|

Eski defterler açıldı: Süheyl Ünver’in 20. yüzyılın ilk yarısında oluşturduğu 'Defter-i Meşahirler'i yayımlandı

Tıp doktoru, kültür tarihçisi, ressam, müzehhip Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in 20. yüzyılın ilk yarısında oluşturduğu “Defter-i Meşahirleri” yayımlandı. Defterler, devrin önde gelen şahsiyetlerine ait özel notlar, şiirler, hüsn-i hat istifleri, resimler, imzalar, tarih ve mühürler içeriyor.

Halil Solak
04:00 - 5/02/2023 Pazar
Güncelleme: 04:36 - 5/02/2023 Pazar
Yeni Şafak
Süheyl Ünver.
Süheyl Ünver.

Tıp doktoru, kültür tarihçisi, ressam, müzehhip… Süheyl Ünver belki de bu unvanlarının hepsinden ziyade defterleriyle meşhurdur. Bunların arasında başta İstanbul olmak üzere gezdiği her şehir için büyük bir özenle hazırladığı seyahat defterleri geliyor.  Seyahat sırasında müzeler, kütüphaneler, üniversiteler başta olmak üzere gittiği mekânlar, tanıştığı insanlar, gezdiği sokaklardan kişisel izlenimler, çeşitli notlar, gazete kupürleri, yemek menüleri, fotoğraflar, kendi fırçasından resimler… Aklınıza gelebilecek -ya da çoğu zaman gelemeyecek şaşırtıcı- bir yığın malzeme bu defterlerde kendine yer buluyor. Hayatına, eserlerine ve çevresine dair oylumlu bir monografi kaleme alan talebesi Ahmed Güner Sayar, Süheyl Bey’in elyazması defterlerinde Evliya Çelebi ile Kâtib Çelebi’yi birleştirerek onlarda olmayan görsel malzemeyi defterlerine taşıdığı söylüyor. İşte Ünver’in hazırladığı bu defterlerden sadece Süleymaniye Kütüphanesi’ne vakfettiklerinin sayısı bini aşkındır. Bugüne kadar Bursa, Edirne, Sivas, Konya, Irak, İran ve Mısır gibi şehir ve ülkelere yaptığı gezilerde oluşturduğu defterler yayınlandı. Ancak geçtiğimiz günlerde Ömer Faruk Şerifoğlu, Şaban Özdemir ve İsmail Kara’nın emeğiyle Albaraka Yayınları’ndan “Süheyl Ünver’in Defter-i Meşahirleri” adıyla çıkan kitap az evvel saydıklarımın hiçbirine benzemiyor.

Ali Sami’ye ait sayfa.

NE GÜNLÜK NE HATIRAT

Ünver’in Süleymaniye Kütüphanesi’ne vakfettiği defterleri arasında bulunan ve “defter-i hatırat” veya “hatt-ı dest mecmuası” gibi tanımlamalarla oluşturduğu 5 defter var. Bunlar aslında tam anlamıyla bir “defter-i meşahir”. Daha önce Asaf Halet Çelebi ile İbnülemin Mahmud Kemal İnal’a ait bu türden defterlerin yayınına öncülük eden İsmail Kara’ya göre defter-i meşahirleri bir tür günlük ve hatırat olarak kabul edebiliriz. Ancak burada günlük ve hatıra notlarını yazanlar defterin sahibi değil. Defter sahibinin bir şekilde tanıştığı, itibar, kalem ve makam sahibi devrin önde gelen kişileri. Muhtemelen baba ya da bir büyük tarafından satın alınıp çocuklara, talebelere hediye edilen bu defterlerin Kara’ya göre gençler üzerinde hem yetiştirici hem insani ilişkileri geliştirici özellikleri mevcut. Peki bu defterlerde neler var? Başta genellikle çeşitli öğütler içeren metinler olmak üzere, şiirler, hüsn-i hat istifleri, resimler, imzalar, tarih ve mühürler…

Hoca Ali Rıza’ya ait sayfa.

