
Anadolu Ajansı Dış Politika Analisti Özcan Tikit, Suriye'de yaşananlara ilişkin TVNET canlı yayınında çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Meselenin çok dikenli olduğunu vurgulayan Tikit, "Suriye meselesi, başladığı günden bu yana Türkiye için büyük bir hassasiyet konusu. Suriye meselesine her zaman yatıştırıcı ve iyileştirici bir dille yaklaşmamız gerekiyor." diye konuştu. "Nusayrilerin başına gelebilecek en büyük musibet, bizzat Esed ve Baas rejimi oldu." diyen Tikit, "Eğer dikkat edilmezse, Lazkiye’de yaratılacak yeni kriz yalnızca Suriye’yi değil, Türkiye’yi ve tüm bölgeyi etkileyecektir." ifadelerini kullandı.
Suriye'nin Lazkiye şehrinde, devrik Beşşar Esed rejiminin artıkları, Suriye güvenlik güçlerine pusu kurup onlarca kişiyi katletti.
Bu gelişme üzerine Suriye ordusu, bölgedeki Şebbihalara operasyonlar düzenledi.
Operasyonlar sonrası başta CHP olmak üzere muhalefet partileri, Suriye'de Alevilerin katledildiğini öne sürüp propagandaya girişti.
Mesele, Ersin Çelik moderatörlüğünde TVNET'te canlı yayınlanan Siyaseten programında ele alındı.
"Nusayrilerin başına gelebilecek en büyük musibet Baas rejimi oldu"
Programın bu haftaki konuğua Anadolu Ajansı Dış Politika Analisti Özcan Tikit, sahadan örneklerle çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

"Suriye meselesine gelecek olursak, gazeteciler olarak bu konuyu konuşmak hiçbir zaman kolay olmadı. Suriye meselesi, başladığı günden bu yana Türkiye için büyük bir hassasiyet konusu. Hatta yalnızca Türkiye için değil, bölgedeki diğer ülkelerde de gazeteciler, STK çalışanları ve siyasetçiler açısından oldukça dikenli bir mesele.
Peki neden? Çünkü Suriye, bir Finlandiya ya da Tayland değil. Suriye’deki her etnik ve mezhepsel yapı, neredeyse bölgedeki tüm ülkelerde de mevcut. Dolayısıyla Suriye, bölgesel dengeler açısından büyük bir öneme sahip. Üstelik 2011 yılından beri Suriye, adeta açık bir yaraya dönüşmüş durumda.
Bu yüzden Suriye meselesi hakkında konuşurken her zaman dikkatli olunması gerektiği kanaatindeyim. Zaten bu konuyu yakından takip edenler de bunun farkında. Adeta elimizde merhemle gezmek zorundayız. Çünkü elimizde tuzla dolaşıp bu açık yaraya basmak, acısını yaymak isteyen kesimler de var. İşte bu nedenle, Suriye meselesine her zaman yatıştırıcı ve iyileştirici bir dille yaklaşmamız gerekiyor.
Suriye devriminin ilk başladığı dönemde rejim, iktidarını sürdürebilmek için Nusayrileri hedef haline getirmeye çalıştı ve büyük bir oyun oynadı. Babası Nusayri olan Esed, rejimin güvenlik güçlerini büyük ölçüde Lazkiye ve kendi memleketi olan Kardaha’dan oluşturarak Nusayrileri hedef haline getirdi.
Ancak Suriye muhalefeti, 2011’in Mayıs ve Haziran aylarına kadar bu meseleye oldukça dikkatli yaklaştı. Nusayrileri Esed’in etrafında kenetlenecek ve ona ölümüne bir kalkan olacak bir unsura dönüştürmemek için ihtiyatlı hareket etti. Fakat Esed, bu hassasiyeti de kendi lehine aşmayı başardı.
Bu sürecin en önemli aşamalarından biri, Esed rejiminin cezaevlerinden radikal unsurları kasıtlı olarak salıvermesiydi. Rejim, bu kişileri Suriye içine salarak, özellikle Humus başta olmak üzere çeşitli bölgelerde mezhepsel çatışmaları körüklemeye çalıştı.
Esed rejimi, muhalefeti halkın gözünde terörize ederek kendi iktidarını korumayı başardı. On yılı aşkın süredir de bu korku siyasetini sürdürerek varlığını devam ettirdi.
Bugün gördüğümüz tablo, 2011’de yaşanan olayların bir yansımasıdır. O dönemde rejimin milis gücü olan Şebbihalar, büyük bir katliam gerçekleştirdi. Şebbihalar, özellikle Lazkiye ve çevresinden toplanmış milislerden oluşuyordu ve zamanla orduya da dahil edildiler. Bu katliam, Suriye’deki iç savaşın ilk aşamalarından biriydi.
Rejim, bu tür provokasyonlarla mezhep çatışmasını körükleyerek iç savaşı inşa etti. Bugün de benzer bir oyunun tekrar sahneye konulmak istendiğini görüyoruz. Esed ve Suriye’de istikrar istemeyen güçler, bu kez aynı senaryoyu Lazkiye’de hayata geçirmeye çalışıyor.
Suriye’de halen ciddi bir bilenmişlik var. 2011’den 2020’ye kadar Humus, Hama ve Lazkiye başta olmak üzere birçok bölgede ağır bir iç savaş yaşandı. Rövanşist duygulara sahip gruplar mevcut ve bu tür provokasyonların kurbanı olmamak için teyakkuzda olunması gerekiyor. Eğer dikkat edilmezse, Lazkiye’de yaratılacak yeni kriz yalnızca Suriye’yi değil, Türkiye’yi ve tüm bölgeyi etkileyecektir.
Bu nedenle herkesin dikkatli olması gerekiyor. Özellikle Nusayrilerin, Esed rejiminden kurtuldukları için bu durumun farkında olmaları önemli. Ancak aynı zamanda Nusayrilerin de Baas rejiminin mağdurlarından biri olduğu unutulmamalıdır. Rejim, bu kesimi iç savaşa sürükleyerek hedef haline getirdi.
Bölge, belki de yüz yıllık bir parantezi kapatmaya çalışıyor. Osmanlı’nın yıkılmasının sebeplerinden biri, vatandaşlık bağıyla devlete bağlılık sisteminin zayıflamasıydı. Bugün PYD ve SDG ile yapılan anlaşmalarda bu bağ kurulmaya çalışılıyor. Aynı şeyin Nusayriler için de yapılması gerekiyor.