|

İslam karşıtlığı siyasi proje

Doç. Dr. Enes Bayraklı, İslamofobiyi siyasi bir proje olarak niteliyor: Seçkin sınıfların, dünyaya hakim sınıfların dünyayı çekip çevirmek için kullandıkları kullanışlı bir ideoloji haline geldi Müslüman karşıtlığı. Geçmişte bu antikomünizmdi, bugün İslam karşıtlığı.

00:00 - 28/05/2021 Cuma
Güncelleme: 13:31 - 28/05/2021 Cuma
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv
ZEYNEP BETÜL ERHUN
Uzun yıllardır özellikle ABD ve Avrupa’da Müslümanların hayatını zorlaştıran ve ayrımcılığa, baskılara neden olan ‘İslamofobi’nin ortaya çıkışını ve çözüm yollarını Doç. Dr. Enes Bayraklı ile konuştuk.


Aslında kökleri çok uzun yıllara salınan bir kavram ‘İslamofobi’, ancak ABD’deki 11 Eylül saldırılarından sonra daha sık duyduğumuz ve gittikçe daha da korku pompalanan bir kavram haline dönüştü. Sonrasında özellikle Avrupa ülkelerini saran bu ‘sözde korku’nun, nasıl bir psikolojik tabanı var?
  • Öncelikle ‘İslamofobi’yi tanımlamamız gerekiyor. İslamofobi günümüzde bir ırkçılık türü ve ırkçılıkta ne tür faktörler söz konusuysa burada da aynı faktörler söz konusu. İslam düşmanlığı Batı’da çok eskiye dayanan bir olgu. Geçmişte İslam dünyası ve Batı arasında yaşanan savaşlar, Haçlı Seferleri gibi durumlar vardı ve jeopolitik ve teolojik bir çatışma vardı. Bugün de aynı koşulların geçerli olduğunu görüyoruz. İslam dünyasında ciddi bir potansiyel var ve Batı bu potansiyelin harekete geçme ihtimalinden korkarak bunun bastırılması için çalışıyor. Bunun için de İslam’a ve Müslümanlara yönelik bir düşmanlık ve korku üretildi. Bu korku üzerinden de İslam dünyası ve Batı’daki Müslüman azınlıklar baskı altına alınmaya çalışılıyor.

BATI’NIN TAHAKKÜMÜYLE GAZZE İŞGAL EDİLDİ

Bunun son dönemlerdeki en açık örneği Gazze’nin işgalidir. Gazze’nin işgalini mümkün kılan şey Batı’nın İslam dünyasına kurmuş olduğu tahakkümdür. Batı, bu baskıcı bu rejimlerle işbirliği yaparak Müslümanlarla ilgili korku üretiyor. Bu kampanya ile de bütün bu haksızlıkları, baskıları, zulmü meşru hale getiriyor. İslamofobi bu işe yarıyor.

  • Meselenin teolojik çatışma boyutu ise şimdilerde yön değiştirdi. Batı’da dinler kamu hayatının dışına çıkarılıp, özel hayata indirgendiği ve ciddi bir sekülerleşme yaşadığı için dinin ciddi bir etkisinden söz edemiyoruz. Bunun yerine Batı’da radikal bir laiklik ideolojisi yer etti. Ve bu radikal laiklik İslamiyet’i dönüştürüp sekülerleştiremediği için bir tehdit olarak algılıyor.

MACRON SEÇMENİNİ KONSOLİDE EDİYOR

Pek çok Avrupa ülkesinde İslamofobi büyük bir sorun, ancak özellikle Fransa’da son dönemlerde hükümet eliyle hayata geçirilen uygulamalarla Müslümanlar büyük bir baskı altına alındı. Bunun nedeni nedir?

