"Örgütü veya motivasyonu ne olursa olsun ciddi tehdit olabilir"
YTS'lerin, sözde dini motivasyonların yanı sıra ideoloji (sol veya sağ görüşlülük gibi) veya etnisite gibi başka motivasyonlarla da hareket edebileceklerine dikkat çekilen raporda, motivasyonu ve siyasi mensubiyeti ne olursa olsun bir terörist savaşçının, herhangi bir terör örgütünden ayrılarak geri döndükleri ülkeler için oluşturduğu terörizm tehdidinin son derece ciddi olduğu kaydedildi.
- Raporda, Irak'ın 2003'te işgal edilmesi ve Suriye'de 2011'de başlayan iç savaşla beraber bu bölgelere yabancı savaşçı akınının olduğu hatırlatıldı.
Yabancı savaşçı hareketliliğinin küresel olduğu vurgulanan raporda, Suriye'de en az 150 farklı ülkeden gelen yabancı savaşçının bulunduğu, bunların DEAŞ, El-Kaide, YPG ve Suriye rejimi tarafında savaşan diğer Şii örgütlere katıldığı bilgisi paylaşıldı.
Raporda, 2011 ve 2016 yılları arasında 120 ülkeden gelen 42 bini aşkın (yaklaşık 5 bini Avrupa'dan gelen) yabancı savaşçının, çeşitli terör örgütlerine katıldığı ifade edildi.
Suriye'deki yabancı savaşçıların durumu incelenirken ülkenin kuzeyinde bulunan ayrılıkçı Kürt hareketi ile batısında bulunan Esed destekçilerinin büyük ölçüde göz ardı edildiği aktarılan raporda, "Bunun sebebi, bu savaşçıların ait oldukları ülkeye döndüklerinde Batılı demokrasiler için tehlike oluşturmadıklarına olan inançtır. Ancak bölgedeki herhangi bir yabancı savaşçının örgütü veya motivasyonu ne olursa olsun ciddi tehdit oluşturabileceği unutulmamalıdır." denildi.
"ETNİK VE İDEOLOJİK MOTİVASYONLARLA HAREKET ETMEKTELER"
Terör örgütü PKK saflarına çok sayıda yabancı savaşçının katıldığı hatırlatılan raporda, şu ifadelere yer verildi:
ÜLKELERİNE DÖNDÜKLERİNDE SALDIRILAR GERÇEKLEŞTİRDİLER
Ülkelerine geri dönen yabancı savaşçıların oluşturduğu tehdidi azımsamanın tehlikeli olabileceği belirtilen raporda, az sayıda geri dönenin bile büyük kayıplara yol açma potansiyeli taşıyabileceği vurgulandı.
Yabancı savaşçıların, "şiddet içeren bir örgüte katılarak yabancı ülkede gerçekleşen bir vekalet savaşına katılma kararı alan insanlar" olduklarına işaret edilen raporda, şunlar kaydedildi:
- "Yabancı savaşçılar, yasal olarak terörist kabul edilmelerinden ziyade şiddete olan eğilimlerinden dolayı ciddi bir tehdit oluşturabilir. Yabancı savaşçıların ve geri dönenlerin, geçmişte çatışma alanlarında gerçekleştirdikleri ya da maruz kaldıkları şiddet eylemleri, bulundukları toplumda gelecekte de şiddet içeren davranışlarda bulunma riskini yaratmaktadır. Bir vekalet savaşına katılan her yabancı savaşçı, ahlaki zedelenme ile bilişsel ve duygusal değişimlere uğraması sonucu şiddete eğilimli bireylere dönüşür. Dolayısıyla bunlar, toplum için son derece ciddi birer tehdit oluşturur."
YPG SAFLARINA MİLİTAN TOPLAMAK İÇİN ÇAĞRI YAPTILAR
Ülkelerine geri dönen YTS'lerin aşırıcılık üzerindeki şiddet kapasiteleriyle ilgili risklere ilişkin değerlendirmelere yer verilen raporda, güncel aşırıcı hareketler ile YTS'lerin arasındaki ilişkinin, kendi radikal sosyal çevrelerini oluşturma yönünden birbirini beslediği tespiti yapıldı.
