|
On parmağında on marifet olan musıkîşinas

Bu günlerde muazzam bir kültür hazinesinin muhteşem tablolarını seyretmenin zevkini yaşıyorum. Ne demek istediğimi daha açık söyleyeyim: Mesleğinin hakkını tam anlamıyla yerine getiren aziz kardeşim Prof. Dr. Mustafa Koç tarafından hazırlanan ve kısa bir süre önce Fatih Belediyesi’nce yayımlanan “Revnakoğlu’nun İstanbul’u – İstanbul’un İç Tarihi” isimli eserin birinci cildini okuyorum. Verilen bilgilerle, görülen resimlerle mistik İstanbul’da dolaşmanın hazzını yaşıyorum.

Önce bu kitabın 344. sayfasında yer alan bir gazete haberini aşağıya alayım, daha sonra da haberde isimleri geçen iki mübarek insan hakkında -yine aynı kaynaktan nakletmek suretiyle birkaç cümle söyleyeyim.

Bestekâr ve Muallim İzzeddin Hümayi anılacak başlığıyla yayımlanan haber şöyle:

“Üç binden fazla ilahi, şarkı ve mektep marşı bestelemiş ve son devirde dini ve la-dini musıkide de üstâdâne vukufiyetle tanınmış bulunan zâkirbaşı, bestekâr ve muallim Mehmed İzzeddin Hümayi (Elçioğlu)’nin vefatının birinci yıl dönümü münasebetiyle yarınki 29 Eylül 1951 cumartesi günü, ikindiden sonra kendisinin son günlerini geçirdiği Fatih’teki Cedid Nişancı Mehmed Paşa Cami-i Şerifi’nde kıymetbilir dostları tarafından, ertesi Pazar günü de, kendi talebelerinin tertip ve iştirakiyle aynı cami-i şerifte, öğleden sonra iki mevlid-i şerif okunacak ve arasındaki ‘tevşih’lerde (Efendimizi övmek için bestelenmiş şiirlerde) tamamıyla üstadın kendi bestelemiş olduğu eserlerden terekküp edecektir.

Pazar günkü tevşihlerin idaresini, talebelerinden genç bestekâr, Tanburi Necdet Tanlak üzerine almıştır.

Öğrendiğimize göre, içine eski-yeni hiçbir ‘kaside’ karıştırılmadan okunacak olan bu ilk orijinal mevlidden sonra merhumun Edirnekapısı dışında Itri’nin karşısındaki kabri ziyaret okunarak burada üstadın yakın dostlarından muharrir arkadaşımız Cemaleddin Server, rahmetli bestekârın hayatı ve şahsiyeti hakkında tahlili bir konuşma yapacaktır.”

Yazıları ve eserleri dolayısıyla daha lise yıllarından itibaren tanımaya başladığım merhum Cemaleddin Server Revnakoğlu, tam bir arşiv ve kitabe okuma uzmanıydı. İstanbul camileri, tekkeleri, dergâhları, hazireleri, konakları hakkında derin bilgisi, geniş mahfuzatı vardı. Ayrıca bu kadim şehirde yetişen tasavvuf erbabını, imamları, müezzinleri, ilim adamlarını, şairleri, bestekârları, musıkişinasları çok yakından tanıyor ve bütün bu sanatkârları o sihirli kalemiyle bizlere de tanıtmanın heyecanını yaşıyordu. Buna bir örnek vermek gerekirse on parmağında on marifet olan ve ismi yukarıda geçen Muallim İzzeddin Hümayi’den kısaca söz edebiliriz. Revnakoğlu’nun verdiği bilgilerden yola çıkarak son devrin bu meşhur musıkişinasını biraz daha yakından tanımaya çalışalım.

