
Henüz 1 buçuk yaşındayken bir cenazeye götürülen Mehmet Emir Özbakan’ı uyurken ısıran bir sivrisinek, küçük çocuğun hayatını geri dönülmez şekilde değiştirdi. Batı Nil virüsü taşıyan sivrisineğin yaydığı enfeksiyon, minik Emir’in beynine ulaştı ve onu yatağa bağımlı hale getirdi. 6 buçuk yıldır fizik tedaviye giden Mehmet Emir’in annesi, "Oğlum uyandı ve o günden beri bu halde" diyerek yaşadıkları dramı anlattı. Uzmanlar ise bu virüsün Türkiye’de nadir görülse de sanılandan daha yaygın olabileceği uyarısında bulunuyor.

Sivrisinek Isırdı, Hayatı Değişti
Henüz 1 buçuk yaşındayken ailesiyle birlikte Afyonkarahisar Emirdağ’da bir cenazeye giden Mehmet Emir Özbakan, gece uyurken Batı Nil virüsü taşıyan bir sivrisinek tarafından ısırıldı. O günden itibaren yürüme ve konuşma yetilerini kaybetti, hortumla beslenmeye başlandı. Aile için kabus gibi günler böylece başladı.

“O Günden Beri Bu Halde”
Anne N.Ö. yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Biz Emirdağ’a cenaze evine gitmiştik. Emir o zaman 1 buçuk yaşındaydı, yürüyüp konuşabiliyordu. Orada Emir’i bir sivrisinek ısırdı, sonrasında uyudu uyandı ve o günden beri de bu halde. Şu an 8 yaşında, yaklaşık 6 buçuk senedir her gün fizik tedaviye gidip geliyoruz. Bu hastalığın bir çaresini arıyoruz. Önceden yürüyüp konuşuyordu, normal bir çocuktu."

"Doktorlar sivrisinek ısırığının beynine enfeksiyon yaydığını ve ondan dolayı bu hale geldiğini söyledi. Tek çaresi fizyoterapistler ve fizik tedavi dediler. Tabii bu süreçte yine de ilerlemeler oldu. Burnundan hortumla besleniyordu onu çıkarttık. Onun dışında hareketlenmeleri de başladı. Bizi algılamaya ve anlamaya başladı. Her gün bu şekilde fizik tedaviye gelip gidiyoruz. Tabii ki o benim evladım, mecbur bakacağım ama keşke en azından bir tedavisi olsa diye uğraşıyoruz, bekliyoruz.”

Uzman Fizyoterapist: “20 Yılda Gördüğüm İkinci Vaka”
Mehmet Emir’in tedavisini sürdüren fizyoterapist Cemil Karadağ, hastalığın nadir görüldüğünü vurguladı:
“Hastamız bir sinek ısırığı sonucu ‘Batı Nil Virüsü’ hastalığına yakalanmış. 20 senedir belki gördüğüm ikinci vakadır. İlk vakada Hacettepe’de staj yaparken görmüştüm. Bu hastalık çok nadir görülen bir rahatsızlık. Hastamızın 1 buçuk yaşındayken bir sivrisinek ısırması sonucunda beyninde ensefalit dediğimiz iltihaplanma sonucunda hareket merkezi etkilenmiş. Tabii ilk geldiğinde benimle irtibata geçtiler. "

"Ben olayı daha önceden bildiğim için dedim tamam, ben alırım vakayı. Bu süre zarfında tabii ki bir sürü sıkıntıları vardı sistemik olarak. Onları halletmeye çalıştık en önce. Başını tutamıyordu ve hiçbir şekilde hareket yoktu, tamamen bu şekildeydi. Tıpta bunun çaresi var mıdır, şu an için bildiğim kadarıyla yok. Benim bildiğim bu vaka Eskişehir’de ilk kez görülüyor. "

"Emir yaklaşık 6 buçuk senedir buraya geliyor. İlk geldiğinde 1 buçuk yaşındaydı, şu an 8 yaşında. Biz yine fizik tedavi açısından eklem hareket açıklığını korumaya çalışacağız, en önemli amacımız bu. 2024 yılında Türkiye’de 6 tane Batı Nil Virüsü vakası olduğu tespit edilmiş. Normalde bu hastalık şöyle bulaşıyor: bu virüsü taşıyan bir sivrisinek 5 kişiyi ısırıyor ama içlerinden 1 kişi hastalığa yakalanıyor. Yani sadece virüs taşıyan sinek 5 kişi ısırdığında o ısırdığı kişilerden birinde görülme ihtimali var.” ifadelerini kullandı.

