|
Yenilenen Yeni Câmi’nin özellikleri

Diğer selâtin camileri gibi tarihi güzelliğiyle ve mimarî özelliğiyle İstanbul’u süsleyen Yeni Câmi 2016’da tamire alındı, gerekli onarım titizlikle yapıldıktan sonra Ocak 2023’ün ilk haftasında yeniden ibâdete açıldı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, mabedin inşasıyla ilgili kısaca bilgi verdikten sonra, imam-hatip okulunun 4. sınıfındayken bu camide vaaz ettiğini dile getirdi. O yılların birinde, bir Kadir gecesi, Feyzullah Hoca ile birlikte aynı kürsüyü paylaştığını söyledi.

İstanbul’da, gerek Sur içinde olsun, gerekse diğer ilçelerde olsun “Yeni Câmi”, “Yeni Valide Câmii” adıyla başka mabetler de bulunuyor. Aksaray’daki ve Üsküdar’daki camileri bunlara birer örnek olarak verebiliriz.

İnşaatı, diğer selatin camilerine göre en uzun süreyi kapsayan bu tarihi mâbedi şimdi biraz daha yakından tanımaya çalışalım.

Mimar Sinan ekolünün önemli isimlerinden olan Davud Ağa, Sultan Üçüncü Mehmed’in vâlidesi Safiye Sultan’ın emriyle işe başladı. 1597 yılının Ağustos’unda, İstanbul’un merkezi kabul edebileceğimiz Bahçekapı’da câminin temelini attı. Ünlü Osmanlı tarihçisi Selânikli Mustafa Efendi, camiye ait arsanın dağ eteğinde olması dolayısıyla, gece-gündüz tulumbalar ile su çıkartıldığını anlatıyor.

Davud Ağa’nın vebadan ölmesi üzerine, inşaata hassa sermimarlığına getirilen Dalgıç Ahmed Çavuş devam etti. Ancak 1603 yılında Sultan III. Mehmed’in ölümü ve annesinin Eski Saray’a gönderilmesi üzerine câminin inşaatı yarıda kaldı. İnşaat 1659 yılına kadar tam elli sekiz yıl yüz üstü bırakıldı. Daha sonra Hassa Mimarı Mustafa Ağa işe başladı. Tarihçi merhûm İbrahim Hakkı Konyalı’nın ifâdesiyle, Sinan mektebinin üç kudretli mimarı, birbirlerini kontrol etme fırsatını bularak, külliye 1760 yılında tamamlanmış oldu. Aynı tarihçimiz, Yeni Câmi külliyesi hakkında değişik bir yorumda bulunup şöyle diyor: “Bu manzûme kurulduğu zaman devletin istîla ve fütuhat devri kapanmış, zengin yapı malzemesi menbâları kurumuş idi. Eğer bunun mimarlarına Rodos ganimetleri, dünya hükümdârlarına gönderdikleri kıymetli taşlar, bol yapı malzemeleri verilseydi -eminim ki- Yeni Câmi, Süleymaniye ve Sultanahmed Câmii’nden daha mükemmel olurdu.”

Sadede gelecek olursak, birinci kat pencerelerine kadar yükselmiş olan Yeni Câmi, Yahudi mahallelerinin arasında sıkışıp kalmış, âdeta metrûk hâlde yıkılmaya yüz tutmuştu. Bu sırada çıkan ve İstanbul’un büyük bir kısmını harap eden yangında Yeni Câmi’nin inşaatı da zarar görmüştü.

Ünlü sadrıâzam Köprülü Mehmed Paşa, Dördüncü Mehmed’in vâlidesi Hatice Turhan Sultan’a, yangın geçiren Cerrah Mehmed Paşa Câmii’nin tamirini arzetti. Hassa Mimarı Mustafa Efendi ise, sadrıâzamı ve onun vasıtasıyla Vâlide Sultanı iknâ ederek, Mehmed Paşa Câmii’nin yerine, Bahçekapı’da böyle harap vaziyette bekleyen câmiyi tamamlama iznini aldı. Silahtar Fındıklılı Mehmed Ağa Tarihi’nin birinci cildinde kaydedildiğine göre, Mimar Mustafa Efendi, “Böyle bir câminin, bir alay Yahudi mahallesinin içinde, mezbelelikte harap yatması dine ve devlete yakışmıyor. Yarısı yapılmış, binası ve aşağı pencereleri bitmiştir. Tamamlanmasına çalışılırsa kıyamete kadar hayır duasına mazhâr ve mağfiret olunur.” diyordu.

