|

Avrupa ABD’nin stratejik hatalarının bedelini ödüyor

Rusya-Ukrayna savaşının ortasında Avrupa ciddi bir enerji güvenliği sorunu ile karşı karşıya. Avrupa ülkeleri bu süreçte sadece enerji faturasının astronomik ölçüde kabarması tehlikesiyle değil, aynı zamanda yüksek fatura ödemeye razı olsalar bile ekonomik aktiviteyi sürdürebilecek yeterli enerjiye ulaşamama tehlikesiyle de karşı karşıyalar...

00:00 - 16/05/2022 Pazartesi
Güncelleme: 06:27 - 16/05/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
Düşünce Günlüğü
Düşünce Günlüğü
Dr. Necmettin Acar - Mardin Artuklu Üniversitesi Öğretim Üyesi

Rusya-Ukrayna savaşının ortasında Avrupa ciddi bir enerji güvenliği sorunu ile karşı karşıya. Avrupa ülkeleri bu süreçte sadece enerji faturasının astronomik ölçüde kabarması tehlikesiyle değil, aynı zamanda yüksek fatura ödemeye razı olsalar bile ekonomik aktiviteyi sürdürebilecek yeterli enerjiye ulaşamama tehlikesiyle de karşı karşıyalar.

Bugün Avrupa ülkelerinin maruz kaldıkları enerji güvenliği sorunu son dönemde ABD’nin bir dizi stratejik hatasının sonucudur. ABD’lilerin, müttefiklerinin ulusal çıkarlarını önemsemeyen tek taraflı müdahaleci politikaları, küresel düzeyde enerji kıtlığıyla sonuçlanmıştır.

ENERJİDE “ÇİFTE ÇEVRELEME” SİYASETİ

Küresel ölçekte doğalgaz rezerv ve tüketim haritasına baktığımızda; doğalgazın önemli bir kısmının Avrupa ülkelerince tüketildiğini ve rezervlerin yaklaşık 2/3’ünün Rusya (yüzde 25), İran (yüzde 17), Katar (yüzde 11) ve Türkmenistan (yüzde 7) gibi dört ülkede bulunduğunu görüyoruz.

Bu ülkelerden Avrupa’ya gaz transferi için ise kuzey, güney ve orta olmak üzere üç koridor bulunuyor. Karadeniz’in kuzeyinden geçen gaz koridoru Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle güvenilir bir enerji koridoru olma hüviyetini kaybetti. Güney koridoru ise ABD’nin East-Med projesinden çekilmesiyle anlamını yitirdi. Bugün Türkiye üzerinden geçen orta koridor, Avrupa’nın güvenli enerji tedarik edebileceği yegâne güzergâh. ABD’nin 2000 sonrası politikasına baktığımızda enerji üretim ve transferinde adeta “çifte çevreleme” politikası takip ettiğini görüyoruz. Bu politika, bir taraftan rezerv sahibi ülkelerin diğer taraftan enerji transferinde kritik güzergâhların istikrarsızlaştırılması şeklinde tezahür etmiştir.

ABD REZERVLERİ BASKILADI

İlk olarak 2000’li yılların başlarından beri nükleer faaliyetleri sebebiyle önemli bir doğalgaz ve petrol ülkesi olan İran küresel enerji piyasalarından izole edildi. 2015 yılında, İran’ın yeniden enerji piyasalarına dönüşü için bir umut olan Nükleer Anlaşma imzalanmış, ancak Trump’ın 2018 yılında bu anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesiyle İran’ın petrol ve doğalgaz piyasalarındaki izolasyonu devam etmiştir. Hâlbuki Avrupa ülkeleri müzakere sürecinde, anlaşmanın gerçekleşmesi için çok çaba sarf etmişti. Avrupa ülkeleri, ABD’nin çekilmesi sonrası da anlaşmaya ABD’siz devam etme seçeneğini göze almışlar ve yaptırımlara maruz kalmayacak alternatif bir ödeme sistemi geliştirmeye çalışmışlardı. Fakat ABD’nin baskılarıyla bu girişim de başarısız oldu.

İkinci olarak küresel rezerv bakımından üçüncü olan Katar, 2014 sonrası dönemde teröre destek verdiği gerekçesiyle ABD’nin desteklediği Körfez ülkeleri tarafından ambargo ve ablukalara maruz kaldı. Hem İran’ın hem de Katar’ın uzun süre maruz kaldıkları ambargo ve yaptırımlar Avrupa ülkelerinin Rusya’ya alternatif önemli rezervlerden mahrum kalmasıyla sonuçlandı.