HAZİNE DEĞERİNDE 5 DEFTER

Ahmed Güner Sayar’ın ı Süheyl Ünver’in mizacına dair yazdığı şu satırlar onun “defter-i meşahir” oluşturmak için çok uygun bir insan olduğunu ortaya koyuyor: “Şöhretini duyduğu, eserlerini okuyup beğendiği insanları tanımak için bir fırsat zuhur ederse kaçırmıyordu. Onun kafasında insanlara dair bir şey vardı. Hiç olmadı bir defaya mahsus olsa bile o kişiyi görmek, tanışmak ve kısa soluklu da bir söyleşide bulunmak.”

Bu bakımdan Ünver’in 1920’de başlayıp 1940’lı yılların sonuna kadar oluşturmaya devam ettiği 5 defterin nasıl bir hazine olduğunu tahmin etmek zor değil. Tarih aralıkları defter-i meşahirlerin Ünver de bir gençlik hevesi olmadığını da gösteriyor: İlk defterleri tutmaya başladığında 20’li yaşlarının ve kariyerinin başındadır. Son defterin oluşma safhasında ise kurucusu olduğu Tıp Tarihi Enstitüsü’nün başında 50 yaşında ünlü bir profesördür. Gelelim bu 5 defterden seçtiğimiz ilgi çekici kayıtlara…

Halife Abdülmecid’e ait sayfa.

İLK KAYIT HALİFE ABDÜLMECİD EFENDİ’DEN

Defterin ilk sayfasındaki kayıt 1921 yılına ait. Halife Abdülmecid Efendi kendisine tahsis edilen sayfaya şu cümleyi yazmış: “Milletimizin saadet ve istiklâl-i âtîsini temin edecek esas: Din, metin ahlâk ve ilm, irfandır.”

Bir başka kayıt ünlü manzara ressamımız Üsküdarlı Hoca Ali Rıza’ya ait. I. Dünya Savaşı yıllarında Mekteb-i Tıbbiye’de bazı günler dersler tatil olur, Ünver de önce Karacaahmet’te dolaşır, sonra da soluğu hocasının evinde alırdı. Bir müddet sohbetten sonra hoca-talebe resim yapmak için rastgele bir sokağa girerlerdi. Ünver’in “ruhumun mürebbisi Üsküdarlı resim hocam” dediği Ali Rıza Bey defterdeki yazısında öğrencisinin tıp fakültesinden mezuniyetini tebrik ettikten sonra “Diyânet ve onun eczasından olan ahlâk için buracığa bir şey yazmağı fazla görürüm çünkü ihtiyacın yok. Şu kadar ki eslâf (eskiler) yarım hoca dinden yarım tabib candan eder demişler” diyerek mesleğinde kemale ermesini Allah’tan niyaz eder.

YILDIZ ALİMLER DE BU DEFTERLERDE

Ünver’in “Beyazıt Kütüphanesi’nin ruhu” olarak tanımladığı İsmail Saib Efendi’nin kaleminden çıkan satırlar defterlere ayrı bir kıymet katıyor şüphesiz. Dünyanın dört bir yanından gelen hocaların müşküllerini halleden, geniş bir hafızaya sahip, “ayaklı kütüphane”, “canlı bibliyografya” gibi sıfatlarla anılan ve neredeyse hiç yazmamasıyla bilinen Saib Efendi Ünver’in defterine biri Farsça diğeri Arapça iki şiir yazmış. Farsça beytin tercümesi şöyle: “Bu lacivert hankâhta (göğün altında)/Adamın rütbesi adamlığı miktarınca.” Ayrıca imzasını da “kitapların hizmetkârı” anlamına gelecek şekilde atmıştır.

Süheyl Bey’in “üstâd-ı alişanımız Hamdi Efendi Hazretleri” dediği “Hak Dini Kur’an Dili” tefsiriyle tanınan büyük alim Elmalılı Hamdi Yazır defterin iki sayfasını da dolduran nadir isimlerden. “Bizim yolumuzda cihad edenlere hidayet yollarını mutlaka gösteririz” ayetiyle başladığı yazısının sonuna doğru “Evlad!” hitabıyla şunları kaydediyor: “Öyle bir vicdan taşı ki ben deyince millet-i İslâm, muhit deyince etrafındakiler anlaşılsın. İçinde bulunduğun zamanı anlatmak için tashih-i sinn davasına kalkma. Herkes kendi yaşındadır. Bugün yirminci asırdayım diyen Müslümanları sahte nüfus tezkeresi taşıyanlara benzetirim. İslam on dört yaşında bir gençtir. İstikbal ise gençlerdedir.”

