|
Pensilvanya Notları: "Aşk dikkat ister!"

"Neden bütün hayatım sürgündeymişim gibi geçti? Neden sadece ve sadece kendi ayak seslerimi duydum evin içinde?"

Adeta zihnime kazınmış gibidir bu monolog.

Theo Angelopoulos''un, o unutulmaz filmi "Sonsuzluk ve Bir Gün"den...

Bu kadar mı güzel ifade edilir kendiyle başı belâda bir adamın yalnızlığı!

Ne de ürperticidir kişinin kendisiyle yüzleşmesi, hem de böylesine yıkıcı bir biçimde!

* * *

Oysa ben çoğu kez kendi ayak seslerimi bile duyamadım. Kendimden hep mahrumdum.

Kendimden. Kendi sesimden.

Kendimi dinlemekten.

Hep bir hiçlik. Daima. Biteviye.

Nefessizlik.

Sessizlik.

* * *

— "Neden bağırıyorum da aks-i sedam yankılanmıyor. Neden anlatamıyorum?"

Pensilvanya''da duyulan bu inilti Pensilvanya''dan duyulur mu?

Duyulur. Ben duydum çünkü. İniltiye tanık oldum. Bağıran ama duyulmayan gür bir sesin iniltisine.

Bir nazarda. Bin nazarda.

VE fakat bir anlığına.

Kadir gecesinde.

Maalesef gürültünün tam da ortasında.

Mabeyn-i Hümayûn''un tehlikelerine temas edilmeseydi, her hâlde o gecenin sabahında şu kelimeler vârid-i hâtır-ı âcizanem olmazdı:

"Vâ esafâ ki mabeyni iştial eylemez her daim nazar-ı hümayundan!"

Böyle bir kayıt düştüm.

Mağrur bir hâlde.

VE kayıttan düştüm.

Vedâ bile edemeden.

O iniltiyi Allah''a ısmarlayamadan!

"Allah''a ısmarladık!" bile diyemeden.

* * *

— "Kendimizi değiştirmek için vefalı dostlara ihtiyacımız var."

Türk irfanının yıkanmış sözleri. Yıkanmış ve arınmış.

Felek bî-rahm, dost ise bî-perva.

— "Yıkanmamış sözlerle ruhunuzu kirletmeyin!" diye haykıran bir vicdanın iniltisi.

Feryad etmiyor... edemiyor...

Edeben. Çığlık değil bu yüzden.

Nâra da atmıyor. İstemiyor. Kendi başına inliyor. Tek başına.

Sade inilti. Sırf inilti.

Sade ah.

Feryad eden aczini, nâra atan iktidarını sergiler. Göstermek ister.

Onunkisi ne feryad, ne nârâ.

Sade inilti. Sade ah.

Ah!

* * *

Makamı gelince, "Tehlikeli de olsa zirveleri seviyorum. Başım dönüyor, olsun!" der bir keresinde.

Zirveler, misafirlerini zâten yalnız ağırlar. Tek başına. Bir başına. Tehlikeli. Çünkü yüksek zirvelerin uçurumları da o denli derin.

Tehlikeyi seviyor. Tehlikeyi, yani hakikati. Hakkın cemalini peçesiz seyretmeyi.

Elbette başı dönecek. Kendinden geçecek.

"Aşk dikkat ister!" diyen ve aşka tâlib olan kendisi değil mi?

Öyle.

Aşk pervasızlıktır, dikkatsizlik değil. Serkeşlikteki nüfuz ve vukuftur. Aklın zincirlerinden kurtuluştur.

Aşk yürümek de değildir, koşmak da.

Aşk kanatlanmaktır. Dikkatle.

* * *

Bir defasında da şöyle inler:

— "Gündüze dayandım ama gecenin inilti veren sıkıntılarına dayanamadım."

Gündüz fizik. Geceyse metafizik. Gündüz madde. Gece mânâ. Gündüz sûret. Gece hakikat. Erbabı nezdinde gündüz zulmet. Gece nûr.

Tenevvür, dayanılası güç umurdandır. Avâma kapalı sokaklardan. Nâdana.

Bakınız nasıl inliyor:

— "Namus lâzım değil bize, biz cünunuz diyebiliyor musunuz?"

Dikkat, itiraf edilmesi gereken ifade, ''biz mecnunuz'' değil, bilâkis: "biz cünunuz"...

Cinnete uğramak da ne ki? Hakikat-i hâlde, içinde garkolunması gerekendir cünun u cinnet.

Mecnunun değil, cenin''in cinneti. Hiç de tenakuz değil: ve dahî cenneti.

* * *

— "Benden O''nun hoşuna giden nedir, bir bilseydim!"

Bilmez tabiatıyla. Bilemez. Aşk gereği. Aşkın gereği.

Aşk mahcubiyettir çünkü. Bir perdeleniş... bir kapanış... bir utanış...

Kuşkunun, kuşkulanmanın, kuş gibi ürkek davranmanın adıdır aşk.

Dikkat istemesi bundan.

O''ndan O''nun hoşuna gideni bilen bir ben miyim?

Hayır! Bildiğim sadece rıza''nın tâbi olduğu yasa.

Mabeyn-i Hümayun mâni olmasaydı, kendilerine şöyle diyecektim:

— En çok ne yapıyorsanız, en çok neyi yapmak zorunda kalıyorsanız, O''nun en hoşuna giden de odur. Yapan siz değilsiz, O! Yapan ve yaptıran. İrade eden. Murad eden.

En çok yaptığı, gözyaşı dökmek değil mi?

Öyle.

O hâlde ondan O''nun en çok razı olduğu gözyaşları.

Sevdanın iniltisi. Vaad ve vaîdin. Tevazûun. Hiçliğin. Rahmetin.

Hoşnut kalmasaydı, damlası bile düşmezdi seccadeye. Düşemezdi.

Eğer istemeseydi. Eğer razı olmasaydı. Eğer daireninin tamamlanmasına izin vermeseydi.

Dairenin tamamlanmasına, yani kemâle ermesine...

* * *

— "Ene''nin [Ben''in] hortumuna kapılmamak lâzım. Hazan mevsiminde gazel olmuş bir yaprağın ''ben'' demesi kadar abes bir şey düşünülebilir misiniz?"

Meşrebim, ''ben'', ''ben'' diye efelenen yaprakların cüretkârlığında dahî hoş bir kibir bulur nedense Hakkın kibriyasından, ve abesi zahire hamleder, bâtına değil.

Bâtına, yani hakikate.

* * *

Hakkın değil, gerçekte bu toprakların ihtiyacı var o gözyaşlarına.

— "Tam kaderdenk noktası. Şimdi dua, dua ve yalnızca dua etmelisiniz."

Ben de derim ki: Şimdi gözyaşı, gözyaşı ve yalnızca gözyaşı dökmelisiniz.

Adalet için değil, rahmet için.

O''nun için değil, bizim için.

٪d سنوات قبل
Pensilvanya Notları: "Aşk dikkat ister!"
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!