Son olarak ABD’nin küresel petrol üretiminin kalbi konumunda olan Körfez bölgesindeki fiili güvenlik garantilerini azaltma girişimleri BAE ve Suudi Arabistan’ın Batı’dan uzaklaşarak Rusya-Çin eksenine girmesine yol açmış, böylece küresel enerji üretim ve fiyatlanmasında Batının eli zayıflatmıştır.

TRANSİT ROTALAR İSTİKRARSIZLAŞTIRILDI

Transit rotalarda ABD’nin takip ettiği politikalar da Avrupa’ya enerji transferini imkânsız kılan sonuçlar ortaya çıkardı. İlk olarak Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar veren girişimler İran ve Katar doğalgazının Avrupa’ya taşınmasını imkânsız kıldı. Çünkü her iki ülkenin de doğalgazının Irak ve Suriye olmaksızın Avrupa’ya taşınması olanaksız. Türkiye’nin Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaya yönelik girişimlerine karşı çıkan ABD’liler bölgede enerji transferinin önünde bariyer işlevi görecek bir terör koridorunu destelediler.

İkinci olarak ABD, bu süreçte Türkiye’nin ulusal güvenlik endişelerini hiçe sayan politikalar takip etmek suretiyle Türkiye’nin önemli bir enerji transfer rotası olma pozisyonunu da zayıflattı. Örneğin 2010’lu yıllarda girişilen NABUCCO projesi Batıdan yeterli destek bulamadığı için başarısız oldu.

Yine ABD’liler Türkmen gazının ve Hazar bölgesinin diğer enerji kaynaklarının Batı’ya taşınmasının önünde engel olarak duran Ermenistan’ın Azeri topraklarını işgali konusunda da sessiz kaldılar. Türkiye’nin, II. Karabağ savaşı sebebiyle takip ettiği politikaya en sert tepki ABD’den geldi. Hâlbuki Zenzegur Koridoru açılıp Türkiye ile Azerbaycan arasında bir kara bağlantısı kurulabilseydi Hazar bölgesinin zengin petrol ve doğalgaz kaynakları güvenli bir biçimde Batı’ya taşınabilirdi. ABD’nin hem 2008 yılındaki Rusya’nın Gürcistan’a düzenlediği operasyondaki hem de II. Karabağ Savaşı’ndaki politikası Kafkasya bölgesi enerji kaynaklarının transferinde Rusya’yı rakipsiz hale getirdi.

ABD’nin benzer stratejik hatalarından biri de Doğu Akdeniz enerji kaynaklarında Türkiye’yi devre dışı bırakma çabasıydı. Hem münhasır ekonomik bölgelerdeki ihtilaflı alanlarda hem de enerji kaynaklarının transfer rotasında bilinçli bir biçimde Türkiye’yi izole etme çabası, bölge enerji kaynaklarının Batı’ya transferini imkânsız kıldı. Yakın dönemde ABD’nin desteğini çektiği East-Med projesi Türkiyesiz bir enerji ortaklığı girişimiydi. Hâlbuki bölge enerji kaynaklarının transferinde Türkiye güzergâhının en düşük maliyetli ve en güvenli rota olduğu bir gerçektir.

İran gibi dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz rezervlerinden birine sahip ülkenin enerji piyasalarından izole edilmesi, Katar’a yönelik abluka ve ambargolar, Kafkaslar’daki jeopolitik mücadelede ABD’nin kayıtsızlık politikası Avrupa’nın karşı karşıya kaldığı enerji güvenliği sorunun en önemli sebepleridir. Bugün küresel ölçekte, mevcut rezervlerin yanlış politikalar sebebiyle piyasadan dışlandığı bir enerji kıtlığı ile karşı karşıyayız. ABD 2000 sonrası dönemde müttefiklerinin ulusal güvenliklerini hiçe sayarak enerji üretim ve transfer güzergâhlarında adeta bir “çifte çevreleme” politikası takip etmiş ve bugün karşı karşıya kaldığımız enerji kıtlığına sebep olmuştur.

#Avrupa
#ABD
#Rusya
#Ukrayna
2 yıl önce