Muallim İzzeddin Hümayi, 1875’de Fatih’teki bir Kadiri tekkesinde dünyaya geldi. Babası da bu tekkenin önemli bir temsilcisidir. Annesi Emine Kamer Hanım’dır. Dini ve lâ-dini üç binden fazla, ilahi, şarkı ve mektep marşı besteledi. Özel olarak Beyoğlu müftülüğü müsevvidi Saffet Efendi’den akaid dersi aldı. Meşhur Mesnevihan Esad Dede’den Mesnevi-i Şerif okudu. Tahir Ağa Tekkesi’nin şeyhi Hacı Behçet Efendi’den Pend-i Attar, Gülistan ve Hafız Divanı gibi klasik eserleri mütalaa etti. Şabaniye ricalinden Yenişehirli Hacı Hafız Tevfik Efendi’den de Aruz öğrendi.

Dergâhlarda ney, tambur, mazhar, kudüm sesleri arasında büyüyen bu zat, mensup olduğu tekkeye devam eden Zakirbaşı Hafız Salih Efendi’den, Balat İmamı Hafız Hasan Efendi’den, ayrıca kendi babasından, bilhassa Lokmacı zakiri Eyyubi Mehmed Efendi’den bir hayli ilahi, durak, şuğul ve ayin-i şerif meşketti. Ayin-i şerifleri Galata ve Kasımpaşa Mevlevihaneleri kudümzenbaşısı Hafız Mehmed Efendi’den öğrendi. Beste ve şarkıları da Bolâhenk Nuri Bey’in çıraklarından Hüsrev Paşa Tekkesi’nin zakirbaşı Hakkâk Mehmed Efendi’den meşk etti. Muallim İsmail Hakkı Bey’den nota dersleri aldı.

Yukarıda da belirtildiği üzere hafızasındaki ilahiler, şuğuller, şarkı, beste ve ayin-i şerifler, ilk mektep talebeleri için bestelediği beş yüze yakın çocuk marşlarıyla beraber eserlerinin tamamı iki üç binden fazladır. Bunların 800 kadarı notaya alınmış olup kendilerinde son güne kadar mevcut ve mahfuz bulunuyordu.

Daha bitmedi. Merhumun hattatlığı da vardı. Filibeli Bakkal Hacı Ahmed Ârif Efendi’nin çıraklarından Şeyh Abdülaziz er-Rıfai’den icazet aldı. “Mektepli” mecmuasıyla “Malumat”ta, musıki ve tiyatroya dair önemli makaleler yayımladı. Musıkinin hemen her kolunda ihtisası vardı. Daha neler neler… Gayet güzel def çalıyor, mazhar vuruyordu. 35 kişilik küme faslını yürütüyor, serhânendelik ve şeflik yapıyordu. Tekke musıkisinde zikri baştan sona kadar idare edebiliyordu. Taç dikiyor, kemer işliyordu.

Revnakoğlu, onun dini salâbetiyle ilgili olarak da şunları söylüyor:

Saz ve söz âlemlerinde yetiştiği halde içkinin damlasını bile ağzına koymadı. Son güne kadar titrek elinden Kur’an-ı Kerim düşmedi. Bir gün bile namazını bırakmadı. Yine özürsüz olarak bir gün dahi oruç yediği görülmedi. Kısacası Ahmed Naim Bey kadar müteşerri, yani şeriatın kurallarını yerine getiren bir kimseydi. O kadar ki fasıl arasında namaz vakti geldi mi, ne yapıp yapıp hemen bir kenara çekilir, namazını kılar, yine gelir yerine otururdu.

İşte bütün bu meziyetlerin sahibi olan Muallim İzzeddin Hümayi Bey, 77 yaşında vefat etti ve büyük bestekâr Itri’nin karşısında, annesi Emine Kamer Hatun’un yanında sırlandı. Merhuma ait daha böyle nice sırları ve meziyetleri öğrenmek için Revnakoğlu’nun okunması gerekiyor.

Her ikisinin de mekânı cennet olsun.

#musıkîşinas
#mustafa koç
#revnakoğlu
#kitap
3 yıl önce
On parmağında on marifet olan musıkîşinas
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’