Raporda, "Bu aşırıcı hareketler, çatışma ortamının dışında kalan bölgelerde de bütünsel bir radikalleşmeyi körükleme eğilimindelerdir." ifadesi kullanıldı.
IRAK VE SURİYE'DE SÖZDE DİRENİŞÇİ VE TERÖRİST YETİŞTİRMİŞLER
Raporda, şu değerlendirmeler aktarıldı:
- "Amerika kökenli Özgürlüğün Oğulları (SOLI) isimli grup, Suriye ve Irak'ta sözde Hristiyan direnişçi ve terörist yerel gruplara eğitim vermiştir. SOLI, Dwekh Nawsha (Kendinden Feragat) isimli grubu açıktan desteklemekte, bu grubu DEAŞ ve El Kaide ile savaşan modern çağın haçlıları olarak nitelendirmektedir. Günümüzde SOLI'nin misyonu, Hristiyan kimliğini kışkırtarak yeni bir haçlı seferi başlatmaktır. Bu düşüncenin Batılı ülkelerdeki diğer bir adı da karşı cihat hareketidir."
Aşırı sol terörizm ve anarşizm ile aşırı anarşizm, LGBT, radikal çevrecilik gibi onun güncel alt kollarının ise Suriye iç savaşı sayesinde yeniden ortaya çıktığına işaret edilen raporda, bu ideolojilere sahip kişilerin PKK/YPG bünyesine katıldıkları tespitinde bulunuldu.
Savaşın Ayn el-Arab'a sıçramasının ardından söz konusu gruplar arasındaki ilişkilerin hızlanma eğilimine girdiği aktarılan raporda, DEAŞ ve El-Kaide'ye katılanların çoğu gibi bu Batılı aşırı sol gruplara katılanların da başlangıçta çevrimiçi şiddet yanlısı propagandayla bir araya geldikleri bildirildi.
Raporda, şu tespitlerde bulunuldu:
- "PKK/YPG, Batılı yabancı savaşçılara askeri eğitim vermektedir. Bu eğitim kapasitesini sürdürmek amacıyla PKK/YPG tarafından Uluslararası Devrimci Halkın Gerilla Kuvvetleri (IRPGF) adında 2017'de bir örgüt kurulmuştur. Bir sonraki yıl IRPGF örgütünün ismi, Uluslararası Özgürlük Taburu (IFB) olarak değiştirilmiştir. IFB, Batılı antifaşist ve anarşist organizasyonlar tarafından farklı dillerde çevrimiçi olarak desteklenip savunulmaktadır.
Ayrıca IFB bünyesinde farklı marjinal gruplardan katılımcılar da bulunmaktadır. Bu kişiler, Queer Başkaldırı ve Özgürlük Ordusu (TQILA) bayrağı altında savaşmaktadırlar. Bu husus, PKK/YPG'nin Batı'da çeşitli sosyal hareketlerin içine sızabilme yeteneğinin bir göstergesidir. Söz konusu gruplara mensup katılımcıların bazıları, Suriye savaşının başlangıcından itibaren eğitim görmektedir. PKK/YPG eğitiminden geçen Batılı aşırı solcu YTS'lerin 600 ile 2 bin arası üyesi, Esed rejimi saflarında çatışmaktadır."
PKK/YPG tarafından oluşturulan bir diğer yabancı terörist örgütün "Tekoşina Anarşist" (Anarşist Mücadele) olduğu belirtilen raporda, "küresel düzeyde anarşist şiddeti tetiklemek amacındaki örgütün sosyal medya hesabının içeriğini, Batılı katılımcıların savaş dışı olan ülkelerdeki potansiyel adaylara yorum ve önerilerle ilham veren yazıların oluşturduğu" bilgisine yer verildi.
TÜRKİYE'NİN TERÖR İLE MÜCADELESİ
Türkiye'de faaliyet gösteren terör örgütlerinin yaklaşık yüzde 40'ının PKK ile ilişkilendirildiği belirtilen raporda, bu örgütlerin, ulusal ya da uluslararası tepkilerden kaçınmak adına zaman zaman isim değişikliğine gittiklerine dikkat çekildi.
Raporda, Türkiye'nin terörizmle mücadelede uluslararası iş birliğine önem vermesine karşın bazı muhataplarından bu mücadelede yeterince destek görmediği vurgulandı.