Mimar Mustafa Efendi, Davud Ağa’nın plânlarını esas alarak câminin yapımına başladı. Bina eminliğine de El-Hac İbrahim Ağa tayin edildi. Binayı saran Yahudi evleri de buralardan kaldırılıp, sahiplerine Hasköy’de yeni evler verildi ve kaydı hayat şartıyla bunlar vergiden muaf tutuldu.

Yeni Câmi de, diğer selatin câmileri gibi külliye idi. Çifte çarşısı, dârülkurrası, mektebi vardı. Mektebin iki kapısında birer sebilhâne ve denize nâzır yüksek bir kasır bina edilmişti. Tarihçi Ahmet Refik Bey’in “Âlimler ve Sanatkârlar” da anlattığına göre, câminin önceki plânına ikinci bir minare, bir medrese ve türbe ilâve edilmişti.

Yeni Câmi’nin resmen açılışı muhteşem bir manzara teşkil etti. Hatice Turhan Sultan oğlu Dördüncü Mehmed’i, vezirleri, âlimleri davet etti ve kalabalık bir cemaatle Cuma namazı kılındı. Vâlide Sultan, başta padişah olmak üzere, bütün davetlilere çeşitli hediyeler dağıttı. Padişaha yekpâre zümrüt kabzalı bir altın hançer, elmasla süslenmiş bir kuşak ile bir gazi sorgucu, ayrıca donatılmış on küheylan (gözleri sürmeli Arap atı) verdi. Bina emini İbrahim Ağa’ya da beş kese akçe ve bir samur kürk ihsân etti, Daha birçok davetliye de hil’atler, kürkler giydirildi. Unutmadan söyleyelim; bu günkü Mısır Çarşısı da câminin ve külliyenin masraflarının karşılanması için inşa edildi.

Bu yazıyı hazırlarken tabii ki bazı kaynaklardan istifade ettim. Onlardan biri de tâ İmam-Hatip yıllarında kesip sakladığım önemli bir araştırmadır. Konyalı’nın kaleminden çıkan bu makale de, Yeni Câmi ile ilgili iki önemli konuya da ayrıca temas ediliyor. Ünlü müverrihimiz Yeni Câminin mimarî özelliklerini ve güzelliklerini -belgelere dayanmak sûretiyle- uzun uzun anlattıktan sonra sözü vakfiyesine getirip şöyle diyor:

“Yeni Câmi manzumesinin kendisi kadar kıymetli ve çok muhteşem kitap hâlinde bir vakfiyesi vardır. Süleymaniye’de Yeni Câmi kütüphanesinde, numara yüz ellide kayıtlı olan bu Türkçe vakfiye, cildi, tezhip yazısı, dili, zerefşân (altın serpilmiş) süsleri, padişahın el yazısı ve tuğrası bakımından fevkalâde mühimdir. Bu vakfiye 168 sayfalık bir kitap hâlindedir.”

Tarihçimize göre bu vakfiye o kadar önemlidir ki, eğer Yeni Câmi manzumesi terazinin bir gözüne konulsa, öbürüne de bu vakfiye yerleştirilse, vakfiye ağır basar.

Hatice Turhan Sultan vakfiyesinde yer alan bir kayda göre, Ramazanlarda, teravih namazından çıkan cemaate, câminin üç kapısında bal şerbeti dağıtılması şart koşuluyor, bu balın da Atina balından olması özellikle vurgulanıyor. Ramazan ayı yaza rastladığı takdirde içine kar konulması da ayrıca belirtiliyor. Her sene şerbet için üç bin okka (360 kilogram) Atina balı alınacak ve her kapı için, her gece otuz üç okkalık (39,600 kilogram) baldan şerbet yapılarak ikişer şerbetçi tarafından cemaate dağıtılacaktır.

Eskiden dünyanın en meşhûr balı, şimdiki adı Pazar olan Rize iline bağlı Atina’da elde ediliyordu. Evliyâ Çelebi bu balın pek meşhûr ve çok lezzetli olduğunu söylüyor. Hatice Turhan Sultan vakfiyesinde, ne pahasına olursa olsun, şerbetin mutlaka Atina balından yapılmasını özellikle belirtiyordu.

Yeni Câmi’ye hayrân olan Batılı seyyahlar da var. Ve daha bilmediğimiz birtakım özellikler ve güzellikler… İnşallah, yeni girdiğimiz, yeni yılda Yeni Câmi’yi anlatmaya yine devam ederiz.

Hatice Turhan Sultan’a dua ile bitirelim.

#Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
#Yeni Câmi
#İbadete Açıldı
#Hatice Turhan Sultan
#selatin câmileri
1 yıl önce
Yenilenen Yeni Câmi’nin özellikleri
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Kara dinlilerle milletin savaşı
Sen de mi Zülfü..
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek