Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.
Henüz 15 yaşındaydı Eren.
Henüz gençliğinin ilk adımlarında, biriktirdiği hayallerinin ise yeni yeni inşasındaydı.
15 yaşındaydı ama vatan sevdası, bayrak aşkı ve devlet bekasının ne demek olduğunu çok iyi biliyordu.
Çünkü öyle yetişmişti.
Karadeniz’in hırçın denizi gibi kinle büyümüştü vatanına el uzatacak her bir adıma karşı.
Tüm Türkiye’yi yasa boğdu.
Trabzon Maçka’da evlerden erzak çalan teröristleri gördü. Bir şeyler yapması gerekiyordu. Hemen güvenlik güçlerine haber verdi.
Bu vatana uzanacak en ufak bir hainliğe tahammülü yoktu onun da; milyonlarcamızın olduğu gibi.
Güvenlik güçleri ile teröristleri gördüğü yere gitti. Kurulan pusuda şehit oldu. Onunla birlikte Başçavuş Ferhat Gedik de şehit düştü. Melek oldular, Allah rahmet eylesin.
Ömer Halisdemir gibi yiğit, Abdullah Tayyip Olçok gibi gözü karaydı.
Bu ülkenin askerine, polisine taş atarken değil; vatanı bölmeye çalışanlara dimdik dururken şehit düştü bu yiğit!
Bizde Erenler, Fıratlar, Mehmetler bitmez…
İyi ki varsınız yiğitler…
Bu söz teröre isyanın, bu vatana bağlılığın simgesi oldu.
İyi ki varsın Eren…
Sivil toplum örgütleri, insan hakları savunucuları, PKK'ya katılan bir terörist kıza gösterdikleri sevgi selini neden Eren'den esirgedi?
Ekmek almaya gitmediği için mi?
Yoksa polise, askere taş atmadığı için mi?
Değil tabiki.
Nedenini çok iyi biliyorsunuz, nedenini çok iyi biliyoruz.
İşte biz binlerce yıldır bu bilincin verdiği güç ile ayaktaydık ve bugün şaha kalkıyoruz.
15 yaşında, hayatının baharında toprağa düşen Trabzon'un yiğidi Eren Bülbül içinse, aynı insan hakları kuruluşları tek çıt bile çıkarmadı.
Nerede kınama?
Ey 15 yaşındaki koca yiğit !
Sana yaşadığın süre içinde iyi ki varsın diyemedik. Şimdi ölümsüz oldun Eren, şimdi hep var olacaksın.