Necmeddin Okyay’a ait sayfa.

RESİMLER, HATLAR, EBRULAR

Defterlerde sadece yazılar yok. Usta ressamlarından fırçalarından resimler, gelenekli sanatlarımızın günümüze ulaşmasını sağlayan üstatlardan eserler de var. Onlardan biri Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk para ve pul tasarımcısı, ressam ve müzeci Ali Sami Boyar. “Yazı yazmak mesleğim olmadığı için kabiliyetsiz kalemimden dökülen ebkem (sessiz) ifadeleri bu kadarcıkla bırakıyorum ve şu elîm hakikatin ihtivâ ettiği derin mânâyı ‘bir eskiz’ etrafında toplamağa yeltenerek sözün mâbadını (kalanını) da âciz fırçama terk ediyorum.” diyerek sayfada gördüğünüz resmi yapıyor.

Süheyl Bey’in hat ve İslam kitap sanatlarının eğitimi için kurulan Medresetü’l-Hattâtîn’den ebru hocası olan Necmeddin Okyay da defterin misafirlerindendir. Ünver’in gelenekli sanatlar yanında güllere, ok ve yaya dair çok şey öğrendiği ve kendisi için birkaç özel defter tertip ettiği Necmeddin Efendi, defter-i meşahire, elinden çıkan ebrulî kâğıt üzerinde Şuara suresinde geçen “O her şeyi işitir ve bilir” manasındaki “Huve’s-semî’u’l-‘alîm” hattı ile bir ebrusunu yapıştırmış.

Ünver’in meslekten doktor olması dolayısıyla defterde tıp camiasından isimler de yer tutuyor. Onlardan biri akıl hastalarının modern yöntemlerle tedavi edilmesini sağlayan ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi kurucusu Mazhar Osman. “Şahsımın veya dostluğumun sevkiyle değil, pek nâçiz olan sa’yimle (çalışıp çabalamamla) muhabbetini kazandığım genç doktorun uzattığı samimi eli mütehassisâne (duygulu şekilde) sıkmayı ve şu küçük arzusunu is’af etmeyi (yerine getirmeyi) bir deyn-i şükrân (şükran borcu) bildim” şeklinde deftere yazdığı satırlar genç doktor Ünver’i nasıl sevdiğini gösteriyor.

SÜHEYL BEY YAŞIYOR MU?

Süheyl Ünver “vasiyetname” adlı metninde “Beni sakın öldü sanmayın. Bütün hayatımın yaşanmış seneleri Süleymaniye Kütüphanesi’nde Türk kültürü arşivimle binlerce not ve hatıra defterimin içinde. Mündericat ve resimlerim emrinize âmâde” diyor. 500 sayfaya uzanan “Süheyl Ünver’in Defter-i Meşahirleri” bu sözlerinin en açık delillerinden sadece biri.

Defterlerin görkemli sayfalarını çevirdikçe siz de bana hak vereceksiniz: Süheyl Bey aramızda yaşamaya devam ediyor.

Defterdeki sürpriz

Defterdeki sürpriz isimlerden biri Bediüzzaman Said-i Nursi’dir. Ahmed Güner Sayar’ın hacimli biyografisinde Süheyl Ünver’in irtibatlı olduğu isimler arasında adı geçmiyor. “Risale-i Nur” külliyatı yazarı ve Nurculuk hareketinin kurucusu Said-i Nursi, Ünver’in defterine, 10. yüzyılda yaşayan, hitabeti ve vaazlarıyla ünlü İbn Semûn’undan Arapça bir şiir yazmış. Tercümesi şöyle: “Zikirden hâli olan kelâm boş bir sözdür. Fikirden hâli olan sükût bir hatadır. İbretten hâli olan nazar ve düşünce de boş bir eğlencedir.”



#Süheyl Ünver
#Süleymaniye Kütüphanesi
#Halife Abdülmecid Efendi’
#İsmail Saib Efendi
#Elmalılı Hamdi Yazır
1 yıl önce