Ahlak, enikonu diğer insanlara, canlılara, tabiata, kısacası ötekine ne yapacağımızla ilgili kurallar bütünüdür. Ahlaklı olmaya müsait bir yapıyla dünyaya geliyoruz. Ötekini, içine doğduğumuz aileyi, yaşadığımız toplumu gözeten, merhamete, şefkate yatkın ahlaki bir koreografi bulunuyor yaratılışımızda. O yüzden olsa gerek büyük filozof, Batı’daki adamımız İmmanuel Kant, göklerdeki yıldızların yanı sıra ve içimizdeki ahlakın düzenini Yaratıcı’nın varlığına kanıt olarak gösteriyor.Ama beşerin bir
Ahlak, enikonu diğer insanlara, canlılara, tabiata, kısacası ötekine ne yapacağımızla ilgili kurallar bütünüdür. Ahlaklı olmaya müsait bir yapıyla dünyaya geliyoruz. Ötekini, içine doğduğumuz aileyi, yaşadığımız toplumu gözeten, merhamete, şefkate yatkın ahlaki bir koreografi bulunuyor yaratılışımızda. O yüzden olsa gerek büyük filozof, Batı’daki adamımız İmmanuel Kant, göklerdeki yıldızların yanı sıra ve içimizdeki ahlakın düzenini Yaratıcı’nın varlığına kanıt olarak gösteriyor.
Ama beşerin bir de bunun tam zıddı özelliği var. İçimizdeki ahlak yasasına rağmen hepimiz onu ihlal etmeye hazırız. Ve ne yazık ki bazılarımızın ahlaki gelişiminde, vicdan oluşumunda sorunlar ve eksiklikler dolu. Suça neredeyse doğuştan yatkınlar. Ne söylersek söyleyelim, bir kulaklarından girip diğerlerinden çıkıyor. Her yaptıklarında kendilerini haklı görüyorlar, vicdanları asla sızlamıyor, daha doğrusu vicdansızlar. Onlar psikopatlar, büyük kalabalıklar yanında sayıları hayli az olmakla birlikte toplumun baş belaları. Toplumlar, değer krizi yaşadıklarında çok görünür hale geliyorlar, vicdansızlıkları toplumun olağan yaşantısı gibi görünmeye başlıyor. Psikopatları iyi tanımalıyız...
Psikopati davranışı, hafiften şiddetliye doğru bir spektrum şeklinde kendini gösteriyor. Psikopatların çoğu zaman mafiyöz çeteler halinde yaşayanlarına, her an saldırgan, şiddete, vahşete yönelik suç işleme potansiyeli barındıranlarına ve fırsat bulduklarında hayata geçirenlerine “sosyopat” diyor, hepsine birden psikiyatride “antisosyal kişilik bozukluğu” adını veriyoruz. Psikopatların nispeten topluma uyum sağlamayı başarabilenleri yanı başımızda yaşıyorlar. Kimi zaman sevimli çapkın kimi zaman dolandırıcı ve hatta kimi zaman çocuksu, sempatik serseri kılığında aramızda dolaşıyorlar. Onları yegâne amaçlarının karşısındakini sömürmek olmaları özelliklerinden tanıyoruz.
İnsanla, toplumla, değerle, prensiple ilgili ne varsa küçümsemek, alaya almak da psikopatların ortak özelliği. Yasa ve kural tanımıyorlar; onları çiğnemeyi bir tür hayat başarısı olarak görüyorlar. Tutuklanmaya zemin hazırlayacak eylemleri tekrar tekrar yapmaları bu nedenle. Menfaatleri için suiistimal etmeyecekleri bir şey yok. Yalan, kandırma ve inkâr, sıradan ve olağan davranış kalıpları psikopatların. Voliyi vurmak, malı götürmek için fırsat kollarlar. Herkesten zeki olduklarına inanırlar. İkna yetenekleri acayip gelişmiş, ağızları iyi laf yapar. Sizi kolayca haklıyken zayıf bir yerinizden yakalayıp haksız duruma düşürebilirler. Konunun odak noktasını değiştiriverirler. Hep zeytinyağı gibi üste çıkarlar. Başkalarını zerrece önemsemez, bulundukları yeri hem yaşanmaz hale getirir, hem, rahatsız olan gitsin, derler. Sürekli mazeretleri vardır ve hep asabidirler. Aslında kimsenin kendilerini istemediğini düşünür, onlara karşı varlıklarını kanıtlamaya çalışırlar. “Ben buradayım” asıl siz yoksunuz, demek isterler. Hayat kurtlar sofrasıdır onlara göre, bir sömürme yarışıdır. O, başkalarını istismar edip sömürmeye çalışmasa, başkaları aynı şeyi kendisine yapacaktır...
Öfke ve saldırganlık sırasında normal insandaki fizyolojik değişimler psikopatlarda olmuyor, tehlikeli durumlarda heyecanlanmıyorlar. O yüzden güvenlik kurallarına da asla dikkat etmiyorlar. Onlara riskleri anlatmak bir işe yaramıyor. Hep “ne olacak canım hallederiz” diye düşünüyorlar. Pişman olmazlar, çünkü olamazlar. Kendilerini cesur ve fırsatı değerlendiren, normal insanları korkak ve pısırık, diye niteliyorlar. Ürkütme ve tehdid en belli başlı yöntemleri. “Damarıma basmayın, haksızlığa dayanamam” deyip duruyorlar. “Ben yaptım oldu”cular. Kendilerine bir şey olmayacağına inanırlar, olduğunda da suçu başkasına atarlar. Hiçbir işte sebat etmezler, sabır nedir bilmezler. Psikopatların arasından sabrı başarabilenler, uzun vadeli zarar verme planları yapabilir. Antisosyal çetelerin başları genellikle bu tiplerdir.
Psikopat ebeveynden psikopat evlat olma ihtimali epey yüksek. Bu yüzden bu kişilik bozukluğunda genetik faktörler üzerinde çok duruluyor.
Çocukları suiistimallerle dolu bir ortamda geçiyor. Bazı psikopatların yetiştirilmeleri sırasında ebeveynin aşırı disiplin ile aşırı şımartılma arasında bir tavır takındığından ve bu nedenle şaşkına döndüklerinden söz ediliyor.
Psikopatlarla mücadelede, güvenlik güçlerinin ve adalet sisteminin caydırıcı kararlılıkları her zaman birinci sırada… Biz sıradan yurttaşlara düşen ise, bu tehlikeli insanları tanımak, onlara aldanmamak ve olabildiğince uzak durmaya çalışmak… Onlara karşı bireysel değil toplu biçimde tavır almalı, bize, zararlı davranışlarda işbirliği önerdiklerinde “mahkemeler, kurullar var, ben yapamam, korkarım” demeli, gereksiz cesaret gösterisinde bulunmamalıdır. Suç niteliğindeki ya da başkalarına zararlı önerileri, asla kabul edilmemelidir.