Tedavisi Yok, kuşlardan insana taşınıyor
Çocuk Enfeksiyon Uzmanı Prof. Dr. Eda Kepenekli, virüsün etkileri hakkında Milliyet’e konuştu:
“Sivrisinekler bu virüsü kuşlardan alıp insanlara taşıyor. Henüz bu enfeksiyona karşı etkili bir aşı veya ilaç bulunmuyor. Beyin iltihabı dediğimiz ensefalitin de etkin bir antiviral tedavisi olmadığı için çocuğun ya da bireyin kendi bağışıklık sistemi enfeksiyonu ne kadar kontrol edebilirse hasta o kadar iyileşebiliyor. Dolayısıyla beyinde virüsün tuttuğu bölgeye göre çocukta ya da hasta olan kişide sekeller, engeller kalabiliyor. Bazen kişide görme, işitme, bilişsel fonksiyonların kaybı olurken, bazen de hafıza kaybı ya da çocuk hastamızda olduğu gibi vücudun pek çok motor fonksiyonunda kayıplar yaşanabiliyor.”

“Bu virüsten korunmanın en etkili yolu sivrisinek kaynaklarını yani bataklık, durgun su birikintileri gibi yerleri mümkün olduğunca kurutmaktır. Özellikle yapay göletler ve su birikintileri, bu sivrisineklerin çoğalmasına kolaylık sağlayacak ortamlar olabilir. Bundan sonraki aşamada ise üreyen, çoğalan sivrisineklerin insanlara ulaşmasını engellemektir. Burada da pencerelerimize koruyucu takmak, gece uyurken özellikle çocukların beşiklerinin ve yataklarının etrafının cibinliklerle, tüllerle örtülmesidir. Doğa yürüyüşlerine çıkıyorsak ya da piknik yapıyorsak eşofmanımızın paça kısımlarını çoraplarımızın içine sokmalıyız. Mümkün olduğunca ince, uzun kollu giysilerle doğada vakit geçirmeliyiz. Bu yöntem bizleri sadece sivrisineklerden değil, kenelerden de, diğer zararlı haşerelerin ısırığından da koruyacaktır.” - Prof. Dr. Eda Kepenekli

Giysilerle bu önlemleri aldıktan sonra açıkta kalan bölgelere, sivrisinek ısırıklarından koruyan krem, losyon veya spreyleri uygulamanın büyük önem taşıdığına değinen Prof. Dr. Kepenekli, sivrisinek ısırıklarına karşı alınabilecek önlemlerin önemine dikkat çekti:
“Bu da cildimizi böcek ısırıklarından koruyacaktır. Aslında son derece etkili bir yöntemdir. Artık günümüzde cilde çok daha az zararı olan, organik dediğimiz kovucu formlara erişimin daha da kolaylaştığını söyleyebiliriz.”

Vaka sayısı sanılandan daha fazla
Batı Nil virüsü vakalarının azımsanmayacak kadar yaygın olduğunu belirten Prof. Dr. Kepenekli, PCR testlerinin önemini şöyle vurguladı:

“Ancak tahmin ettiğimizden daha fazla görüyor olabiliriz. Bunun sebebi, beyin iltihabı bulgularıyla gelen hastadan beyin omurilik sıvısı alındığında kişide Batı Nil virüsü enfeksiyonunu gösterebilecek PCR testlerine artık daha kolay erişilebiliyor olması. Tabii bu PCR testleri her merkezde bulunmayabiliyor. Bu durumda da Batı Nil virüsünden şüphelenen hekimin aldığı beyin omurilik sıvısını halk sağlığı kurumuna yani referans merkezine göndermesi gerekiyor. Batı Nil virüsünün spesifik, özgün bir tedavisi bulunmuyor ama yapılan testle diğer enfeksiyonlara yönelik uygulanan ampirik tedavilerin gereksiz ve uzun süreli verilmesini engelliyor.”