Batı siyasetinde yaşanan büyük bir dönüşüm var. Bu dönüşümü perdelemek için de kullanılıyor ‘İslamofobi’. En açık örneği de Fransa’da yaşanıyor. Fransa’da, Emmanuel Macron bir anda “İslami separatizm” dediği bir kavram ortaya çıkardı. Yani Müslümanların paralel bir toplum kurmaya çalıştığına dair hayal ürünü iddialar ileri sürdü. Ve bununla savaşacağını, ortadan kaldıracağını ilan etti. Bunun arka planı ise şuydu: Macron normal şartlar altında yaptığı zaman çok büyük tepki alacağı antidemokratik adımları atıyor, yasaları geçiriyor. Dolayısıyla ‘İslamofobi’ üzerinden Batı demokrasisinin daha otoriterleştiği ve antidemokratikleştirildiği bir sürece gidiyoruz. İslamofobi sadece bir perdeleme aracı olarak kullanılıyor ve Müslümanlar ‘öcü’ haline getiriliyor. Bütün toplum bu ‘öcü’ye bakarken de arka planda gemilerini yürütüyorlar.

MÜSLÜMANLAR ÖZÜR DİLEMEKTEN VAZGEÇMELİ

Kitleleri Müslümanlara karşı kışkırtan ve hayatlarını büyük bir baskıya çeviren bu ‘sözde korku’yu nasıl bitirebiliriz?

Bu mesele kolayca çözülebilecek bir mesele değil. 500 yıl önce de vardı, 1000 yıl önce de vardı.

Buradaki ilk sorun ırkçılık ve bu bir yapısal sorun. İslamofobi de Müslüman karşıtı bir ırkçılık olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bunun basit bir çözümü yok. İkinci sorun ise bunun bir siyasi proje olması. Seçkin sınıfların, dünyaya hakim sınıfların dünyayı çekip çevirmek için kullandıkları kullanışlı bir ideoloji haline geldi Müslüman karşıtlığı. Geçmişte bu antikomünizmdi, bugün İslam karşıtlığı. Dolayısıyla bu durum da kolayca çözülebilecek bir sorun değil.

  • Müslümanlar buna direnmeliler. Ancak bu direnme kesinlikle apolojetik, yani özür diler bir tavırla olmamalı. Çünkü seçkin elitler eliyle yürütülen bir siyasi bir projeden bahsediyoruz. Amerikalı veya İsrailli seçkinler ve elitler Müslümanların ne olduklarını bilmiyorlar mı, gayet iyi biliyorlar.

Dolayısıyla bu özür dilemeli tavırdan vazgeçmemiz lazım. Bu ırkçılığı tüm yönleriyle belgesellerle, raporlarla, kitaplarla, filmlerle, dizilerle ortaya koymamız ve afişe etmemiz lazım. Eğitimde, akademide, medyada bunlar afişe edilmeli ve karşı tarafı sorgulayan bir tutum sergilemeliyiz.

İİT üyesi ülkeler de finanse ediyor

İslam İşbirliği Teşkilatı gibi yapılar sorunun çözümünde yapıcı olabilir mi?
  • İslam İşbirliği Teşkilatı gibi yapıların buna dair herhangi bir çözüm üretmeleri mümkün değil. Sadece ‘İslamofobi’ meselesinde değil birçok meselede ortak bir fikir geliştirip buna dair bir tutum sergilemesi çok zor çünkü çünkü içeride çok ciddi fikir ayrılıkları söz konusu. Filistin meselesinde de bu böyle. Hatta maalesef İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi bazı devletler Batı’daki bu ‘İslamofobik’ söylemleri finanse edip destekliyorlar ve kendi iktidarlarını bu şekilde güçlü tutuyorlar. “İslamofobi Endüstrisi” dediğimiz şeyin bir tarafında siyonist rejim var, bir tarafında Birleşik Arap Emirlikleri var, bir tarafında Avrupa sağı var diğer bir tarafında ise Amerikan aşırı sağı var. Böyle güçlü bir konsorsiyumdan bahsediyoruz.
#İslamofobi
#Enes Bayraklı
#ABD
#Avrupa
#Müslüman
3 yıl önce