Riyad’dan, son on yıllarda ilk kez şahit olduğumuz açıklamalar geliyor. Bakanlar kurulu, MBS başkanlığında toplandı, “tehciri reddediyoruz” açıklaması yaptı. Netanyahu, “Filistin devleti istiyorlarsa, Suudi Arabistan’da kurabilirler” demişti. Riyad, “İsrail tarafından yapılan aşırılık yanlısı açıklamaları kategorik olarak reddediyoruz” yanıtı verdi. Bu, en hafif tabiriyle ağız dalaşıdır.
İsrail psikolojik harp mekanizmasının uzun zamandır uyguladığı bir strateji vardı. Filistin konusunu istedikleri gibi çözebilmek için bölgesel krizi söylemsel düzeyde minimize ettiler. Bu kriz Arap-İsrail gerilimi olarak başladı. Daha sonra İsrail-Filistin gerilimine dönüştü. Son olarak İsrail-Hamas gerilimi olarak lanse edildi. İsrail ölçeği küçülterek, karşısındaki koalisyonu zayıflattı, saldırılarını sürdürülebilir kıldı.
Ancak sürgün projesiyle, mesele Arap-İsrail gerilimi safhasına dönme sinyali veriyor. Riyad-Tel Aviv ağız dalaşı bize bunu söylüyor. Meselenin Arap-İsrail safhasında tutulması Filistinlileri yalnızlıktan kurtarır, İsrail’in karşı bloğunu güçlendirir, bu meselenin paydaşı olan Arap ülkelerine keskin sorumluluklar yükler. Bu süreci destekleyelim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.